So could you tradutor Turco
13,607 parallel translation
But, hey, I was trying to be a good friend by talking to Tucker so you could come with me.
Ama, ben iyi bir arkadaş olmaya çalışıyorum benimle gelebilesin diye Tucker'la konuşuyorum ulan!
Pretty much what I am trying to say is that I tried so, so hard to get here, and it would mean the world if you could just let me in and have some fun...
Demek istediğim, yani buraya gelebilmek için çok çalıştım, çok çabaladım ve içeriye girip biraz eğlensem dünyalar benim olur.
No, not when there are so many other mistakes you could make.
O hatadan başka birçok kötü hata yapabilirdiniz.
So maybe your wife could loan it to you.
- Belki eşin borç verebilir.
He could smell her, he could see her so clearly... you know?
Kokusunu alabiliyormuş, onu çok net bir şekilde görebiliyormuş.
We are both so pleased you could join us, captain.
Ikimiz de çok memnun olduk. Bize katılabilirsiniz, yüzbaşı.
You just... you've been a witness, but you've been a witness to something you couldn't explain because you didn't know anything about it, so how could you say anything about it?
Bir tanık olmuşsun ama açıklayamadığın bir şeyin tanığı olmuşsun çünkü hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. O zaman ne diyebilirsin ki?
You just wanted me to say that so I could hear how crazy it sounds, didn't you?
Bunun ne kadar çılgınca olduğunu benim ağzımdan duymak için yaptın değil mi?
Could you deglamourize, so my best friend doesn't think I'm losing my mind?
En yakın arkadaşımın aklımı oynattığımı düşünmemesi için büyüyü kaldırır mısın?
Wait, so you're saying if we find the real Dot, she could help us find the Cup and get my mom back?
Yani gerçek Dot'u bulursak Kupa'yı bulmamızı ve annemi getirmemizi sağlayabilir mi?
But anyway, they are thinking about adding you to the call sheet tomorrow, so, if you could be on stand-by, that would be great.
Her neyse. Eğer yarın seni arama kağıdına yazmayı düşünüyorlar. Bu yüzden beklemede kalırsan çok iyi olur.
Well, you seemed a little down, so I thought we could have some fun.
Moralin biraz bozuk gözüküyordu. Ben de biraz eğleniriz diye düşündüm.
You hid my phone so you could get my number, right'?
Numaramı alabilmek için telefonumu sakladın değil mi?
Now, if you could be so kind and give me that time capsule.
Şimdi rica etsem şu zaman kapsülünü verir misin?
So you could start from scratch. Get a brand new life.
Sıfırdan başlayabilmen ve yeni bir hayat kurman için.
So you could see over the fucking steering wheel!
Yolu görebilesin diye!
You should've shot her in the head so they could hear her die.
Bu kadının kafasına sıkacaktın ki öldüğünü duysunlar.
If you could do all this, what were you so afraid of, Carol?
Madem bunca şeyi yapabilecektin neden o kadar çok korkuyordun Carol?
Told you so that you could be there for an arrest?
Söyleseydim de tutuklanma sırasında orada hazır mı bulunsaydın?
They could only get a table at 7 : 30, so... make sure you can get there in time.
Sadece 7 : 30'a masa ayarlayabilmişler.. .. yani zamanında orada olacağından emin ol.
So I thought maybe you could marry me.
Benimle evlenirsin diye düşündüm.
This interview could get Mom the endorsement, so I need you to stay relatively sober till it's over.
Bu basın açıklaması, annemi koltuğa biraz daha yaklaştırabilir o yüzden bitene kadar ayık kalman gerek.
You saved your kingdom and rewarded richly the knight who fell on his sword so you could do it.
Krallığını kurtardın ve senin için dövüşürken ölen şövalyenin ailesini cömertçe ödüllendirdin.
You could ask for so much more.
Başka şeylerde isteyebilirsin.
So you could watch it.
Onu izleyebilesin diye.
I could do with some water, sir... if you're so inclined.
Teveccüh gösterirseniz bir bardak su alırım bayım.
So you studied everything you could on the supernatural.
Böylece, doğaüstü hakkında olabilecek her şey üzerinde çalıştın.
- You were hoping that I could help you smooth over this little incident so that our dream of a sanctuary
- Size yardım edeceğimi umuyordunuz. Bu küçük olayı düzeltmemi ve koruma alanı hayalimizin bugün...
So, listen, Dad. After I get my license, could I maybe, you know, drive Mom's Volkswagen?
Dinle baba ehliyetimi aldıktan sonra annemin Volkswagen'ını kullanabilir miyim?
Part of the deal was that they would send me a picture of you every year so that I could just see that you were okay.
Anlaşmanın bir parçası da bana her sene senin bir fotoğrafını yollamalarıydı böylece iyi olduğunu görebilecektim.
So perhaps they could be here, and you might not know.
Belki buradadırlar da sen bilmiyorsundur.
So that you could tear down everything I built?
Kurduğum her şeyi yıkabilesin diye mi?
So glad you could join us.
Bize katılabilmene çok sevindim.
I gave up everything so that you could return.
Dönebilesin diye her şeyden vazgeçtim.
Was it all an act, so you could walk out like a victim?
Mağdur gibi ortalıkta dolaşabilmen için hepsi bir oyun muydu?
I wanted you to come back here, to White Cross, so I could show you what we would have offered Kevin Grey.
Kevin Grey'e ne önerdiğimizi görtermek için White Cross'a geri gelmeni istedim.
Or you could buy me a watch, so when we out of the office like now,
Ya da bana kol saati alabilirsin ve şimdi olduğu gibi dışarıda olduğumuzda... size " Hey, Bay Caputo,
I could tell you things like, "Hey, Mr. Caputo, we're only a few minutes late to meet Piscatella, and you the boss anyhow, so relax."
Piscatella ile buluşmaya sadece birkaç dakika geciktik. Zaten patron olduğunuz için, rahat olun. " diyebilirim.
I'm so happy you all could make it tonight.
Bu akşam gelebilmenize çok sevindim.
Well, we could use one, but I'm not feeling well, and Tyler's running late, so you can wait for him inside.
Tyler da geç kaldı. İçeri geç, orada bekleyin.
Lydia, you're so smart, I could kiss you right now!
İnsanları avlarlar. Lydia, o kadar zekisin ki seni şu an öpebilirim.
I need time to set my stuff up, so if you could talk to somebody... no.
Cihazlarımı kurmam lazım, arkadan biriyle konuşursan...
He helped me get back here so I could talk to you and stop you from making this mistake.
Bu hatayı yapmanı engellemem için buraya gelmeme yardım etti.
We came here so you could play.
Buraya çalabilmen için geldik.
You did this so you could acquire the greatest margin of time to execute our mission alone.
Bunu bize verilen görevi tek başınıza yapmak istemenize bağlıyorum.
He could've sent you that package himself so you'd put the pieces of the puzzle together wrongly and make you doubt what really happened, because it was the only way he'd find the missing piece.
O zarfı size o yollamış olmalı. Böylece farkında olmadan bulmacanın parçalarını birleştirmenizi ve gerçekte neler olduğundan şüphe duymanızı sağladı. Çünkü eksik parçayı bulmasının tek yolu buydu.
"Sorry for leaving you for dead so that Theo could kill you"?
"Theo seni öldürebilsin diye seni ölüme terk ettiğim için özür dilerim" mi?
I hate you because you could've come back so many times, but you never did.
Senden nefret ediyorum çünkü çok kez geri gelebilirdin ama hiç gelmedin.
Was it all an act, so you could walk out like a victim?
Tüm bunlar, kurban gibi görünmek için miydi?
So... could you just let me into the loft?
çati katina görmeme izin verebilir misin?
I've selected ones that could be verified by news accounts so you know
Haber siteleri tarafından doğrulananları seçtim.
so could i 24
could you give me a hand 26
could you say that again 20
could you repeat that 46
could you do it 21
could you do me a favor 94
could you please 43
could you tell me 38
could you do me a favour 26
could you 1023
could you give me a hand 26
could you say that again 20
could you repeat that 46
could you do it 21
could you do me a favor 94
could you please 43
could you tell me 38
could you do me a favour 26
could you 1023