Speak to us tradutor Turco
654 parallel translation
Students, members of the faculty, our high school is honored in having as guest lecturer a man who will speak to us about the classical tradition of painting.
Öğrenciler, fakülte üyeleri, okulumuz, bizimle klasik resim sanatı geleneği hakkında ders verecek misafir bir öğretmen tarafından onurlandırılmıştır.
He's well-qualified to speak to us about painting because, in my opinion he is one of America's foremost exponents of painting.
Resim hakkında engin bilgilere sahip birisi bizimle konuşacak. Bana göre... Kendisi, Amerika'nın önde gelen ressamlarından.
If you think we're alive, you ought to speak to us.
Aksine canlı olduğumuzu düşünüyorsan, o zamanda bizimle konuşman gerek.
- Why do the enemy want to speak to us?
- neden düşman bir gemi bizimle konuşmak istiyor?
If you saw us, why didn't you speak to us?
Bizi gördüysen, neden konuşmadın?
Speak to us, Mr Gantry.
Bizimle konuşun, Bay Gantry.
For God's sake, don't speak to us about Abbés now.
Tanrı aşkına, bize şu an Abbe'i anlatmayın.
We will do as the goddess Hera commands, if she will speak to us.
Tanrıça Hera ne buyurursa onu yapacağız. Tabii bizimle konuşursa.
- He had to speak to us about work.
- Ne işi? - Film tabii ki.
- Speak to us.
- Konuş bizimle.
You don't speak to us.
Bizimle konuşamazsın.
Speak to us.
Konuş bizimle.
And when you must speak to us...
Bizimle konuşman gerekirse...
All the myths speak to us of love... of unrivaled unions.
Tüm mitler bize, rakipsiz evliliklerin aşklarından bahseder.
And this is where lord langdon lived Who refused to speak to us...
Burası da bizimle konuşmayı reddeden Lord Langdon'un yaşadığı ev.
You asked permission to speak to us.
Sadece sıradan bir kutsama, efendim, Piskopos Guido'yu memnun etmek için. Konuşmak için iznimi istedin.
They don't even speak to us nor we to them.
Onlar bizimle konuşmuyorlar bile biz de onlarla.
They speak to us with the absolute authority of the computer.
Bizimle daima bilgisayar netliğinde konuşuyorlar.
We should go en masse and demand to speak to whoever's in charge and make them understand they can't just keep us here.
Hep birlikte gidip görevli biriyle konuşalım ve onlara bizi burada tutamayacaklarını anlatalım.
It troubles us to hear you speak... of forsaking those that love you as we do.
Biz sizi bu kadar severken, sizden böyle bir ayrılık konuşması duymak bizi çok üzüyor.
Before we could speak to her, she rushed past us.
Konuşmamıza fırsat vermeden yanımızdan geçti gitti.
Someone did not want us to speak to him.
Birisi onunla konuşmamızı istememiş.
We're not asking you to speak for us, Harden. JUDGE BEAN : No, nor me, either.
Senden bizim adımıza konuşmanı istemedik, Ne de benim adıma.
I ask of you a little of this childlike simplicity, and, to bring us luck, let me speak four truly magic words, childhood's'open sesame':
Sizden bir parça çocuk saflığında olmanızı istiyorum, ve bize şans getirmesi için, çocukluğun gerçek sihirli sözlerinden söyleyeyim : 'Açıl susam açıl'
When I went to school they taught us to speak English.
Okula gittiğim zamanlar bize İngilizce öğrettiklerini sanırdım.
Therefore I've entreated him along with us to watch the minutes of this night, that if again this apparition comes he may approve our eyes and speak to it.
Onun için zorladım kendisini bizimle gözcülük etmeye bu gece. Hayalet çıkagelirse yine, inanır bize o zaman, konuşur da onunla.
For upon my life, this spirit, dumb to us, will speak to him.
Çünkü inanın bana, bizimle konuşmayan bu ruh konuşur onunla.
There's almost nothing to speak of. Just some junk in that box. Excuse us.
Çok bir eşyası yok, sadece şu kutuda ıvır zıvır.
Why don't you let us speak to the child?
Çocukla konuşmamıza izin verin.
I didn't get to speak to you at the funeral, Sergeant... to tell you how hard your tragedy has hit us all.
Başına gelen trajedinin hepimizi ne kadar sarstığını sana söyleme fırsatını cenazede bulamadım Çavuş.
Since you want us to speak up.
Madem konuşmamızı istiyorsunuz...
Then let us say there are always so many guests... that I rarely get a chance to speak to those I didn't invite.
O zaman davet etmediklerimle... konuşma fırsatım çok az oluyor diyelim...
Neither of us had any parents to speak of.
Hiçbirimizin hakkında bahsedeceği bir anne babası yoktu.
If they already do not want to speak with us, then, they shall at least let us sleep.
Bizlerle konuşmak istemiyorlarsa... -... bıraksınlar da uyuyalım.
I grant you that, if you'll admit, as I do, that we are the pawns of an unknown force that lives within us that dictates our actions and compels us to speak this language.
Eğer kabul ederseniz, benim ettiğim gibi, bizlerin, içimizde yaşayan bilinmeyen bir gücün piyonları olduğumuzu, bize eylemlerimizi dikte ettiğini... ve bu dili konuşmaya zorladığını, sizi bağışlarım.
If any of you wish to join us, speak up.
Bize katılmak isteyeniz varsa, söylesin.
Next, I want to speak to the US ambassador in Bonn.
Ve Bonn'daki Amerikan elçisiyle konuşmak istiyorum. Anladın mı?
He's promised to speak for us when the time comes.
Zamanı gelince lehimize konuşmaya söz verdi.
Are you sometimes forget that you wanted us to speak?
Unuttun mu bizimle konuşmak İstemiştin.
None of us here is free to speak.
Hiçbirimiz konuşmakta özgür değiliz.
If we go to Fort Robinson you will speak for us?
Şayet Robinson Kalesine gidersek bizim adımıza onlarla konuşurmusun?
Why do you speak of walking to us who are crippled?
Bizim gibi kötürümlere neden yürümekten bahsediyorsun ki?
One of us, so to speak.
Deyim yerindeyse, bizden biri.
The useless debate, the political brawl are over, there's one man to speak for us all...
Gereksiz çekişme, siyasi arbede bitti ve artık tek bir sözcümüz var...
Obviously she doesn't fancy either of us and she's leaving us high and dry, so to speak.
İkimizle de yatmayacaktı. Önce heyecanlandırdı, sonra hevesimizi kursağımızda bıraktı.
Yes, now that all your aggressive anxieties have been expunged, let us say "forever", I know you'll feel free to speak.
O saldırganlığın ve evhamın artık sonsuza kadar kaybolduğuna göre diyelim. Konuşmak için hürsün.
Of course he doesn't speak... because his logic differs too much from ours for us to understand.
O konuşmaz, çünkü biz onun mantığını anlayamayız.
Our beloved governor has decided to address us and we have not given him permission to speak.
Sevgili yöneticimiz bize nutuk atmaya karar verdi. Ama biz ona konuşma izni vermedik ki.
You now have a chance to speak freely and give us your side.
Özgürce konuşmak için bir şansın var. Hikâyeyi birde senden dinleyelim.
I could go to Bernice and tell her about us... and maybe she would forgive you... even though she'd certainly never speak to me again.
Bernice'e gidip bizi söyleyebilirim ve belki seni affeder benimle bir daha konuşmayacak olsa bile.
This is the man who will speak to the poor and bring them back to us.
Hazretleri ne yaptığını çok iyi biliyor.
useless 232
uschi 33
usopp 23
useful 59
ushna 19
use it 260
use your brain 33
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
uschi 33
usopp 23
useful 59
ushna 19
use it 260
use your brain 33
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48