The cross tradutor Turco
8,516 parallel translation
He's their Christ on the cross.
O, onların çarmıhtaki İsa'sı.
I swear on the cross of my Lord Jesus, and by the holy iron which I hold, that I give you my fealty and pledge you my loyalty.
Çarmıhın üzerindeki Efendim İsa'ya ve tuttuğum kutsal demire yemin ederim ki sana sadakatimi verip bağlı kalacağım.
He was sitting in the front row doing this... the whole time I was dying on the cross.
En önde oturuyordu ve bunu yapıyordu ben orada çarmıhta ölürken.
- The guy on the cross.
- Haçtaki adam.
They got fucking nailed to the cross for it. Okay?
O deneyi başarmak için vuruldular.
The hammer to the cross.
Çekiç saf değiştirmiş.
Then you put the cross on the door to protect yourself from Krampus, right?
Sonrada Krampus'tan korunmak için kapına haç taktın öyle mi? r
My parents hired him to help me cross the border.
Sınırı geçmem için ailem tutmuştu onu.
People would see me, cross the street.
Ben görenler yolunu değiştiriyordu.
Soviet citizens who cross on the side of the enemy are punishable by firing squad on the spot.
Sovyet vatandaşları düşmanların eline geçti. Onlar yakılarak cezalandırıldı.
There was... there was Puck's brother and-and then there was cross-dressing Mercedes and the one with the fat mom and whatever...
Şey vardı... Puck'ın kardeşi ve ve cinsiyet değiştiren Mercedes ve annesi şişman olan kız ve her ne ise... Raider.
The evidence against Ulbricht was so powerful and Dratel's strategy had been to try to cross examine every government witness and to pull out his alternative story through that cross examination.
Ulbricht karşı delil öylesine güçlüydü ve Dratel en strateji olmuştu incelemek geçmeye çalışın her hükümet tanık ve çekin Onun alternatif bir hikaye Bu çapraz muayene ile.
And when the judge essentially shut that down and said you have to limit your cross examination to the scope of the government's initial questioning, that really prevented him from telling any other story.
Ve ne zaman yargıç esasen Bu aşağı kapattı ve dedi ki Eğer çapraz sınırlamak zorunda kapsam sınav hükümetin en İlk sorgulama, Gerçekten onu engelledi Başka hikayesini anlatan.
We know about how he felt like he might win the case, uh, in cross examination.
Biz o gibi hissettim nasıl biliyor O davayı kazanmak olabilir, ah, çapraz sınavda.
We're going... to cross the border.
- Sınırı geçeceğiz.
It made life hard, not only for those people who tried to cross, but for the trees, the animals.
Yaşamak zorlaşmış sadece insanlar için değil aynı zamanda ağaçlar ve hayvanlar için de.
Cross your legs and put your hands in the air!
Bacaklarını ayır, ellerini havaya kaldır!
If you're doing what I think you're doing, that's the best place to cross.
Düşündüğüm şeyi yapıyorsanız eğer sınırı geçmek için en yer orası.
We'll cross this ocean for the final round
Son mücadelemiz uğruna Geçeceğiz okyanusu
Until Ansley cross-references the records and puts it together five minutes later.
Ta ki Ansley kayıtları eşleştirip 5 dakika sonra bir araya toplayana kadar.
Hopefully our paths will cross in the future...
Umarım gelecekte yollarımız kesişir.
I had no desire to cross swords with the MacDonald.
MacDonald'la kılıç çarpıştırmak gibi bir arzum yoktu.
We cross-checked the location against our records and we got a hit.
Kayıtlarımızda bir çapraz kontrol yaptık ve bunu bulduk.
"Before the leaves fall, I'll take my gun and cross the border to home."
Yapraklar düşmeden önce silahımı alıp ülkemin sınırını geçeceğim.
The greatest double-cross in history.
Tarihin en büyük ihaneti.
And with love and compassion, we will help him cross to the next realm... and peel... the skin... off... his... bones.
Sevgi ve şefkatle de, onun sonraki aleme geçmesine yardım edeceğiz derisini kemiklerinden sıyıracağız...
- Okay. We cross the road and double back to that bus stop, the first bus that comes we go for eight stops, then change.
Karşıya geçip otobüs durağına gidelim gelen ilk otobüse binip 8 durak gidecek, sonra aktarma yapacağız.
Cross-checking with the other carriers.
Diğer havayollarına bakıyorum...
I told you not to cross the line.
Çizgiyi açma demiştim sana.
Six hours later, the enemies will possibly cross the border and escape from China.
6 saat sonra, düşman muhtemelen sınırı geçecek ve Çin'den kaçacak.
- If they cross the border.
- Sınırı geçerlerse.
- When they cross the border.
- Sınırı geçtiklerinde.
The police and the health authorities have set up a temporary control zone and ask the citizens of Sorgenfri not to cross the following limits :
Polis ve sağlık birimleri geçici bir kontrol bölgesi oluşturdu ve Sorgenfri sakinlerinin şu sınırları geçmemelerini talep ediyor :
If I left my husband, my family would cut me off and my friends would cross the street to avoid me.
Kocamı terk edersem ailem benimle ilişiğini keser ve arkadaşlarım beni görünce yolunu değiştirir.
Sir, any man twice recommended for the Victoria Cross is not afraid of much.
Efendim İngiliz askerî nişanı için iki kez tavsiye edilen her insan o kadar korkmaz.
The head is already cross with me for missing time on our last adventure.
Som maceramızda kaybettiğim zaman yüzünden, Müdür bana zaten kızgın.
If he wants the Baptist dead, let him drag him to Jerusalem and nail him to a cross.
Vaftizci'yi ölü istiyorsa, onu Kudüs'e sürüklesin ve çarmıha çivilesin.
The one you don't cross.
Kelek atmaman gereken biri.
Is that why the Red Cross are writing?
Kırmızı Haçlılar'ın yazdığı gibi?
I will cross the ocean With this love of yours
# Senin bu aşkınla okyanusları aşarım. #
No U.S. government personnel are to cross the border until further notice.
Yeni bir bildiriye kadar hiçbir ABD resmi görevlisi sınırın öbür tarafına geçemez. - Neden?
We can cross off any artifact that is currently in the library, since being untethered from this reality makes accessing them rather difficult.
Şuanda kütüphanede olan, bu gerçekliğin serbest kalmasından bu yana elimizdeki tüm eserleri çıkarırsak işimizi kolaylaştırmış oluruz.
There have been no fires or floods reported in the area, so we can cross off anything that requires displays of nature's power.
Bölgede yangın ya da sel olduğuna dair bir rapor yoktu. Biz de doğal güç göstermesi icap eden her şeyi eleyebiliriz.
The bridge, sir - away from General D'Erlon's French and where my cannons may cross.
Köprü diyorum bayım. General D'Erlon'un Fransızları'ndan uzak tut. Toplarım oradan karşıya geçecek.
If I cross the border of the circuit I'd be as lost as anyone.
Devrenin dışına çıksam, herkes kadar kaybolurdum.
It did cross my mind. The Untouchables'leader,
Bütün Hindu dostlarımızla hiç konuşmadan bir parya ile yemek yerse ne diyeceğini hayal edebiliyor musun?
Vincent's never been up against anything like this before, and he might have to cross the line.
Vincent daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştı. Bu sefer sınırı aşmak zorunda kalabilir.
So, the turds down at Blue Cross are jacking up the rates of your health benefits.
Blue Cross'daki hergeleler sizin sağlık çıkarlarınızın değerinin içine ediyorlar.
They were a representative cross-section of the average
Yale Üniversitesi civarında yaşayan ortalama bir
I cross-referenced the NYPD missing persons database against all Flirtual users.
NYPD kayıp kişiler veri tabanındakilerle bütün Flirtual kullanıcılarını çapraz referansladım.
You wanna cross over to the other side or not?
Diğer tarafa geçmek istiyor musun istemiyor musun?
cross 587
crossing 34
crossed 31
cross my heart and hope to die 25
cross your heart 18
cross your legs 16
cross me 33
crossed lovers 23
crosser 18
cross your fingers 16
crossing 34
crossed 31
cross my heart and hope to die 25
cross your heart 18
cross your legs 16
cross me 33
crossed lovers 23
crosser 18
cross your fingers 16
cross my heart 78
cross you 16
crossed us 17
crossed you 18
crossed me 28
cross him 16
crossed him 20
the crow flies straight 33
the card 32
the council 29
cross you 16
crossed us 17
crossed you 18
crossed me 28
cross him 16
crossed him 20
the crow flies straight 33
the card 32
the council 29
the choice is yours 166
the crew 35
the city 103
the car is here 16
the camera 86
the cat 115
the cars 36
the cowboy 18
the cards 33
the car 277
the crew 35
the city 103
the car is here 16
the camera 86
the cat 115
the cars 36
the cowboy 18
the cards 33
the car 277
the case 115
the clock is ticking 101
the chair 57
the caretaker 29
the curse 50
the club 60
the cake 61
the coast is clear 60
the case is over 17
the child 120
the clock is ticking 101
the chair 57
the caretaker 29
the curse 50
the club 60
the cake 61
the coast is clear 60
the case is over 17
the child 120