The fireplace tradutor Turco
691 parallel translation
"with the poker. " She falls by the fireplace,
Kadın şöminenin yanına düşmüş ve ölmüş.
The table is standing in front of the fireplace, more or less like this is.
Masa şöminenin hemen önünde duruyor, aşağı yukarı böyle.
You see, sir, the killer plans to put the gun in the umbrella and then hide the umbrella in the fireplace and take it away some other time.
Görüyorsunuz ya, katil tabancayı şemsiyenin içine koymayı planlıyor. ... sonra şemsiyeyi şöminenin içine saklayacak ve başka bir zaman gelip alacak.
But the ashes in the fireplace.
- Şöminedeki küller!
We used to have tea and muffins in front of the fireplace... watching the shadows leaping on the ceiling.
Şöminenin karşısında çay içer, kek yerdik tavanda hareket eden gölgeleri seyrederdik.
You clean the fireplace.
Siz şömineyi temizleyin.
So did the gentleman over the fireplace.
Şöminenin üstündeki bey de öyle.
The fireplace?
Yoksa şömineden mi?
- Put that by the fireplace.
- Şöminenin yanına koy.
Sally has to recite a sort of formula over Geoff's body in front of the fireplace and the library in the presence of the entire household.
Sally'nin, kütüphanede, şöminenin önünde duran Geoff'in tabutunun önünde ve tüm ev halkının huzurunda ezbere birkaç şey söylemesi gerek.
He's in that passageway over the fireplace.
Şöminenin arkasındaki geçitte.
Burn everything. Put it in the fireplace.
Her şeyi yak. ªömineye at.
Then let's smash the glasses in the fireplace.
Sonra da kadehlerimizi şömineye fırlatalım.
We had a photo of him, but Lena threw it in the fireplace by mistake.
Bir resmi vardı ama Lena onu yanlışlıkla şömineye attı.
The fireplace, The trap door.
Şöminesi dolap kapağı.
Dry me with this ; put the paper in the fireplace
Bu havluyla beni kurula. Gazeteyi bir kenara at.
She seemed to pause at the fireplace.
Şöminenin önünde durdu sanıyorum.
They were probably struggling when she backed into the fireplace and grabbed the poker.
Muhtemelen şömineye yönelip demir çubuğu almaya çalıştı.
And he has a bear rug in front of the fireplace, and we toasted marshmallows all afternoon.
Şöminenin önündeki yerde ayı postu seriliydi ve tüm öğleden sonra şekerlemeler kızarttık.
And the fireplace.
Ve şömine!
Don't forget to put the screen around the fireplace before you come up.
Yukarı çıkmadan önce şöminenin önüne kafesi koymayı unutma.
There he was... still holding court from his throne over the fireplace.
Şöminenin üzerindeki hakimiyetinden hala onun krallığı olduğu anlaşılıyordu.
Just shoot it into the fireplace.
Şömineye ateş et gitsin.
By putting one real bullet into the clip and letting you fire it into the fireplace... you'd be less likely to realize that the remainder were blanks.
Sarjöre sadece bir gerçek mermi koyup şömineye ateş ettikten sonra diğerlerinin sahte mermi olduğunu anlamanız daha zor oldu.
Why wasn't the fireplace searched, Miss Lizzie?
Neden şömine aranmadı, Bayan Lizzie?
I had to... in the fireplace.
Onu şömineye koymuştum.
I threw it in the fireplace and it burned.
Onu şömineye atıp yaktım.
" The fireplace, with its white marble facing
" Şömine, beyaz mermerli
- Sit down by the fireplace, my dear.
- Ateşe yakın otur sevgilim.
This is the fireplace.
Bu şömine.
The chill that seems to come out of the fireplace tonight penetrates my bones.
Bu gece şömineden çıkmışa benzeyen bu soğukluk kemiklerimi deliyor.
Yes, the portrait hanging near the fireplace.
Evet, şöminenin yanında asılı duran portre.
I don't know you... or that room, that bed, that mirror over the fireplace- -
Tanımıyorum seni... ne odayı, ne yatağı, ne de şöminenin üstündeki aynayı- -
There's no mirror over the fireplace.
Şöminenin üstünde ayna yok.
By the time he got himself killed, he wasn't good for anything except maybe to stuff and hang over the fireplace.
Zamanla kendini mahvetti. O hiç birşeyde iyi değildi, insanın ateşini söndürmesi dışında.
Painted the fireplace, planted them damn heliotropes...
Şömineyi boyamaz, şu lanet bambulotuyla ilgilenmezdim.
Mother, Dad, - Patch pushed me in the fireplace. - Lucky pushed me first.
Anne, baba Patch beni şömineye itti.
Catherine spent the winter at home in front of the fireplace.
Catherine kışı evde, alevlerin karşısında geçirdi.
There's fire in the fireplace, but the way out it's blocked.
Şöminede ateş var ama baca tıkanmış.
wouldn't it be better if i were to pick up the poker from the back fireplace before i made the entrance to the room?
Odaya girmeden önce şöminenin gerisindeki ocak demirini alsam daha iyi olmaz mıydı?
And in his fireplace, you planted Stephens'ledger which contained the records of the syndicate's crooked deals including your rake-off.
Ve şöminesine Stephens'in içinde şebeke ile ilgili bilgiler ve senin aldığın rüşvetin kayıtları bulunan defterini koydun.
It wasn't the biggest yacht in the world, but it had a nice little fireplace in the library, and the bar was paneled in bleached mahogany.
Dünyadaki en büyük yat değildi, ancak kütüphanesinde şömine vardı. Ve bar açık renk maun ile kaplıydı.
The nights we sat talking in front of that fireplace... planning our whole lives.
Geceleri bu şöminenin önüne oturur gelecek planları yapardık.
It's deep in the race for a man to want his own roof and walls and fireplace. And we're helping him get those things in our shabby little office.
İnsanın kendi çatısını, duvarlarını, şöminesini istemesi eski bir dürtü ve köhne bir ofisten bizler insanlara yardım ediyoruz.
The tall guy down at the quarry told me you got a fireplace you wanted me to fix.
Taşocağındaki sırık şöminenizi benim tamir etmemi istediğinizi söyledi.
We got a fireplace overlooking the ocean.
Sömine ve deniz manzarası var.
In the big fireplace we could roast the wild boar you'd kill in the hunt.
Büyük bir ateşte senin avladığın yaban domuzunu kızartırız.
Note the exquisite imitation fireplace... the magnificent day beds.
Yapma, zarif şömineye dikkatinizi çekerim. Şahane divanlar.
Stay by the cozy fireplace in your barracks.
Barakanızdaki sıcacık şöminenizin yanı başına oturun.
The weapon used, a brand-new revolver, type Browning.675 was found near his body, which lies in an armchair next to the fireplace in a peculiar position.
Browning 7.65 tipi revolver, şöminenin önündeki koltukta bulunan cesedin yanında, ilginç bir pozisyondaydı.
I think of the sun, of the birds, of a cozy fireplace.
Hep güneşi düşünüyorum... kuşları,... Şömine keyfini.
fireplace 20
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the family 112
the first of many 20
the floor 53
the family business 35
the first time i saw you 26
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the family 112
the first of many 20
the floor 53
the family business 35
the first time i saw you 26
the final frontier 122
the future 293
the first time we met 43
the fool 54
the french 76
the front 31
the food 120
the father 151
the first 240
the facts 28
the future 293
the first time we met 43
the fool 54
the french 76
the front 31
the food 120
the father 151
the first 240
the facts 28
the fire 114
the front door was open 16
the first day 25
the fuck 145
the feds 64
the fuck is this 18
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31
the front door was open 16
the first day 25
the fuck 145
the feds 64
the fuck is this 18
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31