The shoes tradutor Turco
4,304 parallel translation
- I could have told you that from the shoes.
- Bunu ayakkabılarına bakarak bile söyleyebilirim.
Never forget to put yourselves in the shoes of the people we serve, and not just the victims, but the perpetrators as well.
Hizmet ettiğimiz kişilerin yerine kendinizi koymayı unutmayın. Sadece kurbanların değil faillerin de yerine koyun.
Aren't these the shoes that are so hot in Hollywood right now?
Hollywood'da çok popüler olan tenis ayakkabıları değil mi?
If you're getting the shoes, then I'm getting what I want.
Sen ayakkabıları alırsan ben de istediğimi alırım.
So when are we getting the shoes and lizards?
Ee, kertenkeleleri ve ayakkabıları ne zaman alıyoruz?
You wore the shoes.
Şimdi bir de bu ayakkabıları giymişsin...
The shoes are so pretty.
Ayakkabılar... çok yakışmış..
For wearing the shoes you gave me in that way and hurting you...
Bana verdiğin ayakkabıları o şekilde giydiğim ve seni incittiğim için...
You're really going to throw away the shoes?
Ayakkabıları atacak mısın sahiden?
- The shoes really make the person.
- Ayakkabılar çok yakışmış.
The shoes look like they're mine too.
Ayakkabılar da benimkilere benziyor.
I know I, uh... I can't begin to fill... the shoes of the Sister Jude we all knew and loved. But let me say...
Hepimizin tanıdığı ve sevdiği Rahibe Jude'nin yerini dolduramayacağımı biliyorum ama şunu söylemeliyim ki size hizmet etmeye hazırım.
Those... those are the shoes.
Bunlar... Tüm ayakkabılar bunlar.
And not only do I not have the guy, I don't even have the shoes.
Tek sorun bir sevgilim olmaması değil, uygun ayakkabım bile yok.
And we're back on the shoes.
Yine ayakkabı mevzusuna döndük.
The journey of the wandering gym shoes continues.
Gezgin spor ayakkabının maceraları devam ediyor.
Uh, yes, that time of the year. I have to get my shoes resoled.
Evet, yılın bu zamanlarında ayakkabılarımın tabanını değiştirmem gerekir.
I want you to hear the sound that your shoes made on this marble floor.
Bu mermer tabanda ayakkabılarının çıkardığı sesi duymanı istiyorum.
I am about to sign a sales contract with the company that makes these shoes.
Yapımcıları ve bizim firmamız şu anda bir toplantı yapıyorlar. Bunlar...
Do not leave your shoes lying around on the stairs.
- Git.
If I hadn't gone for a walk that day, I wouldn't have chipped my tooth, which sent me to the dentist's office, where I learned the girl that put the squirty thing in my mouth is well paid and gets to wear comfy shoes all day... which led me to finally settle on my new career- -
Eğer yürüyüşe çıkmış olmasaydım dişim kırıldığı için diş hekimine gitmezdim ve ağzıma birşey koyan kızın gün boyu rahat ayakkabı giydiğini ve iyi bir ücret aldığını öğrenemezdim ki bu bana yeni kariyerim için yol gösterdi.
We're gonna end up floating in the river with cement shoes on. Oh, God.
Tanrım.
"Can Blair Waldorf step into her mother's shoes, or is her Achilles'heel of the stripper variety?"
"Blair Waldorf acaba annesinin yerini doldurabilir mi, yoksa bu iş için fazla mı acemi?"
- Maybe down the road, a bag or shoes...
bir ayakkabı yada çanta?
Hey. I found the best shoes to go with my dress.
Elbiseme en uygun ayakkabıları buldum.
lining your shoes up at the door...
Ayakkabılarını kapının önüne dizmeye.
Don't line my shoes up at the door any more.
Ayakkabıları dizmeyi kesebilirsin.
And that was with his shoes on the wrong feet.
Ayakkabılarını ters giymişken hem de.
"Can Blair Waldorf step into her mother's shoes, or is her achilles'heel of the stripper variety."
"Blair Waldorf annesinin yöntemiyle ya da çeşitli striptizcilerin bacaklarıyla yoluna devam edebilir."
He makes it so we have to take off our shoes before we go through the castle.
Saraydan geçmeden önce, ayakkabılarımızı çıkarmamız için öyle yapıyor çıkarmamız için öyle yapıyor.
She blows money on shoes, I have no money to blow up the Jews.
O bütün paraları ayakkabılarda patlattı, benim yahudi patlatmak için bile param yok.
Who would send the woman of their unrequited love shoes worth $ 1300?
Kim gönderir ki karşılık vermeyen kadına, 1,5 milyon wonluk ayakkabıyı?
Is the man who already has a girlfriend and sends another girl $ 1,300 shoes funny?
Zaten sevgilisi olan bir adamın, başkasına 1,5 milyonluk ayakkabı göndermesi komik mi?
They're more expensive than the last pair of shoes.
Geçenkilerden daha pahalı bu ayakkabılar.
It's the quality of shoes I want and follows your rule.
Ayakkabılar hem benim istediğim gibi hem de Seo Yi Soo'nun kurallarına uygun.
Horseback riding is supposed to be fun, but even if you wear the right shoes and a helmet and everything, protection doesn't always work.
Ata binmek dediğin eğlenceli olur ama doğru ayakkabıları giysen ve kask falan taksan bile, her zaman korunmuş sayılmazsın.
I miss the sound of high heeled shoes.
Böyle topuklu ayakkabı sesi özledim.
Oh, I see, but your old tap shoes made the final cut?
Ah, anlıyorum, fakat senin eski step dansı ayakkabılarına ne diyeceksin?
Now, in each case, the woman of the house had a collection of expensive shoes.
Ve her davada da evin kadınının pahalı bir ayakkabı koleksiyonu varmış.
And in every case, one of those shoes was missing after the murder.
Ve her davada cinayetten sonra ayakkabılardan bir tanesi kayıplara karışmış.
Don't people lose shoes all the time?
- İnsanlar her zaman ayakkabılarını kaybedebilir.
From each of the crime scenes in 1999. $ 1,000 shoes.
99'daki her bir olay yerinden alınan 1000 dolarlık ayakkabılar.
So, you think the shoe impression matches my client's shoes, but the Chicago team thinks it matches Troy Mallick's shoes.
Ayakkabı izinin müvekkilimin ayakkabısıyla eşleştiğini düşünüyorsunuz,... ancak Chicago takımı Troy Mallick'in ayakkabılarıyla eşleştiğini düşünüyor.
So... the soil on Gary Kuharski's shoes was probably from his work site.
O halde... Gary Kuharski'nin ayakkabılarındaki toprak muhtemelen iş sahasından geldi.
Was--was the cop wearing white socks and dark shoes?
Polis, siyah ayakkabının içine beyaz çorap mı giymişti?
And the sand in her shoes from the last trip we took to the beach.
Geçen seferki kumsal gezimizden kalan kumlar da hala ayakkabısında.
I've got the perfect shoes!
Mükemmel ayakkabıları buldum!
I say we go get those shoes with the wheels in them.
Bence gidip topuklu ayakkabılardan alalım.
Come on in... shoes off, don't touch the walls.
İçeri girin. Ayakkabılarınızı çıkarın, duvarlara dokunmayın.
I got so bored, I'd put vaginal lubricant on the bottom of my shoes and pretend I was ice-skating.
O kadar sıkılırdım ki, vajina kayganlaştırıcısını ayakkabımın altına sürüp, buz patenindeymişim gibi yapardım.
Even though some situations seem like they're insignificant to us... In the kids'shoes, the same situations could be devastating.
Onların durumu bize önemsiz gibi görünse de... bir çocuk ayakkabısı, aynı durumda yıkıcı olabilir.
shoes 424
shoes off 41
the simpsons 168
the sun 236
the sun is shining 35
the show must go on 78
the same goes for you 21
the s 152
the sky's the limit 40
the storm 50
shoes off 41
the simpsons 168
the sun 236
the sun is shining 35
the show must go on 78
the same goes for you 21
the s 152
the sky's the limit 40
the storm 50
the spectator 98
the same to you 32
the sound 24
the sun is out 17
the same as you 50
the same one 32
the same thing happened to me 16
the sex 65
the song 78
the stairs 24
the same to you 32
the sound 24
the sun is out 17
the same as you 50
the same one 32
the same thing happened to me 16
the sex 65
the song 78
the stairs 24
the same 389
the sword 66
the star 53
the show's about to start 17
the singer 51
the stars 77
the same way 23
the same thing 67
the sun's coming up 23
the ship 58
the sword 66
the star 53
the show's about to start 17
the singer 51
the stars 77
the same way 23
the same thing 67
the sun's coming up 23
the ship 58