Time's up tradutor Turco
7,316 parallel translation
Look, it's time for me to roll up out of here.
Gitme zamanı geldi.
And then, and only then, you come up with a plan, a plan of how this time you will make it work.
Ancak bunları yaptıktan sonra da bu işi nasıl yürüteceğine dair bir plan yapacaksın. - Haklısın.
He'll give up and that's the end of it and most of the time you don't even have to do that, but sometimes you get in their face hard, you know?
Çoğu zaman buna bile gerek kalmıyor. Ama bazen sesini yükseltmen gerekiyor.
It's time to grow up.
Büyüme vakti geldi.
Time's up!
Zaman doldu!
I think we're gonna start calling it the Feast Coast, and that's because, for the first time, it looks like there's not one incident, but multiple pockets of sharknadoes developing and that cities up and down the eastern seaboard
I, yapacağız bunu bayram sahil çağıran başlatmak düşünüyorum Ve bu, ilk kez olarak, çünkü bu Bir olay orada değil gibi görünüyor
- Time's up.
- Süre doldu.
I barely know when the men will show up and half the time the workers muck it up.
Geldiklerinde de vaktin yarısını oyalanarak geçiriyorlar.
How you deal with it this time, that's up to you.
Nasıl bir gelecek olacağı size bağlı.
All right, this is the 200th time I'm calling and you not picking up.
Pekâlâ bok kafalı, bu seni 200. arayışım ve senin açmayışın.
Time's up.
- Zaman oldu.
Guapo already heard we picked somebody up by the time Mike got there.
Mike buraya geldiği sıra Guapo birini aldığımızı duymuş zaten.
And before you say a word, let me point out that every time I bring up going back to school, you come up with some reason for why it's impossible.
Sen bir şey demeden önce şunu belirteyim ki ne zaman okula geri dönmekten bahsetsem türlü nedenlerle bunun neden imkansız olacağını söylüyorsun.
Well, my professional opinion is that you should launch'em both at the same time at Laviticus. The press will eat it up.
Profesyonel fikrime göre ikisini Laviticus'ta aynı anda çıkarmalısın.
I screwed up big time, dad.
Resmen içine sıçtım, baba.
Get up. It's time to go.
Kalk hadi, gidiyoruz.
I took some time off to let my outsides catch up with my insides.
İçimdeki benim dışımdaki bene yetişmesi için biraz izin aldım.
Time's up.
Zaman doldu.
- Moreover, the Warblers and I recently had a little sidebar, and we believe it's time for a frank discussion about who should be featured up front.
- Dahası, Warbler'lar ve ben şu aralar fikirler edindik ve inanıyoruz ki kimin öne çıkması gerektiği hakkında samimi bir tartışma yapmanın tam zamanı.
SHE'S JUST GOING THROUGH A HARD TIME RIGHT NOW, SO WE SPLIT UP.
Şu sıralar zor günler yaşıyor o yüzden biz de ayrıldık.
So... is this a conversation about how it's time for me to pack up and go home? No.
Ee, nasıl da toplanıp eve gitme vaktimin geldiği hakkında bir konuşma mı olacak?
We've been talking for 20 minutes, and that's the first time you brought up Mikael.
Yirmi dakikadır konuşuyoruz, daha ilk kez Mikael konusunu açtın.
I know you been going through a hard time, holed up in here ever since Kol died, trying to bring him back.
Kol öldüğünden beri buraya tıkılıp zor zamanlar geçirdiğini farkındayım. - Onu geri getirmeye çalışıyorsun.
If you got a problem with the way I lead, now's the time to speak up.
Eğer yönetimim konusunda sıkıntıların varsa şimdi konuşmanın tam zamanı.
It's time to ramp things up a gear.
Artık büyük işler yapmanın zamanı geldi.
- It's all good. But... The next time snart and his pyro pal show up,
Sorun yok, ama Snart ve ateş püskürten ortağı bir daha ortaya çıktığında seninle uğraştıklarına pişman et onları.
What's up? Zach, I appreciate you're not texting and driving at the same time, but if you do not mind, I am in kind of a hurry to get home.
Zach, mesaj atarken kenara çektiğin için sağ ol ama kusura bakmazsan bir an önce eve gitmem gerekiyor.
You want to see that guy's face every time you wake up?
Her sabah uyandığında o adamın yüzünü görmek mi istiyorsun?
I'm free, I'm single, I got a new job, and it's time I started to live it up a little.
Özgürüm, bekarım yeni bir işim oldu, ve biraz günümü gün etmeye başladım.
Uh, I am a little banged up, but it's not the first time.
Biraz hırpalandım, ama ilk kez olmuyor.
Let's just say that the ambassador has plans to keep the girls here and ride them up to heaven when the time comes.
Şöyle ki, Büyükelçi kızları, zamanı gelince cennete götürmek için burada tutmak istiyor.
Well, it could be that the parts were dumped at the same time and the current is deciding when they wash up.
Bu parçalar aynı zamanda atılmış olabilir. ve akıntı yüzünden farklı zamanlarda bulunmuş olabilir.
You realize that you light up every time you mention her name?
Ondan her bahsedişinde ışıl ışıl olduğunun farkında mısın?
Look at him up there! My Lord! It's a miracle what you've done with him in such a short time.
Bu kadar kısa sürede bu kadar büyük iş yapman bir mucize.
Um, go to the Indian restaurant up the street, the guys who helped us out last time?
Caddenin aşağısındaki Hint restoranına git bakalım oradakiler çıkış zamanı gelince bize yardımcı olabilir miymiş?
Just doesn't seem to matter, knowing there's a time you gotta let go, gotta grow up.
Görünüşe göre bırakman gereken bir zaman olduğunu bilmek, büyümen gerektiğini bilmek, önemli değildi.
Now she's wasted people's time and she's made things up and she's hurt herself, but... .. she doesn't need electricity through her brain.
Kızım başkalarını oyalayıp bir şeyler uyduruyor ve kendine zarar veriyor fakat beynine elektrik verilmesine gerek yok.
Time's up, motherfucker.
Vakit doldu. Nerede lan senin orospu?
This one time, I was six... he puts me down there and I wake up and it's locked.
Bir seferinde ben altı yaşındayken beni aşağıya kapattı bir uyandım ki kapı kilitli.
You seemed like you were making up for lost time.
Sanki kaybettiğin zamanların acısını çıkarır gibiydin.
You stay away from my children, Corrine, or so help me, I will make it my life's mission to see you locked back up, for good this time.
Çocuklarıma yaklaşma Corrine. Yoksa yemin ederim seni tekrar hastaneye kapatmaya kendimi adarım. Bu sefer iyiliğimiz için.
It's time to start the clean-up.
Temizlik zamanı.
What if he set you up with a time and a place, you get there, the target fucking gets a phone call when you're supposed to do him, then he leads you on a fucking wild-goose chase all over town, you end up right in Angela's lap?
Ya zaman ve mekânı ayarladıysa sen oraya gidiyorsun, hedefe bir telefon geliyor tam olarak sen onu indirecekken sonra sana tüm şehirde beyhude bir arayışta olduğunu yutturuyor sen de Angela'nın kucağını boyluyorsun işte?
Whoa, whoa! Time's up, motherfucker.
Vakit doldu, orospu çocuğu.
Apparently, time's up.
Görünüşe göre süre geçmiş.
Let's just be friends and have a good time and forget about this... Shut up.
Sadece dost olup iyi vakit geçirelim ve unutalım...
People always show up when it's time to kill someone.
Birini öldürme zamanı geldiğinde insanlar hep toplanır.
There's no time left for a straight-up exorcism.
Doğru düzgün şeytan çıkarmaya vakit kalmadı.
And every time I wake up... I remember all over again.
Ve her uyanışımda hepsini en başından hatırlıyorum.
Just remember the program's memory can only store up to three facial scans at a time.
Program hafızasının bir seferde sadece üç adet yüz depolayabileceğini unutma.
Guess it's time we find out what he's up to.
Galiba neyin peşinde olduğunu öğrenmenin vakti geldi.
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up yours 130
up next 81
upside down 57
up top 130
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up yours 130
up next 81
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50