English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / Turn it back on

Turn it back on tradutor Turco

310 parallel translation
- Sorry, turn it back on.
- Şu müziği tekrar açın.
Turn it back on.
Onu geri aç.
You didn't turn it back on again because you never knew it was off.
Onu yeniden çalıştırmadın çünkü çalışmadığını hiç bilmiyordun.
No, turn it back on.
Hayır, onu yeniden aç.
- But would you like me to turn it back on?
- Açmamı mı istiyorsun?
I hate it when you take a criticism and turn it back on me.
Biliyor musun, bundan nefret ediyorum. Eleştirini geri alıp bana dönmesini sağlayacaksın.
- Turn it back on!
Geri çalıştır!
What time do they turn it back on?
- Tekrar ne zaman açarlar?
- Turn it back on.
- ( bozuk ) Tekrar açın.
[Attendant] Turn it back on.!
Aç şunu!
Turn around. A while ago it seemed you hurt your back. I'll put a patch on it.
Sanırım sırtın incinmiş.
Not even storms of the sea could turn back those first settlers. And they carried it on further.
İlk göçmenler denizin azgın dalgalarına bile boyun eğmediler en uzaklara kadar gittiler.
They can knock it down and turn it on its head ― it always gets back on its feet.
Devirseler de, baş aşağı çevirseler de hep ayakları üzerine geri döner.
I was fond of it, but I wouldn't turn my back on it.
Ona çok düşkündüm ama sırtımı da dönmezdim.
Of course, if turn my back on you... carelessly like... and you happened to grab my blackjack... and conk me over the dome with it... that would be something else.
Tabii olur da dikkatsiz bir şekilde arkamı döner ve sen de copumu alıp bana vurarak küt diye bayıltırsan bu bambaşka bir şey olurdu.
Don't turn your back on this, it only happens once
Sakın geri çevirmeyin, hayatınızda bir kere karşılaşacağınız bir fırsat bu.
When you walk and walk through the woods and then suddenly they dangle a General in front of you like magic, and you know it's only for this once, you can't turn your back on'em.
Ormanda onca yürüdünüz sonra bir sihir gibi önünüze bir general çıkardılar bunun bir kereliğine olduğunu da biliyorsunuz arkanızı dönüp gidemezsiniz.
Don't turn your back on it.
"Onlara sırtını dönme."
Try and turn it over on its back.
Sırtüstü çevirmeye çalış.
I'm going to turn my back and I want the owner of that insidious instrument to place it on the ground behind me.
Arkamı döneceğim... ve tehlikeli aletin sahibinin... onu hemen arkamda yere bırakmasını istiyorum.
I usually turn on the bells, light the candles and make it back in time.
Genelde çanları çalarım, mumları yakarım ve zamanına yetiştiririm.
Set it back and turn on the water switch.
Geriye getiriyoruz ve su düğmesini açıyoruz.
I am perfectly certain that you will not cold-shoulder me, you will not turn your back on me, because it would not be a matter of turning your back on me, but on your very country.
Bana omuz silkmeyeceğinizden ve sırtınızı dönmeyeceğinizden eminim. Nitekim sırtınızı yalnızca bana değil, kendi ülkenize dönmüş olursunuz.
He can choose to turn the light on or off, either face the red wall or turn his back to it.
Işığı kapatıp açmak ya da yüzünü kırmızı duvara çevirmek veya ona sırtını dönmek onun elinde.
It's gotta be pretty hard to turn your back on all that.
Bütün bunlara sırt çevirmek zor olmalı.
And if we turn our back on these comrades out of some pipe dream to radicalize the American Federation of Labor which cannot be done, it is a disgrace.
Ve biz Amerikan İşçi Federasyonu'nu radikalleştirmek gibi imkânsız hayalle onlara sırt çeviriyoruz. Bu bir rezalet!
The tortoise lays on its back, its belly baking in the sun... beating its legs, trying to turn itself over, but it can't... not without your help.
Tosbaga ters dönmüs kalmis, karni yakici güneste kavrulmakta debeleniyor, dönmeye çalisiyor, ama dönemiyor. Sizin yardiminiz olmadikca dönemez. '
When you are here you turn it on, lie back and that's it.
Sen burada olduğunda hemen açıyorsun, arkana yaslanıyorsun, o kadar.
You turn your back on him, he'll stick it in.
Ona sırtını döndün mü seni bıçaklar.
They turn their back on it.
Balin'ler arkalarını dönüyorlar sadece.
Or maybe it doesn't turn you on when somebody hits back.
ÇAVUŞ SONNY : Belki sopayı yiyince nasıl olduğunu anlarsın ha götoş?
'Cause you either live life- - bruises, skinned knees and all- - or you turn your back on it and start dying.
Hayatı ya yaralarıyla yaşarsın, ya da sırtını döner ölmeye başlarsın.
It's gonna warm up though, because Ziggy's gonna turn the support systems back on.
Yine de ısınacak, çünkü Ziggy destek sistemini geri açacak.
So the best thing to do is to turn it on, do all your shopping then come back and take a shower.
Bu yüzden en iyisi suyu aç, bütün alışverişini yap sonra dön ve duşunu al.
Don't turn your back on it.
Sakın arkanı dönme.
You're just gonna turn your back on it?
Öylece sırtını mı döneceksin?
Don't say you're going to turn your back on it.
Bu fırsata sırtınızı döneceğinizi söylemeyin.
Turn it back on.
Ya siz çocuklar?
Well, turn it back on.
Kapattım.
If it does not locate anything within 50 kilometers the probe might turn back and home in on the Defiant.
50 kilometre içinde bir şey tespit edemezse sonda geri dönebilir ve Defianat'a kilitlenebilir.
Then turn it back on.
Sonra aç.
I mean, I'm not saying I was blameless myself, far from it, but there comes a time when you have to turn your back on that nonsense and just say no.
Suçsuzum demiyorum, asla, ama gün gelir ki bu pisliğe sırtınızı çevirip hayır demeniz gerekir.
Oh, yes. Believe me. My God, if I could turn back the clock on my mother's stair-pushing, I would certainly reconsider it.
Tanrım, eğer annemi merdivenden ittiğim zamanı geri getirebilseydim kesinlikle bir daha düşünürdüm bunu.
Turn it back on.
- Biliyorum aç. Tekrar aç.
Just turn the mains power back on via the red button if the generator fails to start. But it always does.
Girmezse tek yapman gereken kırmızı düğmeye basarak tekrar şehir elektriğine dönmek.
Don't turn your back on it.
Ona sırtını dönemezsin.
One of the things you learn after years of dealing with drug people... is that you can turn your back on a person... but never turn your back on a drug... especially when it's waving a razor-sharp hunting knife in your eye.
Uyuşturucu kullananlarla yıllarca çalıştıktan sonra... özellikle elinde bir bıçak sallayan... uyuşturucu almış birine... asla arkamı dönmemem gerektiğini öğrenmiştim.
Turn it back on.
Açsana!
Turn your back on them, they'll stick a knife in it.
Sırtını döndüğün anda hançeri yersin.
But how can I turn my back on my responsibility? Did you ask for it?
Ama sorumluluklarıma nasıl geri dönebilirm?
If you want to turn your back on us over personal feelings finish it here.
Kendi hislerin yüzünden bize sırtını döneceksen, bunu burada bitir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]