Two of us tradutor Turco
6,305 parallel translation
The two of us.
İkimiz.
It's not working, the two of us.
İkimiz uyuşamıyoruz.
Well, that makes two of us.
- Yalnız değilsin.
It's kind of nice being cut off from everyone, everything, just the two of us.
Her şeyden ve herkesten uzak kalıp sadece ikimizin olması güzel.
That blanket embodies your love, Caroline... gentle, kind and absolutely unique to the two of us.
O battaniye senin sevgini somutlaştırdı Caroline... Sadece ikimize özel tatlı, nazik bir şey.
That makes two of us, Detective.
- Hislerimiz karşılıklı, Dedektif.
There was never anything between the two of us.
İkimiz arasında hiç birşey olmadı.
That's the most important thing, for the two of us to survive, isn't it?
Dünyada en önemli şey, ikimizin hayatta kalması, tamam mı?
~ It's just the two of us, Sidney.
- Burada biz bizeyiz Sidney.
- Wow. - Scott, look, it has just been really weird between the two of us,
Scott, bak, ikimizin arası çok karışık
Just the two of us, right?
Sadece ikimiz varız, değil mi?
That makes two of us.
İkimizin de kafası karışık.
That makes two of us.
Bu bizi iki yapar.
And it somehow was. But the two of us ended up fighting for mom's attention.
Ve neredeyse öyleydi, fakat birbirimizi annemizin ilgisi için kavga ederken bulduk.
I think the only thing we can do is get two of us up and out towards that tug, whilst the other remains behind.
Düşündüğüm tek şey iki kişi araca doğru gidebilir..... diğerleri arkada kalır.
Just the two of us?
Sadece ikimiz?
Ohh! But only two of us get a chance to face off in a real drag race.
Ama aramızdan sadece iki kişi gerçek bir kalkış yarışıyla yüzleşme şansı bulacak.
Only two of us get to drive.
Sadece iki kişi sürecek.
We were screaming across Florida in three mighty muscle cars, competing to see which two of us can outgun the other and face off in a drag race.
Üç güçlü kaslı araba ile Florida'da çığlık atıyorduk. Aramızdan hangi ikimizin diğerini alt edebileceğini görmek ve bir kalkış yarışında kozlarımızı paylaşmak için yarışıyorduk.
Two of us would get to race at the drag strip.
Sadece iki kişi kalkış şeridinde yarışacaktı.
Not the way I would categorize the two of us.
İkimizi bu şekilde sınıflandırmazdım.
You think you can handle the two of us?
İkimizin idare edebileceğini düşünebiliyor musun?
Makes two of us.
- Al benden de o kadar.
Consider the two of us.
İkimizi bi düşün.
The two of us swore we'd take him down...
Biz ona bunu ödetmek için yemin ettik.
The two of us will escort them to the studio.
İkimiz onlara stüdyoda eşlik edeceğiz.
You know, between the two of us, we've probably beaten death a hundred times, we've resisted the possessions, fought off how many black-eyed beasts, and now it'll probably come to an end at the hands of Thomas Frost.
Ölüm ikimizin de binlerce defa ensesine kadar geldi. Ele geçirilmelere karşı direnip, siyah gözlü canavarlarla savaştık. Şimdi de muhtemelen ölümümüz Thomas Frost'un elinden olacak.
But I thought the two of us could go out and grab a bite to eat.
İkimiz dışarı çıkıp yemek yeriz diye düşündüm.
There's two of us.
İki kişiyiz.
Out on the road... just the two of us.
Yolda sadece ikimiz varız.
The two of us against the world.
İkimiz dünyaya karşı.
Just the two of us
Sadece ikimiz
Just the two of us, the beach, wearing leis around our necks, matching linen shirts, sand tickling our toes.
Sadece ikimiz, plajda, boyunlarımızda kolyeler birbiriyle uyumlu keten tişörtlerimiz, ve kum ayak parmaklarımızı gıdıklıyor.
Decisive, unflinching, but most importantly, you got the two of us out of there relatively unharmed.
Kararlıydın, cesurdun, ama en önemlisi ikimizi de oradan zarar görmeden çıkarttın.
Well, if he hadn't, the two of us would never have met.
Eğer çalmasaydı, ikimiz asla tanışamayacaktık.
Before the war, before Tom, ladies lived there like the two of us.
Şavaştan önce, Tom'dan önce. Bizim gibi hanımlar orada yaşarlardı.
Charlie, we are gonna beat Werner Heisenberg, the two of us.
Charlie, Werner Heisenberg'ü yeneceğiz, sen ve ben.
I can't fix this on my own. - But the two of us together... - My God.
Tek başıma düzeltmem imkansız ama ikimiz birlikte...
HE'LL BE SPENDING ETERNITY IN THE FOG OF LOST SOULS, WHICH JUST LEAVES THE TWO OF US.
Kayıp ruhlar sisininde sonsuzluğu yaşayacak ki bu da ikimizi baş başa bırakıyor.
The two of us... what were we allowed to want?
İkimiz peki? Bizim ne istemeye hakkımız vardı?
In a year, there'll be just the two of us.
Bir yıl sonra başbaşa kalacağız.
It's difficult enough to keep our presence in the city a secret without the two of you doing absolutely everything in your power to draw attention to us.
İkinizin elinden geleni ardına koymayan bu hareketleri nedeniyle dikkatler üzerimize çekilerek şehirde varlığımızı sır olarak saklamamız zorlaşıyor.
It'll get us past any dragnet they got set up for you the two of you troublemakers.
Siz iki baş belası için kurdukları tüm barikatlardan bizi kurtaracak.
You see, you may have thought you were one step ahead of us, But the truth is rebekah was two ahead of you.
Her zaman bizden bir adım önde olduğunu düşünüyordun ancak gerçek şu ki Rebekah senden iki adım öndeydi.
Except instead of scotch, I got us two front-row tickets to the ballet.
Bir şişe viski yerine baleye önden iki bilet aldım.
Condor will drop us two clicks short of the target, and we'll proceed on foot.
Condor bizi hedefin 2 km yakınına bırakacak sonrasında yürüyerek devam edeceğiz.
Two weeks ago, an invisible dome crashed down on Chester's Mill, cutting us off from the rest of the world.
İki hafta evvel görünmez bir Kubbe bizi dünyanın tamamından ayıracak şekilde Chester's Mill'de belirdi.
He may have gotten George, but there are still two more of us left, and he is not getting us off this land without a fight!
George'u almış olabilir, ama ikimiz hala buradayız ve bizle, savaşmadan bu toprakları alamaz.
It's always been like this with the two of you, fighting over a world that was never even created for us.
İkiniz her zaman bizim için yaratılmayan bir dünya için kavga edip durdunuz.
William and I, we are honored that you would join us to celebrate Vega's bright future, and, of course, the union of two of its founding families.
William ve ben, Vega'nın parlak geleceğini kurarken bizi katılmanızdan onur duyuyoruz. Ve elbette şehrin iki kurucu ailesinin birleşmesi için.
For the sake of our family, us, the four of us, the only family you had two months ago, I'm asking you to come home with us.
Ailemiz için, bizim için dördümüz için, 2 ay önce sahip olduğun tek aile için bizimle eve gelmeni istiyorum.
two of them 141
two of you 22
two of' em 19
of us 249
used 73
usagi 51
usher 82
usually 803
usual 64
using 28
two of you 22
two of' em 19
of us 249
used 73
usagi 51
usher 82
usually 803
usual 64
using 28
user 29
useless 232
uschi 33
usopp 23
useful 59
ushna 19
use it 260
use your brain 33
use your words 42
use your imagination 74
useless 232
uschi 33
usopp 23
useful 59
ushna 19
use it 260
use your brain 33
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use me 43
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22