Yet here you are tradutor Turco
337 parallel translation
No, you don't make anyone do anything, and yet here you are, hungry and thirsty.
Hayır, sen kimseye bir şey yaptırmazsın ama yine de, aç susuz halde buradasın.
You shouldn't have been home till one, you know... and yet here you are in plenty of time. Why?
Saat bire kadar eve gelmeyecektiniz ama daha şimdiden buradasınız.
Yet here you are, drinking wine with us.
Yine de burada, bizle beraber şarap içiyorsun.
Yet here you are, sitting by yourself.
Ama sen hâlâ burada böyle tek başına oturuyorsun.
" Yet here you are, Picasso, standing at the deathbed of a ghost.
" Ama işte buradasın Picasso... Bir hayaletin ölüm döşeğinin başında dikiliyorsun.
You're the only person in the country who doesn't want to be an emperor, and yet here you are, chosen to be one.
Bu ülkede imparator olmak istemeyen tek kişi sensin yine de imparator olarak seçildin ve buradasın.
And yet here you are.
Ancak, yine de geldin.
If only you were a little kid, we could beat you to a pulp, and stomp you flat, and yet here you are, hale and hearty...!
Siz çocuklar bir şeyler mi planlıyorsunuz, ha? Sadece küçük bir çocuk ol, seni hamur gibi dövelim, ve yere serip ezelim,
Yet here you are waving a gun at me like your partner.
Hala buradasın ve ortağın gibi sen de bana silah doğrultuyorsun.
You dump your friends in the Special Unit and go off to the Public Security Division Yet here you are back again all worried about some dropout from the Special Unit.
Bureau'ya katılmak için bizi terk ettin ve zarar gören Panzerler hakkında endişe ediyorsun.
Yet here you are doing it again.
Yine de gelmiş aynı hareketi tekrarlıyorsun.
- Yet here you are, still alive.
- Ama sen buradasın, hala hayattasın.
And yet here you are.
Yine de buradasın.
Yet here you are digging up demons.
Ama gel gör ki burada iblisleri çıkarıyorsun.
And yet here you are eating garnish.
Yine de oturmuş garnitür yiyorsun.
And yet here you are, after all these years, to judge me.
Ve şimdi de buradasın, bunca yıldan sonra, beni yargılıyorsun.
Yet here you are, walking, talking, annoying.
Ama sen hâlâ karşımdasın. Hâlâ konuşup can sıkabiliyorsun.
Yet here you are again.
O şeyi yine yüzüme dayadın.
- Yet here you are.
- Ama, buradasınız.
People adore you, they crave your company, and yet here you are, holed up as if you were some sort of emotionally challenged individual like your father.
Seni çok seviyorlar, görmek için can atıyorlar ama sen burada, köşene çekilmişsin. Baban gibi sanki duygusal özürlü biriymişsin gibi.
And yet here you are wearing your super-low-cut jeans... making up baby games, and I want to know why.
Ama süper düşük belli kotunu giymiş bebek oyunları uyduruyorsun. Sebebini öğrenmek istiyorum.
Francie and Danny are gone. And yet here you are.
Francie ve Danny yok ama sen hâlâ buradasın.
Yet here you are.
Ama şimdi buradasın.
And yet here you are, working for a guy you can't stand.
Yine de burada, tahammül edemediğin birinin altında çalışıyorsun.
I'd almost managed to forget about you, and yet here you are... messing up my life again.
Tamda seni unuttum derken ortaya çıktın ve hayatımı tekrar alt üst ediyorsun.
Well, I still don't get it- - you knew the guy, you had a thing with the guy, but that was some time ago, and yet here you are coming to court every day.
Hâlâ anlamadım. Adamı tanıyordun, aranızda bir şeyler geçmişti. Ama bunlar uzun zaman önceydi.
There are 2,081,376,000 seconds in the average man's life, each tick of the clock the beat of a heart, and yet you sit here uselessly ticking your lives away... because certain members are not on schedule.
Ortalama insanın hayatında 2.081.376.000 saniye vardır. Saatin tik tak sesi kalbin bir vuruşudur ama siz oturmuş, hayatınızı boşa harcıyorsunuz. ... çünkü üyelerimizden bazısı geç kaldı.
Yet here you are.
Yine de buradasın.
- They don't know you are here... yet.
- Burada olduğunu bilmiyorlar. Şimdilik.
The man you are seeking with threats and orders, is here, a foreigner as all believe yet he is from Thebes.
Dinle. Senin aradığın emirler ve tehditler savuran o adam burada. Herkes onu bir yabancı biliyor.
"Yet I tell myself Here you are... somewhere"
"oysa kendime söylüyorum buradasın... nerede olursan ol"
I have desired, as I have explained, to keep my visit to you a secret and yet you compromise me by coming here, and so showing that there are business relations between us.
Size açıkladığım gibi, ziyaretimin gizli tutulacağını ummuştum. Buraya gelerek beni tehlikeye attınız. Bundan da aramızda bir iş ilişkisi olduğu anlaşılacak.
There's so much more yet to tell you but here we are at The Cedars.
Sana anlatacağım daha çok şey var fakat Cedars'a geldik.
Are you ready to get out of here and go to bed, yet?
Banyodan çıkıp yatağına yatma vakti gelmedi mi daha?
Better yet, what are you doing here?
Daha önemlisi senin burada ne işin var?
Where are you going? Don't you leave here yet.
Nereye gidiyorsun?
My salary hasn't been paid yet please be considerate I asked you to come here for the scripture of no words and its box You are an adventurer and an archaeologist expert in finding the lost antiques
hala maaşımı ödemiyor lütfen saygılı ol istedim buraya gelmeni kutsal kitap için kutu ve kelimeler yok sen maceracı ve bir arkelog'sın antikayı kaybettim bulmalıyım usta umutluyum sen döndügünde kutsal kitabı getirmiş ve onu kutuya paketlemiş olacaksın
And yet, here you are, sending this missile toward us.
Ve şu anda, bu füzeyi bize doğru göndermiş bulunuyorsunuz.
Here you are, blind, deaf, and barely able to walk, yet you conducted simultaneous affairs with three members of the Royal Family!
Kör ve sağırsınız ve zorlukla yürüyebiliyorsunuz fakat Kraliyet ailesinin 3 mensubuyla aynı anda toplantılar yönettiniz
Well, anyway, I suppose that one consolation is, you know, as disappointed as I was with you after the pizza incident, yet here we are, all these years later, out in a batting cage.
Tek tesellim şu : Pizza olayında uğradığım hayal kırıklığının üstünden yıllar geçti. Ve işte beyzbol antrenmanı yapıyoruz.
- Well, since you are new here I don't expect you to have them yet.
- Şey, Burda yeni olduğundan henüz onları bildiğini ummamıştım.
Now, you are not quite ready yet but I'm sure you will be before I leave here.
Tam olarak hazır olmasan da ben buradan ayrılmadan önce hazır olacağına eminim.
Yet, here you are, avoiding all of them and talking to me.
Yine de işte buradasın, hepsinden kaçınarak benimle konuşuyorsun.
Kang Chul-joong isn't here yet. Who the hell are you?
20 Temmuz saat 09 : 23.
I know. And yet, here you are, all ready for the next date.
Biliyorum ve sen yine buradasın, bir sonraki randevun için hazırsın.
Are you here yet?
Long, burada mısın?
I mean, most kids who are the cause of their parents'divorce actually feel guilty and yet you're sitting here like it's part of your master plan.
Yani, ebeveynlerinin boşanma nedeni çoğu çocuk aslında suçlu hissediyorum ve henüz Bunu gibi burada oturuyoruz sizin ana planının bir parçasıdır.
And yet, here you are. What happened?
Yine de buradasınız.
And yet, here you are. The instinct part of me says not to miss any bets.
Siz ikiniz ne zamandır çıkıyordunuz?
And yet, here you are.
- Ama yine de karşımdasın.
Yet now you are here.
- Buraya kadar geldiniz.
yet here we are 31
yet here i am 23
here you are 1966
you are 6060
you are so sweet 63
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
yet here i am 23
here you are 1966
you are 6060
you are so sweet 63
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
you are so beautiful 123
you are the best 102
you are welcome 177
you are dead to me 22
you aren't 92
you are good 169
you are right 482
you are free 73
you are not alone 88
you are crazy 148
you are the best 102
you are welcome 177
you are dead to me 22
you aren't 92
you are good 169
you are right 482
you are free 73
you are not alone 88
you are crazy 148