English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / You alone

You alone tradutor Turco

30,022 parallel translation
- I'm not gonna leave you alone.
Seni yalnız bırakmayacağım.
You alone?
- Yalnız mısın?
Yet there remain particular texts that you alone have access to.
Ancak hala yalnızca sizin erişim izniniz olan belli başlı yazılar var.
I have to be away tonight. - I don't want you alone with her.
- Onunla yalnız kalmanı istemiyorum.
Good idea, but you shouldn't go alone. 1987 is a long way from 1942, and it's dangerous to know too much about the future.
İyi fikir ama tek başına gitme. 1987 ile 1947 arasında çok zaman farkı var.
How could you have left her alone on her birthday?
Onu nasıl doğum gününde bir başına bırakırsın?
An entire city rises up against you, and then you die... defeated and alone.
Koca bir şehir sana karşı ayaklanacak bir başına ve mağlup halde can vereceksin.
You can't do this alone.
- Bu işi tek başına halledemezsin.
You can't do this alone.
Bunu tek başına yapamazsın.
I say "crazy" because that is what you would have to be to take them on all alone.
"Deli" dedim, çünkü hepsini tek başına alabilmen için olman gereken şey bu.
You... you become brother, but you still act like you carry weight of world on shoulders alone.
Kardeş oldun ama hala dünyanın tüm ağırlığını tek başına omuzlarında taşıyormuşsun gibi davranıyorsun.
You know, it seems we have a minute alone.
Bir dakikalığına yalnız kaldık gibi görünüyor.
I'm gonna ask you nicely... to please leave this alone for the time being.
Senden nazikçe şimdilik bu işin peşini bırakmanı istiyorum.
It has shown me that there is still so much more to do, so please, I'm begging you to come with me because I cannot do it alone.
Yani lütfen, sana yalvarıyorum benimle gel, çünkü sensiz yapamam.
Do what you want to me. Just leave him alone!
Bana ne istiyorsan yap.
But he gave me this, and he said, "When you're alone, this'll make you feel safe" "
Ama bana bunu verdi ve dedi ki "Yalnızken bu sana güven verir."
Dad, you can't leave us here alone.
Bizi burada bırakmazsın baba.
You want your alone time.
Yalnız kalmak istiyorsun.
- Where were you? - Can we talk about this alone?
- Bunu yalnız konuşamaz mıyız?
That's why you're alone now.
Şu an o yüzden yalnızsın ya.
You can't go out there alone.
Dışarı tek başına gidemezsin.
Yeah, well, what's the alternative, to be like you, a man alone without empathy?
Evet, şey, diğer alternatif nedir, Senin gibi birisi olmak, empatiden uzak yalnız bir adam?
Why did you come all alone?
Neden tek başına geldin?
You have to act as if you were alone.
Yalnızmışsınız gibi davranmanız gerek.
This time, you can drown alone.
Bu sefer, yalnız boğulabilirsin.
You need to leave me alone.
Beni yalnız bırak.
- Thought I told you to leave me alone.
- Beni yalnız bırak dediğimi sanıyordum. - Yapamam.
I am. When I see everything that you have... your home, your boyfriend, your kids, your life... it makes me feel so alone that I want to die.
Ama sahip olduğun her şeyi görünce evini, erkek arkadaşını, çocuklarını, hayatını o kadar yalnız hissediyorum ki kendimi, ölmek istiyorum.
You're not alone, Bonnie.
Yalnız değilsin, Bonnie.
Oh, you needed some alone time.
Biraz yalnız kalmaya ihtiyacın vardı.
You could have sent anyone, but here you are... an Alpha all alone.
Başka birini gönderebilirdin ama işte buradasın yapayalnız bir alfa.
And for that alone, you have my envy.
Sırf bunun için sana imreniyorum.
You go in there alone... you risk them killing all three of you.
Oraya yalnız gidersen üçünüzü de öldürürler.
And you were just sitting there all alone, drinking your whiskey, so I danced across that floor to you, and I leaned down and grabbed your hands and tried to pull you up, but you just sat there like a rock.
Orada tek başına oturmuş viskini yudumluyordun seninle dans etmek istedim. Yanına geldim, elini tuttum, seni ayağa kaldırmaya çalıştım ama taş gibi orada oturdun.
So at that point you were left alone with Susan Harper?
O noktada Susan Harper ile yalnız mı kalmıştınız?
I don't really want to be alone right now, and so... can I please just... like, come help you guys make bread or whatever?
Şu an yalnız kalmak istemiyorum lütfen size yardım edebilir miyim ekmek ya da ne yapıyorsanız?
Sometimes, you can't go it alone.
Bazen tek başınıza yapamazsınız.
You left me all alone, and I had to...
Beni yapayalnız bıraktın.
But you're not going alone.
Ama yalnız gitmiyorsun.
You'll never guess what we do here sometimes alone.
Bazen burada yalnızken ne yapıyoruz tahmin bile edemezsin.
It seemed like you wanted to be alone with her letters.
Mektuplarınla yalnız kalmak istiyor gibi görünüyordun.
You're not supposed to be up here alone.
Yalnız başınıza yukarı çıkamazsınız.
You think you should see him alone?
Yalnız görüşmen gerektiğini mi düşünüyorsun?
You know I can't cum from penetration alone.
Biliyosun yalnız giriste bosalamıyorum.
I'll stand here all night, but I'm not leaving her alone with you.
Tüm gece burada dikileceğim, ve onu seninle yalnız bırakmayacağım.
And I'm not alone in that, you know.
Ve bu konuda yalnız değilim.
You can't go back there alone.
Oraya tek başına dönemezsin.
Out there, in the distant land, you're the pride of entire Ivlewad and not just Sajangarh alone.
Orada. uzak bir diyarda, Mewad'ın gurur sensin ve sadece Sajangarh yalnız.
You were punished alone?
Yalnızlıkla cezalandırdın mı?
" You betrayed my breath, left me alone...
" Nefesime ihanet ettin, beni yalnız bıraktın...
" You betrayed my breath, left me alone...
" Nefesimi ihanet ettin, beni yalnız bıraktın...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]