You insisted tradutor Turco
706 parallel translation
You insisted, madame.
Sizin ısrarınızla, madam.
But you insisted on standing till they finished their National Anthem...
Ama sen milli marş bitene kadar beklemekte ısrar ettin.
I didn't want to bring them down here at all, but you insisted.
Onları buraya getirmeyi hiç istemiyordum, ama sen ısrar ettin.
Excuse me, but you insisted on showing them to me. - I didn't ask you for anything.
Hayır, göstermek için siz ısrar ettiniz.
Don't you remember Bobby's school concert and Eileen's wedding... and that time you insisted on taking me to that symphony concert at the town hall?
Bobby'nin okul konserini, Eileen'ın düğününü ve beni senfoni konserine götürmek için ısrar ettiğin zamanı hatırlamıyor musun?
You insisted on coming, my friend.
Gelmek için ısrar eden sendin, dostum.
- l don't know why you insisted on coming here.
Hala neden buraya gelmek istediğini anlamıyorum.
I hear you insisted on seeing me.
Israrla beni görmek istediğinizi duydum.
The man that you insisted on for marshal.
Şerif olmasını istediğin adam.
I think I could appear tonight, if you insisted.
Israr edersen bu akşam çıkabilirim.
Is that why you insisted we stop by here? Maybe.
O yüzden mi buraya uğramamız için ısrar ettin?
You insisted and everything was ready, the banns were already published.
Sen üsteledin, her şey de hazırdı. Bildiriler de çoktan basıldı.
Mr Davis told us you insisted on giving us the tickets.
Bay Davis bize biletleri sizin vermekte ısrar ettiğinizi söyledi.
After we walked to the station you insisted on coming this way.
İstasyona gittikten sonra buraya gelmek için ısrar ettin.
And here are those reports that you insisted I make out for the committee.
Ve bunlar da komiteye verilmesi için ısrar ettiğiniz raporlar.
Show me. I'm glad you insisted I come.
Gelmemi istediğin için sevindim.
You insisted I write to her.
Ona yazmam için ısrar ettiniz.
As a matter of fact, you insisted.
Aslında, sen ısrar ettin.
I told you to observe more and fight less but you insisted on
Ayrıca sana az dövüşüp çok gözlemeni de söylemiştim. Ama sen...
When I told you the mask was like freeing yourself from gravity, you insisted it was only a means of returning to society.
Maske giymek seni yerçekiminden kurtaracak dediğim zaman bunun toplum hayatına geri dönmek için bir vesile olduğunda ısrar etmiştin.
You also insisted on that submarine job.
Şu denizaltı işinde de ısrar etmiştin.
I wouldn't have brought you, but you know how Denham insisted.
Seni getirmeyecektim ama Denham'ın nasıl ısrarcı olduğunu biliyorsun.
He insisted on seeing you.
Seni görmek için ısrar etti.
If you hadn't insisted on waiting for her we'd have been past the ferry by this time!
Eğer kadını beklememizde ısrar etmeseydin şimdiye iskeleyi geçmiştik!
- Johnnie insisted on meeting you.
- Johnnie sizinle tanışmak için ısrar etti.
But Emberg insisted on carrying on, since it was essential for them to get you to carry this message to London.
Lakin, o mesajı Londra'ya iletmen onlar için elzem olduğundan Emberg devam etmekte ısrarlıydı.
He's here, but he insisted on changing his clothes before seeing you.
Burada, ama sizi görmeden önce kıyafetlerini değiştirmek istedi. Güzel.
Now that you've insisted on doing this, you better be good.
Madem bunu yapmakta ısrar ediyorsun, güzel yapsan iyi edersin.
Jane insisted I let her know the minute you said you'd be free.
Uygun olduğun zamanı söylemem için Jane ısrar etti.
They insisted upon waiting for you.
Sizi beklemek konusunda ısrar ettiler.
Insisted that outside and damaged everything. - You are jealous.
Beni gönderip berbat etmek zorunda mıydı?
Well, George here insisted on driving over to personally invite you and Rod to a little gathering at his house tonight.
George seni ve Rod'u evindeki küçük toplantıya... davet etmek için gelmemize ısrar etti.
Now I'm sorry I insisted when you didn't want children.
Çocuk istemediğinde, bunda ısrar ettiğime şimdi çok pişmanım.
I went to see Yae the day before yesterday, and, on account of the situation, she insisted that I speak to you.
Dün değil önceki gün, bayan Yae'yi görmeye gittim vu bu durumun ışığında, seninle konuşmam için ısrar etti.
You should have insisted.
Israr etmeliydin.
Mr. Umberto, you should have insisted.
Bay Umberto, ısrar etmeliydin.
Yet I insisted, yet you answered not, but, with an angry wafture of your hand, gave sign for me to leave you.
Bir daha sordum, yine karşılık yok. Üstelik öfkeyle kapıya uzatıp elini, çek git demek istedin bana, ben de gittim.
As you can see, she has insisted upon posing with bare feet
Gördüğünüz gibi, çıplak ayakla poz vermek konusunda çok ısrarlı.
Mr Dodd, when I was a child, the town idiot insisted that elephant tusks came from piano keys, but he had nothing on you.
Bay Dodd, ben gençken, kasabanın budalası fil dişlerinin piyano tuşlarından çıktığını söylerdi ama o sizinle boy ölçüşemez.
The minister insisted that I visit and study the methods you use in the handling of your people.
Adamlarını idare etme yöntemlerini dikkatle inceleme talimatı aldım.
- Well, I took the liberty of - - That is, the girls insisted I fill out a dance card for you.
- Senin için dans kartı doldurdum.
She insisted on seeing you, sir.
Sizi görmekte ısrar etti, efendim.
When she knew you were coming, she insisted upon getting up.
Geldiğini öğrenince kalkmak için ısrar etti.
It was you who insisted on having this conversation.
Bu konuşmayı yapmak için ısrar eden sendin.
He insisted on talking to you, and I have orders... from Akiva that Ari Ben Canaan may see us any time he wants to.
Karşılıklı konuşmak için ısrar etti. Akiva ve Ari Ben Canaan'dan emir aldım. İstediğin an bizi görebilir.
You insisted on coming.
Bak, gelmeye sen ısrar ettin.
You no longer insisted on marriage, only on love.
Evlilikte ısrar etmekten vazgeçmiştin, sadece aşktan söz ettin.
He insisted you take the watch too?
Saati alman için de ısrar etti mi?
We wanted to have an aperitif, but she insisted on waiting for you.
Birer aperitif alacaktık, ama Patricia sizi beklememizi söyledi. - Öyle değil mi?
But he insisted on seeing you.
Ama ısrarla sizinle görüşmek istedi.
But... but when I insisted on seeing the president... they insisted I come to see you!
Ama Başkan'ı görmek için ısrar ettiğim zaman onlar da ısrarla size gelmemi söylediler!
you inspire me 23
you interested 92
you idiot 1870
you inspired me 36
you invited me 32
you insult me 33
you in position 17
you in or out 26
you in 251
you invited him 23
you interested 92
you idiot 1870
you inspired me 36
you invited me 32
you insult me 33
you in position 17
you in or out 26
you in 251
you invited him 23
you imbecile 61
you in here 72
you in a hurry 21
you included 30
you in the back 16
you in trouble 32
you in there 200
you idiots 185
you i 23
you in here 72
you in a hurry 21
you included 30
you in the back 16
you in trouble 32
you in there 200
you idiots 185
you i 23