English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / You sure do

You sure do tradutor Turco

6,452 parallel translation
You sure do ask a lot of questions, comrade.
Oldukça fazla soru soruyorsun arkadaşım.
Yeah, yeah. Yeah, you sure do.
- Evet, evet. evet, kesinlikle öyle.
If you do good in school this year, next summer when you come back, we'll make sure we keep a space - open for you, how's that sound?
Bu sene okulunda başarılı olursan önümüzdeki yaz tekrar geldiğinde burda sana da bir yer açarız ne dersin?
And even if you managed to put him away, you're not sure it's the right thing to do.
ancak bu olayda hata yada kasıt olup olmadığından hiç bir zaman emin olmadık değil mi?
- Do you have a question? - I sure do.
- Bir soru soracak mısın?
You sure you want to do that?
Bunu yapmak istediğine emin misin?
Oh, well, if you do have to go, make sure you check out the Japanese Tea Garden in the back.
Eğer gitmek zorunda kalırsan, şu arkadaki Japon çay bahçesine bir göz at derim.
Are you sure I can't convince you to do anything?
Seni bir şeyler yapmaya ikna edemeyeceğime... emin misin? Ne olursa.
( whispering ) : Are you sure you want to do this?
Bunu yapmak istediğine emin misin?
Are you sure you want to do this?
Bunu yapmak istediğine emin misin?
I'm not sure what we'll do with it if he has, but you can have the key.
Bıraktıysa onunla ne yaparız bilemiyorum ama anahtarı alabilirsin.
You, uh... sure you want to do that?
Bunu yapmak istediğine emin misin?
Oh, I'm sure that they do, but I can't imagine anyone on that set would want you to put off college just to lend them a hand.
Eminim vardır ama settekilerin onlara yardım etmek için üniversiteyi ertelemene razı olacağını hiç sanmam.
- Do you want to play a game? - Sure.
Aklımdaki kişi çenesini kapatması gereken bir kişi.
I'm actually not sure you do get it.
- Anladığından pek emin değilim.
Yeah, sure, you do, Brody.
Tabi çıkıyorsundur Brody.
Look, I'm sure you don't want this investigation to get any more public than it's already been, do you, doctor?
Bakın, eminim bu araştırmanın daha fazla basının ilgisini çekmesini istemiyorsunuzdur, değil mi doktor?
You sure you want to do this?
Bunu yapmak istedigine emin misin?
Gonna do everything I can to make sure you don't get caught in the middle.
Ortada kalmadığından emin olana kadar elimden gelen herşeyi yapacağım.
I know that you want to do things differently, but I'm not sure that this is the time.
İşleri farklı yapmak istediğinin farkındayım, Ama bunun için doğru zaman mı emin değilim.
Are you sure you still want to do the other thing?
Hala diğer şeyi de yapmak istediğine emin misin?
Look, if you cooperate, we can put in a good word and the court may be lenient, but if you don't, we're going to do everything we can to make sure you go away for a very, very long time.
Bak, eğer işbirliği yaparsan yardımcı olabiliriz ve mahkeme hoşgörülü davranır fakat yapmazsan uzun bir süre yatman için elimizden geleni yaparız
You sure you want to do that?
Bundan emin misin?
Are you sure you remember how to do your job, Lieutenant?
İşini nasıl yapacağını hatırladığından emin misin teğmen?
Wait, are you sure you want to do this?
- Bekle, bunu yapmak istediğine emin misin?
I don't know. Sure you do.
- Tabii ki biliyorsun.
Well, how do you know for sure? How about we go inside and see what happens, huh?
İçeri girelim bakalım neler olacak ne dersin?
I'm sure you've got some more polluting to do.
Eminim havayı daha kirletmen gerekiyordur.
I'm sure you do- - during tax deduction time.
Eminim. Özellikle vergi iadesi zamanında.
- I-I really can't do this. - Sure, you can.
- Tabii ki yapabilirsin.
Well, with what you did here, we sure do.
Sizin de yardımlarınızla tabii ki.
He thinks I'm guilty, and I'm sure you do, too.
Benim suçlu olduğumu düşünüyor. Eminim sende öyle düşünüyorsun.
- Sure, you do.
- Tabii, bunu. - Mm?
Yeah, you can call me that, sure. Who do you work for? I can't say.
- Kimin için çalışıyorsun?
And to make sure you do, your truck company will help you drill on every tool we have until you get it right. Starting now.
Ve şundan da emin ol ki, ekipteki arkadaşlarımız, araçlarımızı doğru kullanmanda sana yardımcı olacaklardır.
I'm sure you do. Mike, Brown vs. Topeka was 60 years ago, and our schools are still as segregated as they were in 1954.
Ben bunu eminim.
I'm not sure there's anything you can do.
Yapabileceğin bir şey olduğunu sanmıyorum.
Sure you do.
Tabii ki biliyorsun.
Could be, but you can't be sure unless you do a Mass Spec, so please, Doc, just pull the blood for me.
Olabilir ama ayrıntılı incelenmeden emin olamazsın. Lütfen doktor, kan örneğini al.
I'm sure you'll do what's right... for your daughter.
Kızın için doğru olanı yapacağından eminim.
I'm sure you two have a lot of catching up to do.
Eminim siz ikinizin konuşacak çok şeyi vardır.
- How do you know for sure he's here?
Onun burada olduğundan nasıl bu kadar eminsin?
I'm sure they do the same to you.
- Eminimki sanada aynısını yapıyorlardır.
I'm sure you do, honey.
Eminim biliyorsundur tatlım.
I'm sure you do, but I will be reserving judgment until I can judge your value as a colleague.
Eminim öyledir ama takdir hakkımı meslektaş olarak değerinizi anlayana kadar saklı tutacağım.
Yeah, I'm sure you do.
- Evet, eminim.
Sure do. You're looking at one.
Şu anda ona bakıyorsunuz.
Sure do, you're all dead.
Tabii ki var, hepiniz öldünüz!
- I need to be sure. - What do you think?
Ne düşünüyorsun?
Uh, I do not, and I'm sure you understand that there is no smoking...
Sigaram yok, burada içilmeyeceğini anlayacağından da eminim.
You sure those guardian do-gooders aren't messing with us?
Hayırsever koruyucuların bizimle dalga geçmediklerinden emin misin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]