You up for it tradutor Turco
5,007 parallel translation
You up for it? - Yeah.
Var mısın?
The bank offered a reward, so I put you up for it.
Banka ödül teklif etti, ben de seni teklif ettim.
You know, it's the strangest thing... being here for a wedding, seeing you all dressed up in a tuxedo,
Biliyor musun, düğün için burada olmak, seni smokin içinde görmek tuhaf bir şey.
Got it all warmed up for you.
Sırf senin için ısıttım.
You know, as long as everybody smiled pretty for the Christmas picture, just... lie it up.
Yılbaşı fotoğrafında herkes gülümsediği sürece istediğin kadar yalan söyleyebilirdin.
He just always lived here and then, you know, one day the house was up for sale, and then it wasn't apparently, and then you guys moved in.
O bildiğimizden beri burada yaşıyordu sonra bir gün ev satılığa çıktı ve görüldüğü gibi kimse tutmadı ve siz taşındınız işte.
So, I guess it's up to you to decide whether you want to think and feel for yourself, or wait until I drown.
Düşünmek isteyip istememeye veya olanlara üzülmeye ya da ben boğulana kadar beklemeye karar vermek size kalmış.
You up for it?
Hazır mısın?
And now it's time for you to grow up.
Ve artık büyüme zamanı.
- [Chuckles] - But how were you able... Mr. McKay, how were you able to gain controlling interest in the company when only 48 % of it was up for sale?
Ama satışta sadece % 48lik bir pay varken şirketin kontrolünü nasıl elinize aldınız?
If it were up to you, it could go on for 10 years.
Size kaldıysa bu dava daha on yıl kadar sürer.
Well, I can clear it up for you.
Peki, eğer istersen senin için temizleyebilirim.
If you add up the time to serve for each of those counts, it comes to 353 years for me, which is longer than Jeffrey Dahmer was sentenced to prison for, and he killed and ate, like, 13 people.
Her bir suçlama için istenilen cezaları toplarsak 353 yıl ceza alıyordum. ... ki bu, Jeffrey Dahmer'ın aldığı cezadan fazlaydı. Ve o, 13 kişiyi öldürüp yemişti.
And a lot of us are happy you guys are here,'cause for a while there, it looked like we were gonna be split up and sent to a bunch of different schools.
Ve çoğumuz sizin burada olmanızdan memnunuz. Çünkü bir ara,... bizi ayırıp başka okullara göndereceklerdi.
Will, you're up for it, aren't you?
Will, sana uyar değil mi?
I know it's this country's policy that married women give up work, but I'm willing to bend the rules for you.
Biliyorum toplumun kuralı, evlenen kadınların çalışmaması yönünde. Fakat ben bunu sizin için kırmak istiyorum.
Well, on the upside, I think I've come up with, like, ten new things to try on Claire next, so... wait for it... you were right.
İşin iyi tarafı, Claire üzerinde deneyecek yaklaşık 10 yeni şey daha buldum. O yüzden... Dur biraz.
I'm gonna fix it up for you.
Her şeyi yoluna koyacağım.
We wouldn't be looking at all if it weren't for you bringing up all that buried treasure crap again.
Şu hazine saçmalığını yeniden alevlendirmeseydin onları aramamıza gerek kalmayacaktı.
Why is it okay for you to show up at my house in the middle of the night?
Gecenin bir yarısında evimde ne işin var? Derdin ne senin?
Do I have it right that you picked up a guy named Mike Parker last week for smokin'pot? Mike Park...
Geçen hafta Mike Parker isimli birini esrar kullanmaktan içeri aldığınız doğru mu?
And he started fightin'me for it... and we ended up beatin'each other down this hill, and the hill just dropped off, you know?
Almak için benimle kavga etmeye başladı. Kavga tepenin aşağısına kadar devam etti. Tepeden üzerimize bir şeyler düşmeye başladı.
For whatever it's worth, I did bring up your loyalty and how good you are at your job.
For whatever it's worth, I did bring up your loyalty and how good you are at your job.
It's time for you two to kiss and make up.
İkinizin öpüşüp barışma vakti geldi.
Well, I thought today, maybe, if you're up for it, we could go out onto...
Şey, düşündüm de eğer sen de istersen bugün şeye çıkabiliriz...
Don't you think it's time to come up for air?
Biraz hava almanın vakti gelmedi mi sence?
Hurry up, will you... It's been meowing for a while now.
Acele et az önceden beri miyavlayıp duruyor.
It's times like, when you go up on the stage, you represent your country for something.
Sahneye çıktığın ve ülkeni bir şey için temsil ettiğin zamanlar.
So, it's ok to string me up for nothing, but when this little bitch confesses, you all let her walk?
Bir hiç uğruna beni asmak etik ama küçük orospu itiraf edince bir şey yok mu?
You can find out, I can beat it out of Cesar for you, or the next call that I make will be to tell you where to pick up his body.
Sen kızı bul, ben de senin için Cesar'ın hakkından geleyim. Yoksa bir dahaki aramamda oğlunun cesedini nerede bulacağını söylerim.
We're getting it all set up for you.
Tamamen senin için hazırlandı.
But if you close your eyes and listen for the whisper of your heart, if you simply keep trying and never, ever give up, no matter how many times you get it wrong, until the beginning and end blur into something called'until we meet again'. "
Ama gözlerini kapatırsan ve kalbinin fısıltısını dinlersen sadece denemeye devam eder ve asla vazgeçmezsen kaç kere yanlış yaparsan yap başından sonuna kadar "Tekrar buluşuncaya kadar" şeklinde o fısıltı belirsizleşiyor.
But after last night and getting you arrested and almost thrown in jail, it's not what I signed up for.
Ama dün geceki olaylar ve senin neredeyse tutuklanıp hapse atılmandan sonra ben bunun için katılmadım.
I set it all up for you.
Senin için her şeyi ayarladım.
I am really sorry to be the one to say this to you, but I feel like if you don't show up, it's a vote for her release.
Bunu sana ben söylediğim için üzgünüm ama, tanık olmazsan eğer bu onun salınması için oy olarak sayılır.
I did a big favor for you and your little pals, and now it's all about to blow up in my face on account of your stupidity.
Sana ve arkadaşlarına büyük bir iyilik yaptım ve şu an bütün olay aptallığın yüzünden suratımda patlamak üzere.
I don't mean to insert myself here, but it may make sense for you to get a place closer up there. Wh... No.
Oraya yakın bir yere taşınsan senin yararına olabilir.
If you're up for it.
İyiysen gidelim.
If it wasn't for you, I'm not sure I ever would have had the guts to stand up to my parents in the first place.
Sen olmasaydın, aileme karşı çıkacak cesareti kendimde bulacağımdan emin değilim.
I could open it up for you.
Senin için bunu geliştirebilirim.
It's a container for all this little stuff and you get caught up in it.
Bütün bu ufak şeyler için küçük bir kutu ve içinde takılıp kalıyorsun.
Let me see you blow it up for me, baby.
Bir kere daha yap bebeğim.
You know, what I understand is that a life of lies catches up to you, and it did for Neal.
Benim anladığım, yalanlarla dolu bir hayat, mutlaka yakana yapışır ve Neal'ın başına da bu geldi.
- It's 4 : 00 in the East when you'd normally be seeing Market Wrap-up with me, but we'll send it to Washington and John Bingham for more continuing coverage of the tragedy in Boston.
- Doğu saatine göre dörtte benimle Piyasa Özeti programını görürdünüz ama Boston'daki trajedi yayınına devam etmek için Washington ve John Bingham'a döneceğiz.
You know, I... I ended up barely speaking to my mother for the better part of my junior year, because it was that important to me.
Sonunda annemle orta okul yıllarımın çoğunda zar zor konuşur oldum.
We're telling them, you go up against us, it's gonna be five times more painful for them.
Bize yamuk yaparlarsa onlar için beş kat daha acı verici olacağını söylüyoruz.
I've been wanting to say this to you for a while, and I just haven't gotten the guts up to say it.
Bunu sana söylemeyi bir süredir istiyordum, ve söylecek cesareti henüz toplayamadım
So, we will be discussing the future of your career at the DOC when I get back, but for now, I need you to suck it the fuck up, ride this out, stop crying, and stop calling me.
Bunu ben geldiğimde DOC'daki gelecek kariyerini konuşacağız. Ama şimdi senin o sikik çeneni kapamana işleri düzeltip ağlamamana ihtiyacım var Ve beni aramayı da kes.
If he were, on the other hand, intending to create a competitive service to JSTOR, like, we're going to set up our own, you know, access to the Harvard Law Review and charge, you know, money for it,
Bu gayet olağan karşılanırdı. Fakat JSTOR'a rakip bir sistem kurup ücret karşılığı dağıtacak olsaydı, yaptığı yasadışı ; elindekiler ile haksız kazanç sağlıyor derdik.
Oh, this'll be tied up in court for years, and you know it.
Bunun mahkemesi yıllarca sürer.
Well, you want to come up for a drink, discuss it with Grace?
Bir şeyler içmeye gelir misin? Grace'len de konuşuruz.