Your left tradutor Turco
9,920 parallel translation
Raise your left arm above your head.
Sol kolunu kaldır.
If you look to your left, you'll see me, making your acquaintance.
Eğer sol tarafınıza bakarsanız beni size kendimi tanıtırken görebilirsiniz.
Number five, turn to your left.
Beş numara, soluna dön.
Then, after about 50 yards on your left, there is a flood door.
Ardından soluna doğru 45 metre gittikten sonra, bir taşkın kapısı var.
Now, Hector told me to leave here with either collateral, or your left hand, so which one is going to be?
Hektor buradan ya maddi bir teminat ya da sol elini almadan ayrılmamamı söyledi. Hangisi olsun istersin?
On your left.
Solunda.
Pick three with your left hand, and three with your right hand.
Üç tane sol elinizle ve üç tane sağ elinizle kart seçin.
I came here knowing that what your left with is one beggar's can.
Bir dilenci kadar paran kaldığını bilerek geldim.
Oh, God. Take two steps to your left.
Aman tanrım.
Oh, oh. Okay, um, the large red cables to your left, can you move them to the side?
Pekala, solundaki kalın kırmızı kablo, onu kenara çekebilir misin?
Sarah, hug the wall to your left and go to the...
Sarah, duvarı soluna al ve doğruca...
You need to hug the corner to your left. In front of you should be the door to the lab.
Solunda kalan köşeye yapışman lazım.
By the way, the fork stays in your left, lower your eyes when you meet the Chinese and the drinks at the bar are free.
Bu arada, çatal sol elde oluyor ve Çinlilerle tanıştığında gözlerini indiriyorsun ve bardaki içkiler beleş.
I left you a gift on your car to help you feel better.
Moral olsun diye arabana bir hediye bıraktım.
Ruby, put your head on your mom's chest on the left side and listen.
Ruby, başını annenin göğsünün sol tarafına koyup dinlemeni istiyorum.
Okay, um, touch your mom's left collarbone, the one that looks like a wing, coming out from her neck.
Ruby annenin sol köprücük kemiğine dokunmanı istiyorum. Boynunun devamında kanata benzeyen bir kemik.
Hmm. In 200 feet, your destination will be on the left.
Varış noktanız altı metre ileride solda.
Hey, we left money on your mantle.
Kullandığımız şeyler için para bıraktık.
Yes, but your system code left an opening... For Ultron.
Evet fakat senin sistem kodun açık bir kapı bıraktı Ultron için.
But before she left she mentioned something about an old asylum near your town.
Ama gitmeden önce, kasabanız yakınlarında bir akıl hastanesinden bahsetmişti.
I... Tony said... that... Linda might have left because of your conning.
Tony dedi ki Linda sizi dolandırıcı olduğunuz için terk etmiş olabilir.
Your father left his cell phone at home, and Gloria turned hers off when she got to your place.
Baban cep telefonunu evinde bırakmıştı. Gloria da senin evine gittiğinde telefonunu kapattı.
Who left those marks on your face?
Yüzündeki izleri kim yaptı?
Working in secret... embarking on this project without oversight... you left two fellow Men of Letters vulnerable to your most potent magics.
Gizlice çalışmak bu işte dikkatsizliğe yol açıyor. Harflerin Adamları'ndan iki dostunu büyün karşısında savunmasız bıraktın.
Your mom didn't - - She left me, and so did my dad.
- Annen öyle yapmadı... - Beni bıraktı aynı babam gibi.
Who left those marks on your face?
Yüzünü kim bu hale getirdi?
- I couldn't have left your mum on her own, Belle. -'Sorry?
- Anneni kendi başına bırakamazdım Bella. - Pardon?
Your colleagues were looking for you, but they left.
Meslektaşların seni arıyordu ama gittiler.
They were among the things that your father left behind when they asked him to resign.
İstifa etmesini istediklerinde geride bıraktığı şeyler arasındaydı.
Shouldn't have left your rocker, old man.
Rahatını bozmamalıydın, yaşlı adam.
Paul Jenks- - he... he wants to start up where your family left off.
Paul Jenks ailenin bıraktığı yerden devam etmek istiyor.
Your mother's picture and some items she left behind are in there.
Bunun içinde annenin fotoğrafı ve ondan kalan bazı eşyalar var.
What happens if you get caught having left your station of exile?
- Sürgün yerinden ayrıldığın anlaşılırsa ne olur?
The day your dad left to be with your mother, it opened a hole in Mellie's heart that she has never been able to fill.
Babanın anneni terkettiği gün, Mellie'nin kalbinde büyük bir yara açıldı. Hiçbirşey bu yarayı kapatamadı.
You left your cane. I didn't need it.
- Kol değneğini almamışsın.
In broad daylight, a selectman brutally murdered, his abused corpse left as a calling card, all on your very first day at the job.
Gündüz vakti bir meclis üyesi vahşice öldürülüyor işkence görmüş cesedi mesaj niteliğinde bırakılıyor hepsi de sizin ilk gününüzde.
And as evidence of my pledge, in your house, I have left a token of my appreciation.
Ve yeminimin kanıtı olarak evine bir hediye bıraktım.
Why your wife left?
Karın neden terk etti?
Well, your brothers left you hanging like that.
- Pekala, kardeşlerin senin biletini bu şekilde kesmiş görünüyor.
A man should be consistent, but take it from someone who you left to burn to death in order to save your own skin,
İnsan tutarlı olmalı. Ama bunu kendini kurtarmak için yanarak ölmeye terk ettiğin adama yutturamazsın.
I even left an assisted living brochure on your desk.
Hatta masana yardımlı yaşam broşürü de bıraktım.
Have you heard anything from your husband since he left the VA?
Hastaneden çıktıktan sonra kocanızdan haber aldınız mı?
You left your cell phone on your desk, and I assumed you were dead.
Telefonunu masanın üzerinde bırakmışın ben de seni öldün sandım.
Poor little rich boy choking on that silver spoon mommy and daddy left in your mouth until I came along and gave meaning to that fabulous education they paid for.
Ben gelip onların ödedikleri olağanüstü eğitimi açıklayana kadar ailesinin mirasında boğulan zavallı zengin çocuk.
In your house, I have left a token.
Evinde sana bir hediye bıraktım.
Why are you turning your face to the left and right?
Neden yüzünüz sola ve sağa doğru dönük?
Your margin of error is 2.2 inches to the left, and two to the right.
5.5 cm soldan, 5 cm ise sağdan hata payın var.
Gabriel left these photographs at your house?
Gabriel bu fotoları evine mi bırakmış?
You're a disgrace to your family, seed better left spilled!
Ailenin yüz karasısın, tohumların çürümeye bırakılmalı!
You were supposed to just talk to him. Not left him run a current through your head!
Kafandan akım geçirtmen değil, sadece konuşman gerekiyordu.
When you figured out that these people that you left your family for are fucking whack jobs.
Bu manyaklar için aileni bıraktığın aklına geldiğinde...
left 1878
lefty 72
leftovers 21
left side 49
left and right 28
left a message 20
left or right 39
left arm 20
left turn 39
left here 19
lefty 72
leftovers 21
left side 49
left and right 28
left a message 20
left or right 39
left arm 20
left turn 39
left here 19
left to right 23
left foot 46
left hand 51
left face 22
left a bit 17
left rudder 18
left flank 24
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
left foot 46
left hand 51
left face 22
left a bit 17
left rudder 18
left flank 24
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
your own 34
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your sister 409
your tea 43
your mum 57
your majesty 3240
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your sister 409
your tea 43
your mum 57
your majesty 3240
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your call 269
your mother is dead 28
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your call 269
your mother is dead 28
your heart 112
your face 246
your friend 527
your voice 78
your father called 16
your lunch 18
your wedding 23
your hand 189
your face 246
your friend 527
your voice 78
your father called 16
your lunch 18
your wedding 23
your hand 189