Başka bir yerde tradutor Inglês
3,966 parallel translation
Başka bir yerde.
Somewhere else.
Ş imdi anladım ki, benim başka bir yerde olmam gerek.
I just realized there's somewhere else I need to be.
Amerika'da mı yaşıyoruz, başka bir yerde mi?
Are we or are we not in America?
Bakın, diyelim ki hamburger satışı yapan tek kişi benim ve ben Englewood'a hamburger dükkanı açtığımın bilinmesini istiyorum. İngiltere ya da başka bir yerde değil
Well, I'm the only guy actually out there selling hamburgers and I want people to know there's a hamburger store in Englewood, not England or in your mind.
Aslında benim başka bir yerde olmam gerekiyor.
Oh, you know what? I got somewhere to be.
Başka bir yerde olmamızı ister misin?
Do you want us to be somewhere else?
Belki Bayan Cooper başka bir yerde iş bulmuş olsaydı daha iyi olurdu.
Perhaps it would be better if Miss Cooper were to find employment elsewhere.
Lambardo o silahla daha sonra başka bir yerde vurulmadı.
Lombardo was not shot with that gun somewhere else later on.
Meğerse doğru kişiyi bulduğun zaman akşam 10'da, pijamalarınla raf kâğıtlarını değiştirip başka bir yerde olmak istemiyormuşsun.
It turns out when you're with the right person, you can change shelf paper at 10 : 00 at night in your pajamas... and not wanna be anywhere else.
Başka bir yerde olmazdık, Sal.
We wouldn't be anywhere else, Sal.
Git başka bir yerde inekle.
Brick! Go nerd out somewhere else.
Hayır, kurban başka bir yerde öldürülüp buraya atılmış.
No, the victim was killed elsewhere and dumped here.
Ülkeyi terk edip, başka bir yerde yeni bir hayata başlamamız gerek.
We need to leave the country and start someplace new.
Başka bir yerde buluşamaz mıydık Bent?
We could meet somewhere else, Bent.
Kusura bakma, aklım başka bir yerde.
I'm sorry. I, uh... my mind's on something else.
- Başka bir yerde olman gerekmiyor mu?
Don't you have somewhere you're supposed to be?
Başka bir yerde vurulup buraya getirilmiş olmalılar. - Başka bir şey var mı?
Must have shot them somewhere else, brought the bodies here.
Herhangi bir çukurda bulunur ya da başka bir yerde.
She'll be found in some ditch. Or not at all.
Başka bir yerde konuşsak?
Somewhere else?
Her neyse, bu mesajı alırsan belki başka bir yerde buluşuruz.
Anyhow, if you get this, maybe we will just meet... somewhere else.
Sen ise başka bir yerde gününü gün edip göbeğin açık geziyorsun.
And now you're off somewhere just living it up wearing a crop top.
Oldukça az kan akmış ve çevrede kan izleri de yok. Başka bir yerde öldürülmüş ve ardından buraya atılmış.
Minimal blood seepage and lack of spatter in the area suggests she was killed elsewhere, then dumped here.
Joan, gerçekten, param olsa buradan başka bir yerde çekerdim.
Joan, seriously, if I had the money, I would have shot it anywhere but here.
O akşamı bir sıkıntı kaplarken, başka bir yerde sağlam bir kararlılık oluşuyor.
Na crimson mist sprays the twilight.
Başka bir yerde olabileceğimi sanmıyorum.
Definitely couldn't be anyone else's.
Ama galiba artık başka bir yerde çalışmayı düşünmem gerek.
But it's probably time to start thinking about someplace else.
Ormanda ya da başka bir yerde yapmak istemiyor musun?
You don't wanna do it in the woods or something?
Eagleton'da veya başka bir yerde daha iyi bir sperm bankası var mıdır?
Is there, like, a better sperm bank in Eagleton or something?
Belki başka bir yerde öldürüldü ve buraya gömüldü.
Maybe she was killed someplace else and brought here to be buried. It's a shallow grave.
Benim sana ihtiyacım olduğunda senin de başka bir yerde görevin mi olacak?
What if I need you, and you're off doing a mission somewhere?
Acaba gidip başka bir yerde biraz konuşabilir miyiz?
Can we... can we... can we just go... just go talk somewhere?
Roma'ya bir uçak bileti ve bir pasaport. Böylece başka bir yerde yeni bir hayata başlayabilirsin.
A plane ticket to Rome, and a passport so you can start a new life somewhere else.
Bunu başka bir yerde konuşmamızın bir sakıncası var mı?
You mind if we talk about this somewhere else?
Evimde kalmaya devam edebilirsin, başka bir yerde de kalabilirsin.
You may continue to reside at the brownstone, you may reside elsewhere.
Başka bir zamanda başka bir yerde, değil mi?
Another time, another place, right?
- Başka bir yerde yapacağız.
- Somewhere else. - Don't sweat it.
Peki ama burada mı devam edeceğiz yoksa başka bir yerde mi?
But will we be fine here or somewhere else?
Hatta başka bir yerde olmak istemiyorum bile.
In fact, there's no place I would rather be than here.
Başka bir yerde öldürülmüş, sonra buraya bırakılmış.
He was killed somewhere else, then dumped here.
Oğlum sizinle başka bir zamanda, başka bir yerde, avukatımızla birlikte konuşacak.
My son will speak to you another time, another place with our lawyer present.
Başka bir yerde?
Anywhere else?
Ya sonuna kadar gideceğiz. Ya da yan sahadan. Başka bir yerde olmayın sakın.
End zone or sideline - - don't you be caught dead nowhere else.
Onun ismini başka bir yerde daha gördüğüme eminim.
I'm sure I've seen her name somewhere else.
Başka bir yerde konuşalım.
Let's take this somewhere else.
Başka bir yerde şarap şişesi mi kırıyormuş?
Busy smashing wine somewhere else?
Burada, yusufçuklar gelişir ve bir kez daha başka hiç bir yerde olmayan ancak sadece burada olan bir tür meydana gelir.
Here, dragonflies thrive, and, once again they belong to a species that occurs nowhere else but here.
Tüm personel, başka bir talimata kadar olduğu yerde kalmalı.
All personnel are to remain where they are until further instruction.
Binlerce kilometre batıda... çölün Atlantik'le buluştuğu yerde... başka bir akıntı hüküm sürüyor.
Thousands of miles to the west, where this desert meets the Atlantic Ocean, another current prevails.
- Evet, o büyük bir kız ve sonunda seninle biraz kafamız başka yerde olmadan vakit geçirebilmemizden daha önemli değil.
Yes, and she's a big girl, And it's not nearly as important as you and I Finally getting some time away with no distractions.
Ve olur da olayın olduğu zamanda, başka yerde olduğunu kanıtlayamaz diye Cenova'ya tek yönlü bir bilet satın aldı.
FLACK : And, just in case his alibi for the time of the shooting didn't work out, he also bought himself a one-way ticket to Geneva.
Başka yerde olduğunu ıspat için hakikatli bir yol.
Hell of a way to give yourself an alibi.
başka bir isteğiniz var mı 22
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey yok 82
başka bir şey yok mu 20
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey yok 82
başka bir şey yok mu 20
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23