Bir ses tradutor Inglês
8,507 parallel translation
İçimden bir ses senin de öyle olmadığını söylüyor.
Something tells me that you're not either.
Üzerinde daha çok düşündükçe bir ses ya da kötülük olmadığına karar verdim.
And the more I think about it, the more I think that it's, er... It's not just noise or mischief.
11 yaşındaki bir kız şöyle dursun kimse kendi sesini bozmadan birkaç dakikadan fazla böyle bir ses çıkaramaz fakat Joe saatlerce konuşabilir.
No-one could make a noise like that for more than a few minutes without ruining their normal voice, let alone an 11-year-old girl. Joe can go on for hours.
- Böyledirler diye düşünmek istiyorum ama içimden bir ses büyük ihtimalle değillerdir diyor.
I'd like to think so. But something tells me probably not.
- Şimdi, aklın bir ses var.
- Now, there's a voice of reason.
- Ne oldu? Birkaç hafta önce sığırlarım çalındı ahırda bir ses duyunca da...
A couple weeks ago, I had some cattle stolen, so when I heard a noise in the barn...
İçimden bir ses konu bu değil diyor.
My gut tells me that's not the case.
Kendi oluşturduğu frekansı bastırıp, silahı yok edecek bir ses dalgası.
A sound wave that'll meet the frequency of and destroy his weapons.
"Ben sana haber ederim"'den hemen önce bir ses var.
There's some noise just before "I will let you know." Play it again.
Ama içimden bir ses bunların bir şekilde insanüstü deneyleriyle bağlantısı olduğunu söylüyor.
But every instinct in my body says this is somehow connected to superhuman experiments.
İçimden bir ses boşa kürek çektiğini söylüyor.
Every instinct in my body says this is a wild goose chase.
Bana Cal'in aldığı şişelerde ne olduğunu çözdüğünü söyle çünkü içimden bir ses şimdiye kadar yapılan her şey olduğunu söylüyor.
Tell me you figured out what drugs Cal took, because my gut's saying everything ever made.
Hep bir ses var, sanki insanlar içine bozuk para atıyorlarmış ve kuruşları almıyorlarmış gibi.
There's always noise in it, like, if people are dropping change in there and not picking up the pennies.
İçimden bir ses onunla kafayı bozduğumu ama hâlâ normal olduğumu söylüyor.
Something that says, "I'm obsessed with you, but I'm still just a normal boy."
Sen, bu odada, bana orjinal bir ses istediğini söylemiştin.
You said, in this room, you wanted an original voice.
Beni hayal kırıklığına uğratırsan seni dijital bir ses gibi yok ederim.
Fail me, and I will delete you like so much digital noise.
Orada öldün ama dinleyen herkese bir mesaj göndermeyi başardın. Sadece bir ses.
You died there, but you were able to send a message to anyone who'd listen... just a voice.
İçimden bir ses çoktan öğrendiğini söylüyor.
Something tells me he already knows.
İçimden bir ses ona güvenmemem gerektiğini söylüyordu ama yine de güvendim. İyileşmeni çok istiyordum çünkü.
Everything in my gut was telling me not to trust him, but I did, because I was so desperate to see you okay.
İçimden bir ses, Kuzey Çin denizinde çürümekte olan adamlarımdan çok daha işime yarayacaklarını söylüyor.
And something tells me they'll be a lot more use to me as part of my Rogues than rotting away in the North China Sea.
İçimden bir ses, şüphelinin bu olduğunu söylüyor.
My gut tells me this is our guy.
- Nasıl bir ses tonu o öyle?
~ What have you got that voice on for?
Ama sen bile göremiyorum eğer, sonra bunu nasıl ölçüyorsunuz Tamam, II, bir ses ses yaprakları titrer ki olsun?
Okay, I-I get that the sound of a voice can vibrate the leaves, but if you can't even see it, then how do you measure it?
- Ayakkabısındaki mikrofondan bir ses çıkmadı mı daha?
- Any sound on that Mike in his shoe yet? - Negative.
İçimden bir ses kaçıp bir yerlere saklanmamı söylüyor.
I kind of feel like running away and hiding in a ditch someplace.
- Bir ses duydum, bakmaya geldim.
! I heard a noise, and I came in to check.
İçimden bir ses, akıntıya karşı gitmeye alışık olduğunu söylüyor.
You know, somehow, I get the feeling you're used to going against the flow.
Havayı ciğerlerime çektim ve sessizliğe bir ses verdim.
I let the air rush into my lungs... And I gave her to silence.
İçimden bir ses yakında olduğunu söylüyor.
Well, then, my gut feeling is that she's close by.
İçimden bir ses fazla uzun sürmeyecek diyor.
Something tells me it's not going to last.
İçimden bir ses Abraham'ın annesinin o çiftlikten canlı çıkmadığını söylüyor.
Something in my heart tells me Abraham's mother never left that farm alive.
İçimden bir ses benim de peşimde olduğunu söylüyor.
I have a feeling he might be onto me as well.
Bir ses duydum.
I heard a voice...
Bir ses duyduğunu ve o sesin kan istediğini söyledi.
That he'd heard a voice... and it wanted blood.
Bak, seni tanımıyorum ama içimden bir ses birini kaybetmenin ne olduğunu ve bunun bir babayı ne hale soktuğunu bildiğini söylüyor.
Look, I don't know you okay, but something tells me you understand loss and what that does to a parent. You don't know anything about me.
İçimden bir ses aynı amaç için burada olduğumuzu söylüyor. Ayrıca zamanımız da azalıyor.
Something tells me we're here for the same thing and we are running out of time.
Bunun hakkında yapılan bir araştırma, ses tanıma yeteneğinin zamanla azaldığını gösteriyor.
There's a recent study that shows That the ability to recognize a voice Diminishes with time.
Bak, orada kalmasına ses etme yeter. Başka bir şey yapmana gerek yok.
Look, you don't have to do anything other than let him stay there for a little while.
Öylece dolanıp bir iş yapardın ciddi ses tonunla konuşursun.
You know, like, just walking around, doing a job, talking in a serious voice...
Bir dava avukatının ses eşleşmesini kendi başına yapması tamamen saçmalıktır.
An AUSA authenticating a voice match for herself is pretty much bullshit.
Ses de bir titreşim hareketi olarak ifade edildiğinden sesin perdesini cismin doğal titreşim frekansı ile aynı seviyeye getirirsek- -
Since sound is expressed as a vibration if the pitch of the sound matches the natural vibration frequency of an object, then...
Şehir dışına çıkacağım, bir süreliğine ses çıkarmayacağım.
I'm gonna leave town, lay low for a while.
Tümörleri küçültmüşler fakat ses telleri en ufak bir fısıltıyla bile merkezî sinir sistemini tetikleyerek ani katatoniye sebep oluyor.
Shrunk the tumors, but left him with a voice that triggers the central nervous system, induces immediate catatonia with the slightest whisper.
Bir ses duydum.
I heard a crash.
Sıkıntılı sunuculardan oluşan bir sürü ses yinelemesi var.
That's a lot of alliteration from anxious anchors.
Sonra bir bakmışsın, düşünebileceğin her şeyde vardım Jazz, dans, ses.
Next thing you know, I was in everything you could think of... Jazz, tap, voice.
Bu hikayeyi anlatan bir aptal. Ses ve öfke dolu ve hiçbir şey... ifade etmez.
It is a tale told by an idiot, full of sound and fury, signifying... nothing.
Böyle bir ses mi?
A voice like this?
Kulağındaki ses sonunda Sameen'le ilgili bir şeyler mi söyledi?
Your little voice finally tell you something about Sameen?
Ses tonumda bir gariplik yok.
I'm not taking any sort of'tone'.
- Bağımsız ses olarak bir tek biz kaldık.
He's in Carbondale, Illinois, last time I saw him.
bir ses duydum 43
sessiz 419
sessizlik 961
sessiz ol 1365
sesini 16
sesi 44
sesini kes 30
sessiz olun 889
sesini aç 27
sessizce 88
sessiz 419
sessizlik 961
sessiz ol 1365
sesini 16
sesi 44
sesini kes 30
sessiz olun 889
sesini aç 27
sessizce 88
sessiz olur musunuz 16
sesin 22
sesini duydum 25
sessiz gece 17
ses ver 16
sessiz olun lütfen 35
seska 47
sessiz olur musun 37
ses yok 33
sesini yükseltme 39
sesin 22
sesini duydum 25
sessiz gece 17
ses ver 16
sessiz olun lütfen 35
seska 47
sessiz olur musun 37
ses yok 33
sesini yükseltme 39