Birazcık tradutor Inglês
13,440 parallel translation
O olay olduğunda biraz sarhoştum ve kızın da birazcık bıyığı vardı.
It doesn't matter, because I took one little moment from your life.
Hayır, erkek değildi. Kızdı. Bıyığı vardı, birazcık bıyığı vardı!
There was there another moment, another moment...
- Hayır... evet, birazcık.
Well... y-yes, it is a bit.
- Birazcık.
A little bit.
Birazcık asabisin, huysuz bir yapın var.
You got a little, uh, quick temper, kind of curmudgeonly.
Birazcık.
Little bit.
Aslına bakarsanız, birazcık kafamız karıştı.
Actually, we're a little confused.
Birazcık destek olsan?
How about a little support?
Birazcık.
A little.
- Birazcık kanayacak, tamam mı?
There's gonna be a little blood, okay?
"Fassbender, Brendan'ı... "... inandırıcı olmasını sağlamak için kendisini birazcık kötü gösterecek şeyler söylemeye teşvik ediyor. "
"Fassbender is encouraging Brendan to say things that might make Brendan look a little bad... in order for him to be believed."
Ama aslında ona söylenen, " Seni birazcık kötü gösterebilir ya da istediğinden daha fazla olaya müdahil olmuş gibi gösterebilir.
But it was in fact said to him, " It might make you look a little bad or make you look like you were more involved than you want to be.
Bence, birazcık daha fizyolojik düzeyde onu hatırlamaya başladığım o bölgeye geri dönene kadar öyle değildi.
I think it wasn't until I kind of got back into that zone that I started to remember her a bit more on a physiological level.
Birazcık katı biri olabilir.
Maybe she's a bit strict.
Birazcık daha hafif bir şeyiniz var mı?
- A little? Do you have something, maybe, a little less harsh?
- Birazcık mısırdı.
It's just some corn.
Yalnızca birazcık açın kapıyı lütfen!
Just a little, oh, please open the door.
Sarhoş ve ağlak mı yine? Birazcık.
- Is he drunk and weepy again?
Birazcık da bal.
With a little honey.
Birazcık yardım!
A little help!
Hadi birazcık yaklaş.
Come on, just a little closer.
Belkide yüzüğü birazcık öpmek senin için iyi olabilir.
It'll probably be good for you to kiss the ring a bit.
"Yüzüğü birazcık öpmek"?
"Kiss the ring a bit"?
Sanıyorum tüm bu durum birazcık kontrolden çıkıyor.
I think this whole situation's getting a little out of control.
Hey, hadi birazcık meme görelim!
Hey, let's see some titty!
Hey, birazcık altına mı kaçırdın?
Hey, did you shit yourself a little bit?
Oyları hackleyip birazcık oynama yaptım.
I hacked into the votes on the flight in.
Birazcık kazarsan aslında...
.
Birazcık rekabetten mi korktun?
You afraid of a little competition?
Duydum da birileri birazcık ukalaymış.
I hear someone's a fat little smartypants.
Biraz daha yumruk atmayabilir mi acaba? Eğer Bay Brown birazcık daha ifade ederse.
Wonder if it mightn't pack a little more punch if Mr. Brown were to express a little more.
- Üzerinde birazcık bir sarsıntı var.
- it's got a bit of a wobble on it.
İntihar birazcık aşırılık.
Suicide seems a bit extreme.
Bir senarist olarak birazcık fiyaskoyum.
I'm still a bit of a washout as a screenwriter.
Çünkü sen göründün Bugün birazcık.
Because you seem a little off today.
Eğer birazcık kafası çalışıyorsa muhtemelen Dodge cehenneminden bir süreliğine uzaklaşmıştır.
If she has any sense, she's probably got the hell out of Dodge for a while.
Çok fazla değil, sadece birazcık.
Not a lot, just a little bit.
Şimdi senden birazcık düşünmeni istiyorum.
Right now I want you to think just a little bit.
Durumu iyi, sadece birazcık sarhoş.
He's fine. He's just a little drunk.
Ruben Amca, şu şeyin sesini birazcık yükseltir misin?
Uncle Ruben, can you turn that thing up a little?
İyi vakit geçirdik ve şimdi her şey birazcık uzak gibi -
We had such a good time, and now everything feels a little...
İşimiz bitince başınız birazcık dönebilir.
Might be a little dizzy when we're done.
Birazcık.
A little bit.
Bize yer açın birazcık.
Give us some room. Little bit.
Şimdi hafif tarafında birazcık.
Now, a little bit on the lighter side.
Evet, arada sırada birazcık huysuz olabiliyor.
Yeah, she can be a wee bit grumpy from time to time.
- Birazcık fışkırıyor.
It's just gushing a bit.
Gidip karar alıcıyla bir görüşsem, oturup konuşabilsem baş başa, beni o esnada birazcık bile tanısalar beni niye işe almaları gerektiğini anlarlar.
I just need to get into the employer and see them. Do you know? One-on-one.
Birazcık daha fazla özlü olması gerektiğini biliyordu.
He knew it needed a bit more meat.
Birazcık mezartaşına yazılmış gibiydi.
A bit like something on a tombstone.
Birazcık sert ol Simon.
All right, get your chin up, Simon.
birazcık daha 63
biraz 988
birazdan 150
biraz yorgunum 69
birazdan geliyorum 76
biraz uyu 104
biraz sonra 59
biraz daha 472
biraz ister misin 172
biraz daha iyiyim 16
biraz 988
birazdan 150
biraz yorgunum 69
birazdan geliyorum 76
biraz uyu 104
biraz sonra 59
biraz daha 472
biraz ister misin 172
biraz daha iyiyim 16
biraz dinlen 152
biraz daha var 16
biraz daha kal 33
biraz daha dayan 42
birazdan görüşürüz 75
biraz bekle 203
biraz sakin ol 53
biraz daha iyi 17
birazdan gelirim 80
birazdan gelir 64
biraz daha var 16
biraz daha kal 33
biraz daha dayan 42
birazdan görüşürüz 75
biraz bekle 203
biraz sakin ol 53
biraz daha iyi 17
birazdan gelirim 80
birazdan gelir 64