English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ D ] / Daha da fazlası

Daha da fazlası tradutor Inglês

1,601 parallel translation
- Bende daha da fazlası var Frank.
You can believe that. - I got more than that, Frank.
Daha da fazlası.
Oh my God.
Daha da fazlasını.
- A lot more. - Mm.
Şu ana kadar üç yıldız kayboldu, kesinlikle daha da fazlası vardır.
He already lost three stars, probably more.
Daha da fazlası.
Like more.
Daha da fazlasını düşünüyorum.
I'm also thinkin'beyond that.
- Daha da fazlası olabilir.
- There may be more.
Bu da binada en az bir tane daha düzenek olduğu anlamına geliyor, tabii daha da fazlası yoksa.
Means there's at least one other device in the building, if not more.
Benim kazandığımın daha da fazlasını kazanıyorsun.
You make more money than I do.
Bu gece daha da fazlasını yapacağım!
I'll do more than that later tonight.
- Ben daha da fazlasını yaptım.
- And I'm going even further.
Daha da fazlası.
Much like that.
Ödülden daha da fazlası.
It's more than enough reward.
Ama her anı ya da hikaye benden daha fazlasını götürüyor.
But each time a memory or a story slinks away... it takes more of me with it.
Düşünüyorum da Bay Yee onun için daha fazlasını verirdi.
I'm thinking Mr. Yee would pay even more for her.
Sonra da filmi yapmak için gereken 70 milyon Doları ya da daha fazlasını nerden bulacağımızı düşünmek kalıyor.
And then we go figure out where to get the other 70 or so million dollars to make this movie.
- Ya daha fazlası da varsa, Ari?
- What if it's more, Ari?
- Ya daha fazlası da varsa ne, Lloyd?
- What if it's more what, Lloyd?
Daha fazlasını da...
And much more..
Daha fazlasını da yersin sen. Ben seni bilmez miyim?
You can eat much more than that.
Yukarıda gördüklerimden daha fazlasını öğrenmek istedim. Nerede çalıştığını, nerede yediğini.
I wanted to know more than what I saw from up here- - where she worked, where she ate.
Yarın belirlenen zamana kadar da... daha fazlası olmayacak.
There'll be no more until tomorrow at the appointed time.
İki adam kaybettim. Daha fazlası da yaralandı.
I lost two men, couple more injured.
Ayrıca lisanslı medikal timim. Daha fazlası da var ama övünmek istemem.
There's more, but I won't brag.
Bundan daha fazlasını da söyleyemem.
I can't tell you any more than I already have.
ve daha fazlasını öğrenirsem, onlarda bir sonraki sayıda çıkacak.
And if I get more information, it will be in the issue after that.
Ya da içki? Her zaman daha fazlası için yalvartacaksın.
A cocktail?
Sonra da insanlarıma burada olarak, daha yardımcı olacabileceğim ve kendi dünyam için yapabileceğimden daha fazlasını evrendeki geri kalan insanlar için de yapabileceğim aklıma geliyor.
But then I remember that I can do more here to help my people, and the rest of the humans in this galaxy, than I ever could on my homeworld.
Vurulmaktan daha fazlasını da yapmış olabilir.
Maybe in more ways than one.
Seninki tutarsa, daha fazlası da olacak.
And if you're a match, there'll be more.
Artık paramız var. Hem de çok. Daha fazlasını da bulabilirim.
We've got money now, lots of it, and I can get more.
Zaten sizin kurtarabileceğinizden çok daha fazla hayat kurtardım. Daha fazlasını da kurtarabilirim.
I've already saved more lives than you ever will, and I can save more.
Çok daha fazlasını da kurtarabilirim!
I can save more.
Bu kadarına katlandım, daha fazlasına da katlanabilirim.
I have made that far, I can go on.
Daha fazlası da var.
There's more.
Ya da sana tüm parçalar için 1,000 dolar vereyim, daha fazlası olmaz.
Or I'll give you $ 1,000, chop it up for parts, and that's it.
Afganistan'da bir evi temizlediğimde onlar sikten bir televizyondan çok daha fazlasını kaybettiler, tamam mı?
When I cleared a house in Afghanistan, they lost a lot more than a fuckin'TV, okay?
- İsterseniz, daha fazlasını da gösterebilirim.
If you guys want, I can show you more..
İstedikleri her şeye sahip olsalar da daha fazlasını elde etmek için her şeyi yaparlar.
They have everything they want, yet they'd do anything for a little more.
Sokakların bir parçası olmak eskiden güç ya da mekandan daha fazlasını ifade ederdi.
Being a part of The Street used to mean more than turf or power.
Ve umarım sonra daha fazlası da.
And many more hopefully after that.
Ama daha fazlası da var, değil mi?
But there is more, yes?
Herkesin yapacağı şeyleri yaptı. Daha fazlasını da yapıyor.
Everything they said she was gonna do, she's doing it and more.
Daha fazlası Savcılığın vaktini boşa harcamak olacaktır.
Any more time would be wasting the DA's time.
Ve talihsiz, küçük bir çocuksun. Çünkü biyolojik annen ya da baban olmadan büyümekten çok daha fazlasını hak ediyorsun.
And you're an unfortunate little boy because you're more than likely to grow up without your biological father or your biological mother.
Karşılığını doğru öderseniz.... daha fazlasını da biliyor olabilirim.
I COULD KNOW MORE... FOR THE RIGHT COMPENSATION.
Dr. Gordon'da boyut teknolojisi için... daha çok fazlası var, yani Ming bile Dünyadan göl çalabildiğine göre... düşündüm de, belkide O hala hayattadır.... ve Rankol'e yardım ediyordur.
DR. GORDON HAS MORE THAN ANYBODY ABOUT RIFT TECHNOLOGY, SO WHEN MING STOLE THE EARTH LAKE,
Muhtemelen daha fazlası da vardır.
Aang : There's probably a lot more.
Oxford'da yıllar önce yaptığımız şey, sınırların ötesine geçmekten daha fazlasıydı.
At Oxford, what we did was more than just pushing boundaries.
Dışarıda daha fazlası olduğunu bilmeliyim.
I need to know that there's more out there.
Dışarıda daha fazlası mı olmalı?
Does there have to be more?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]