Elbette canım tradutor Inglês
472 parallel translation
Elbette canım hadi.
Oh, sure, honey, come on.
Elbette canım.
Certainly, dear.
Elbette canım.
Of course we will, my dear.
- Elbette canım.
- Of course, dear.
Elbette canım.
Of course you can, darling.
Elbette canım.
Well, of course, dear.
- Elbette canım.
Of course, of course, my dear fellow.
Elbette canım - eğer istersen bu akşam.
Of course, darling - tonight, if you wish.
Elbette canım.
Of course, dear.
Otoriteye karşı gelenler bulunuyor, Bu da elbette canımızı sıkıyor..
Everybody has to respect the authorities but alas.
Evet, elbette canım.
Yes, of course, my dear.
- Elbette canım.
- Well, you know you are.
Elbette canım, yapacağım bu.
Of course, darling, that's what we'll do.
Elbette sevemezsin hayatım.
No, of course you can't, dear.
Elbette bekleyebilirim, ama Cutter için o kadar emin değilim.
Sure, I can wait, but I'm not so sure about Cutter.
Haydi gülmeyi yeniden öğrenelim, Çünkü herkes bize... elinden geldiği kadar yardım edecek, elbette biz de onlara.
Let's learn to smile again, because we know everybody's... gonna do all they can to help us, so we'll help too.
Elbette anlarım.
Of course I can.
- Elbette değil, canım.
- Of course not, dear.
Elbette, canım.
Why, of course, my dear.
Elbette ki canım.
Of course, darling.
- Ona rastlarsan, beni yalancı çıkarma, olur mu? - Canım, elbette.
- So if you run into him, don't let me down, will you?
Onu anladım elbette.
I can see that.
Elbette aydınlatırım Majesteleri!
Yes, majesty, I can.
- Elbette biliyorum, canım.
- Of course I do, dear.
Elbette seviyorum canım.
Of course I do.
Elbette, anlayacağın gibi sana ödeme yapamam fakat uyumak için iyi bir yatağın, çorba pişirmek için bir mutfağın olur. Sabahları dükkanı açarsın... Biraz düğme ve iğne satarsın benim küçük yardımcım olursun, ne dersin?
Of course, you understand I can't pay you while you learn, but you'll have a nice bed to sleep in and a stove to cook a little supper, and in the morning, you will open the shop and sell a few buttons and pins and, uh... be my little helper, huh?
Elbette binerim, bana yardım et.
Sure I can, just give me a hand.
- Çocuğa bir sandviç yapar mısınız? - Elbette bayım.
- Can you make the boy a sandwich?
- Zamanın olduğunda bana yazarsın herhalde? - Elbette yazarım, tatlım.
You will write, of course, when you can?
Elbette, canım.
Of course, dear.
Elbette vurmalıydın, canım.
Of course you should have, pet.
Elbette, Majeste. Şu şeylerimi de lütfen alır mısınız?
Can you please take my things with you?
Haklı değil miyim, Art? Haklısın, Bay Barberosa. Elbette, haklıyım.
If you could count on the market to react the way you can that piranha, we'd make a million every day.
Elbette kullandım.
Yes, you can.
Biliyorum sıkıntılısın, 4 çocuğa bakmak kolay bir iş değil elbette. Ama ben de kendi kızımı düşünmek zorundayım!
I can understand you being worried about your boys, but I have my daughter to think of.
- Tatlım, 100 frank alabilir miyim? - Oh, elbette.
- Darling, can I have 100 francs?
Pike, sanırım senin de aklına gelmiştir kalan üç kişiden herhangi biri hâlâ yaşıyorsa diğerlerinin ortadan kaldırılmasından sorumlu olmadığından emin olamayız. - Elbette.
Pike, I suppose it's occurred to you that... if any of the three remaining men is still living... we can't be sure that he isn't responsible...
- Elbette elimden geleni yaparım.
- Of course I'll do whatever I can.
Elbette. Çalalım.
Sure we can.
Elbette değildi, canım.
Of course not, darling.
Sade'ın dramatik tasarımının bir parçası bu göstermek bu adamı, keserek aksiyonu Marat elbette verecektir burada son nefesini ama önce görmeli ölümünden sonraki dünyanın halini.
Now it's a part of Sade's dramatic plan to interrupt the action, so this man Marat can hear and gasp with his last breath at how the world will go after his death.
Yok canım, elbette.
Good Lord, no. Goodness gracious, no. No.
- Evet, elbette, elbette, ben rehberim... ve siz soylu turistleri piramitin içine götürebilirim.
- Yes of course, of course, I'm a guide... and I can take you noble foreigner tourist for a visit inside the pyramids.
- Elbette, canım.
Clearly, dear.
konuşabileceğimiz bir yer var mı? Evet, Elbette.
Is there somewhere we can talk?
Lafı bile olmaz biz eski dostlarız elbette yardım edeceğim
That's the least I can do We are old friends don't stand on ceremonies
Elbette. Krako'ya güvenebiliriz ama başka şansımız yok.
Sure, we can trust Krako, but we don't have any choice.
Umarım bir daha gelmek zorunda kalmayız. - Ama buna söz veremem. - Elbette.
I hope I'll not have to come again... but I can't even promise that.
Generalissimo bile ona tutkuluysa... aralarına girmem elbette yeterki o kocası olacak kişiden hıncımı alayım
If only Generalissimo desires her I can't even wait to flatter him. I'll be happy
Elbette, canım.
Certainly, dear.
Hadi gel anlaşalım! tüm hazine senin olsun elbette hanizeyi alacağım
Brother, let's talk about it you can have all the treasure
canım 2922
canim 19
canım benim 155
canımın içi 23
canım kızım 16
canım arkadaşım 16
canım istemiyor 59
canım acıyor 40
canım yanıyor 88
canımı sıkma 19
canim 19
canım benim 155
canımın içi 23
canım kızım 16
canım arkadaşım 16
canım istemiyor 59
canım acıyor 40
canım yanıyor 88
canımı sıkma 19
canım yandı 26
canımı sıkıyorsun 28
canımı yakıyorsun 103
canımı yaktın 18
canımı sıkıyor 18
canımı acıtıyorsun 103
canımı yakma 23
elbette 13408
elbet 35
elbette var 142
canımı sıkıyorsun 28
canımı yakıyorsun 103
canımı yaktın 18
canımı sıkıyor 18
canımı acıtıyorsun 103
canımı yakma 23
elbette 13408
elbet 35
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette efendim 146
elbette biliyorsun 19
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette efendim 146
elbette biliyorsun 19