Endişelenmiştim tradutor Inglês
580 parallel translation
Haber vereyim dedim, zira biraz endişelenmiştim.
I wanted advice, because I was a bit worried.
Karga Burun'la iş yaptığınızda da endişelenmiştim.
I was worried when you got mixed up with that two-timer Putty Nose.
Sizi aşağıda görünce endişelenmiştim.
I was worried because you seemed down.
Onu sevmezsin diye endişelenmiştim.
I worried if you'd like her.
Başta senin için endişelenmiştim.
I was rather worried about you at fiirst.
Endişelenmiştim.
I was worried.
Dün gece yağmur yağınca biraz endişelenmiştim.
It was raining a bit last night. I was worried.
- Endişelenmiştim.
- I was worried.
Chris'i son gördüğümde onun için endişelenmiştim.
You know, the last time I saw Chris, I was quite worried about her.
Bil ki geçen hafta endişelenmiştim.
I tell you, last week I was worried.
Çok endişelenmiştim.
I was very worried.
Nereye gittiğini bilemeyince çok endişelenmiştim.
I was so worried not knowing where you'd gone.
Bir an için ben de endişelenmiştim.
You had me worried about it there for a minute.
Endişelenmiştim!
I was worried!
Senin için endişelenmiştim.
I was worried about you.
Endişelenmiştim, Bill.
I was worried, Bill.
Sadece düşünülecekler hakkında endişelenmiştim... Lord Templeton kendini hoş olmayan bir durum içerisinde bulabilir.
I was simply concerned with the thought... that Lord Templeton might find himself involved in unpleasantness.
Çok endişelenmiştim sana güldüğümüzü sanırsın diye...
I was worried in case you thought we were laughing at you.
- Senin için endişelenmiştim.
- I was afraid for you.
Sana emanet ettiğim şeyle ilgili endişelenmiştim, ama benim için biraz daha tutmanı istiyorum.
I've been concerned about what I left with you, but I'd like you to hold it for me a little longer.
Ama dün akşamki partiden hemen sonra doğruca karargâhına, Myers tabyasına gittim... çünkü Senatör Prentice'in alarmı öğrenmesinden endişelenmiştim.
I went to his quarters after the party because I was concerned that Senator Prentice had found out about the alert.
- Analisti hatırladın mı? Çok endişelenmiştim.
- You remember the analyst, how worried I was?
Çok endişelenmiştim.
I was so worried.
Bir ara endişelenmiştim.
I was worried for a moment.
Ben de heyete hilemizi anlatacak diye endişelenmiştim.
And I was concerned that he'd turn us in to the committee for cheating.
Daha iyisini bulduğunu düşünene kadar çok endişelenmiştim.
I was worried until I realized you'd probably found something better.
- Ailem için çok endişelenmiştim, gergindim.
- I was anxious about my family.
Söylemeliyim, biraz endişelenmiştim.
I was curious, I must say.
Çok endişelenmiştim!
You had me worried sick
Senin için çok endişelenmiştim.
Yeah, but I was so worried about you.
Hmm, bunu hiç düşünmemiştim sanırım, sizin için çok endişelenmiştim
Hmm, I didn't think about that at all. Maybe I was in a hurry.
Bu iyi haber, senin için endişelenmiştim.
That's good news, I've been very worried about you.
Çok endişelenmiştim.
I'm worried about him.
Biraz endişelenmiştim.
I was worried there for a while.
Bu reprodüksiyonları gördüğüm zaman biraz endişelenmiştim.
I got a bit worried when I saw these reproductions.
Sizi için endişelenmiştim
It's because I'm worried about you
O adam, onu takip edince endişelenmiştim.
Because I got concerned when I saw that guy following her.
Endişelenmiştim...
I was afraid...
Seni izledim çünkü endişelenmiştim.
I followed you because I was uneasy... about you.
Dün akşam sen ve babamı dinledikten sonra endişelenmiştim.
I WAS WORRIED WHEN I HEARD YOU AND DAD LAST NIGHT
... Ira bana Joan'ın en iyi arkadaşını ayarladığını söylediğinde Biraz endişelenmiştim.
When Ira told me he was fixing me up with Joan's best friend - - I was a tad apprehensive.
Küçük kızım için çok endişelenmiştim.
I was so worried about my little girl.
İnsanların çok fazla çalıştıkları ve ailelerini özlediklerinden endişelenmiştim.
I used to worry that men were working too hard, missing their families.
İşlerinden mutlu olmadıklarından endişelenmiştim.
I worried that they were not getting personal satisfaction from their work.
Dün gece yağmur yağınca endişelenmiştim.
I worried when it rained last night.
Orada gerçekten endişelenmiştim.
I was actually worried there for a minute.
Aslında... Sadece o gün endişelenmiştim... İsyancılar kazansaydı... herşey sona erecekti...
In fact... my only worry is that one day... if the rebels win... it all might end... and you're making it happen!
Sana bir şey olmasından endişelenmiştim.
I was worried something might have happened to you.
Endişelenmiştim.
I was concerned.
Senin için çok endişelenmiştim.
You know, I was really worried about you.
Onun için endişelenmiştim.
Frightened for her.
endişelenme 2019
endiselenme 17
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
endişelenmiyorum 40
endişelendirmiyor beni 38
endiselenme 17
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
endişelenmiyorum 40
endişelendirmiyor beni 38