Endişeli görünüyorsun tradutor Inglês
211 parallel translation
Ama endişeli görünüyorsun.
But you look worried.
Endişeli görünüyorsun.
You look worried.
Çok endişeli görünüyorsun çocuğum.
You seem so anxious, dear child.
Endişeli görünüyorsun dostum.
You look worried, my friend.
Willie, endişeli görünüyorsun.
Willie, you look worried.
- Endişeli görünüyorsun.
- You're in a state.
Çok endişeli görünüyorsun.
You seem very anxious.
Neden endişeli görünüyorsun?
Why do you look so worried?
Çok endişeli görünüyorsun.
- You seem so upset.
Şimdi endişeli görünüyorsun.
Now you seem a little worried.
Endişeli görünüyorsun bugün.
Look kind of worried today.
Olağanüstü güçleri olan bir insan için bizi yakından gözleyen o ışık güçleri konusunda fazla endişeli görünüyorsun.
For a man of such remarkable powers, you show very grave concern for those light forces observing us so closely.
- Bernard endişeli görünüyorsun.
You look worried, Bernard.
- Endişeli görünüyorsun.
You seem worried.
George, endişeli görünüyorsun.
George, you look worried.
Michael, hala endişeli görünüyorsun.
Michael, you still look worried.
- Endişeli görünüyorsun. Hayır.
- You look worried.
Sadece bir arkadaş için oldukça endişeli görünüyorsun.
You seem pretty concerned for just a friend.
Kermit, endişeli görünüyorsun.
Kermit, y-y-you look worried. [Gulps]
Sarah, iyi olduğuna emin misin? Endişeli görünüyorsun.
Sarah, are you sure you're alright, you look worried.
Endişeli görünüyorsun.
You look crabby.
Tekrar endişeli görünüyorsun, Helena.
You're looking worried again, Helena.
Endişelenmemeye karar verdiğin andan daha endişeli görünüyorsun.
You look more worried now than when you decided to stop worrying.
- Endişeli görünüyorsun.
- And the wild look in your eye.
Yani sadece, planlar yapmaya başladık ve şimdi seni uyku tutmuyor ve inanılmaz endişeli görünüyorsun...
- What? Well, it's just that, you know, we started making plans now you can't sleep and you're having all this incredible anxiety...
Endişeli görünüyorsun.
What is it? You look worried.
Endişeli görünüyorsun, bunu anlayabiliyorum, bu hücrede ikimiz kilitliyiz.
- Well, you seem nervous. Which I can understand, you and me being locked in this cell together.
Arkadaşın Eric için endişeli görünüyorsun.
You seem kinda down about your friend Eric.
Sorun ne? Biraz endişeli görünüyorsun.
You look a little nervous.
- Endişeli görünüyorsun demek istedim.
- I meant you look concerned.
- Endişeli görünüyorsun.
- You seem preoccupied.
Endişeli görünüyorsun.
You seem very preoccupied.
Endişeli görünüyorsun, bebeğim.
You look worried, baby girl.
Biraz... endişeli görünüyorsun.
You seem... preoccupied lately.
Endişeli görünüyorsun.
You seem very concerned.
- Endişeli görünüyorsun aşkım.
You look worried, my love. Lloyd called to say...
Endişeli görünüyorsun.
You look concerned.
- Endişeli görünüyorsun.
- You look worried.
Birkaç gündür endişeli görünüyorsun.
You've been on edge for days.
Üzerine alınma ama biraz endişeli görünüyorsun.
No offense, but you look a little rough around the edges.
Endişeli görünüyorsun.
You look all perturbed.
Endişeli görünüyorsun.
You seem worried
Endişeli görünüyorsun.
What's wrong?
Endişeli görünüyorsun.
You look a little worried.
Çok endişeli görünüyorsun!
You look so distraught!
Endişeli görünüyorsun adamım.
You look worried, man.
Çok endişeli görünüyorsun McNabb.
Don't look so worried McNabb.
Sorun ne? Neden endişeli görünüyorsun?
Hey, what's wrong?
Endişeli görünüyorsun?
- Good? !
Sen gerçekden, endiseli görünüyorsun.. Ohh!
Dare you really, like, Nervous about...
- Endişeli gibi görünüyorsun?
Anant, you seem tense. What is it?
görünüyorsun 16
endişelenme 2019
endiselenme 17
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
endişelenmiyorum 40
endişelenme 2019
endiselenme 17
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
endişelenmiyorum 40