Hiç gerek yok tradutor Inglês
2,505 parallel translation
Bunu düşünmene hiç gerek yok, gerçekten.
You don't have to think about that, really.
Bu programı kapatmanıza hiç gerek yok.
No need to shut the task force down.
Buna hiç gerek yok çünkü yenilgin sen buraya gelmeden önce planlanmıştı.
I have no need to, because your defeat was planned before you even arrived.
Buna hiç gerek yok.
You don't have to compete.
- Buna hiç gerek yok.
Oh, well, that's not necessary.
Hiç gerek yok, önemli değil.
No, you're- - you're very welcome.
Benimle beklediğin için minnettarım ama buna hiç gerek yok...
I-I really appreciate you waiting here with me, but you don't have to- -
Kadının bacağı zaten mahvolmuş bir de varlığından bile emin olmadığımız bir şey için göğsünü yarıp açmamıza hiç gerek yok.
The woman just had her leg hacked off. She doesn't need her chest cracked open for something we're not even sure she has.
Hiç gerek yok.
No need.
Buna hiç gerek yok.
That's not necessary.
Tatlım, buna hiç gerek yok.
Oh. Honey, there's no need for that.
Gabriel'i ara ve bizimkileri de, Şefi aramaya hiç gerek yok.
Call Gabriel and the guys, but there is no need to bother the Chief.
Düğmeye basmana hiç gerek yok mu?
Do you never have to press a button? Got it.
Buna hiç gerek yok.
No need for that.
- Hayir Vincent, hiç gerek yok.
- No, Vincent, you shouldn't.
Hayır, buna hiç gerek yok.
Oh, no, that's really not necessary.
Biliyorsunuz, bunu yapmanıza hiç gerek yok.
You know, you really don't have to do this.
Suçlamaya hiç gerek yok canım.
- There's no need for blame, love.
Hayır, onlara hiç gerek yok.
No, no, no, something's not adding up.
Risk almaya hiç gerek yok.
You know what? Why risk it?
* Hiç gerek yok artık korkmaya *
¶ There's no need to be afraid
O zaman sana o botta olanları açıklamama hiç gerek yok herhâlde.
Then I don't have to explain to you what happened to those people on that boat.
- Benim için böyle ter dökmene hiç gerek yok.
- You don't have to get all sweaty on my account.
Amaçlarımızın çatışmasına hiç gerek yok.
There is no reason for our agendas to be at odds.
Buna hiç gerek yok.
That won't be necessary.
Bazı derin duyguların gerçekleşmesine hiç gerek yok, bence.
Some deep emotional need not being fulfilled, I would guess.
Lütfen, buna hiç gerek yok.
Please, really, that's... That's not necessary.
Kadının bacağı zaten mahvolmuş bir de varlığından bile emin olmadığımız bir şey için göğsünü yarıp açmamıza hiç gerek yok.
She doesn't need her chest cracked open for something we're not even sure she has. Yeah, well, I'm sure, and if her heart craps out, she's not gonna give a rat's ass about her leg.
Şiddete hiç gerek yok.
No need to get violent.
Gerçekten, buna hiç gerek yok! Lütfen!
I mean, it's really, it's not necessary, please.
Görüşmeye katıldığımda sen katılamayacaksan içeri dönmeyeceğim. Buna hiç gerek yok.
Hey, look, I'm not going back in if it means you can't go back in.
Buna hiç gerek yok.
You don't need to be.
Bunu görmenize hiç gerek yok, hanımefendi.
Madame, there's no need for you to see this.
Acele etmene hiç gerek yok.
There's no reason for you to rush. I...
Şimdi çamur atmaya hiç gerek yok.
There's no call now to be casting aspersions.
Hayır, buna hiç gerek yok.
No, you don't have to do that.
Şey, böyle vücutla, hiç gerek yok zaten.
Well, with a body like that, you don't need any.
Buna hiç gerek yok.
I don't need that.
Ama merhum eski kocanın aşırı Katolik annesine açılmak dersen buna hiç gerek yok.
But coming out to your dead ex-husband's super catholic mom? Not necessary.
Hiç gerek yok.
Oh, no, no, you don't have to.
Bu teknoloji çağı mabedini beğenmek için, bir bilgisayar delisi olmanıza hiç gerek yok.
You don't have to be a tech geek to appreciate the shrine to the technology age.
Aradığınızı hiç bulamazsınız ama panik yapmanıza gerek yok çünkü hâlâ oradadır.
You can't find what you need. But don't panic, because it is still there.
- Buna hiç gerek yok.
- That's not necessary.
Sana endişelenmene gerek yok dediğimde olan ve ya olabilecek olan hiç bir şeyden asla endişelenmemelisin.
Believe me when I tell you, you do not have to worry.
Hiç gerek yok.
Oh, you don't have to do that.
Benim kim olduğumu bilmesine gerek yok. Bu hiç iyi olmaz.
She doesn't have to know who I am.
Hiç endişelenmene gerek yok.
Don't be nervous.
Bunun hiç önemi yok,... çünkü bunun için başka birini bulman gerek.
It doesn't matter, because you have to find somebody else.
Bu ailenin dışında hiç kimsenin bu olayı bilmesine gerek yok.
No one outside of this immediate family ever needs to know about this.
Hiç bir şey söylemeye gerek yok.
There's no need for me to say anything.
Yani görevi bir şempanzeden devralıyorsan çok da zor bir iş olmasa gerek. Üzerinde hiç baskı yok.
I mean, when you're taking over from a chimp, it's not a difficult job, is it?
hiç gerek yoktu 44
gerek yok 917
gerek yoktu 39
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
gerek yok 917
gerek yoktu 39
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24