Inanması zor tradutor Inglês
790 parallel translation
Buna inanması zor.
That's hard to believe.
Herhangi bir Amerikalı için buna inanması zor.
It's just hard to believe that about any American.
- Bu işe karıştığına inanması zor.
- Hard to believe that he's involved.
Zamanın bu kadar hızlı geçtiğine inanması zor.
It's hardly credible that it should be so short a time.
Senin için bile inanması zor.
It's hard to believe, even for you.
Bir kadının benim kadar uzun süre çocuğu olmadığında hala doğurabildiğine inanması zor oluyor.
When a woman's been childless as long as I've been... it's hard to believe that you're still able to bear.
Evet, inanması zor, ama ölümden sonra ne olacağı hakkında çok az şey biliyoruz.
Yes, it's hard to believe, but we know so little about what happens after death.
Gerçekten tüm bu ölümlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorsan bu çok abes, inanması zor bir toplu katliam planı olur.
If you really think that all these deaths were tied together... it would involve a mass murder plot so preposterous it would defy belief.
Sizin için inanması zor olabilir, Byn. Reynolds, ama çocuklar yaşıtlarına benzerler.
It may be hard for you to believe, Miss Reynolds, but boys like children of their own age.
Bir adamın yalnızlıktan ölebileceğine inanması zor.
It's hard to believe that a man could die of loneliness.
O odada otururken buna inanması zor değil.
Not when you've sat in that room.
Tüm yaşadıklarımızdan sonra böyle güzel bir yerin varlığına inanması zor.
After what we've been through, it's hard to believe this beautiful place exists.
Herkes inanır. 125'e inanması zor.
It's the 125 that's hard to swallow.
Bu nedenle inanması zor.
That's why it's hard to believe!
Buna inanması zor, anlıyorum.
It's very hard to believe this, I know.
İnanması zor.
I can scarcely believe it.
İnanması zor değil mi?
It's hard to believe, isn't it?
Jean, şu an inanması çok zor ama hâlâ bizimle aynı şeylere inanan Fransızların olduğunu unutmamalısın.
Jean, it may be hard right now, but you must remember that they are still Frenchmen who believe in the things we believe in.
İnanması çok daha zor başka bir şey var.
There's something much more difficult to believe.
- İnanması zor.
It's too good to be true.
İnanması zor, değil mi?
Hard to believe, eh?
- İnanması zor.
- It's hard to believe.
İnanması zor.
It's hard to believe.
- İnanması zor.
- You'd find it hard to believe.
- İnanması zor, değil mi?
- It's hard to believe, isn't it?
- Benim için de buna inanması çok zor.
- It was hard for me to believe, too.
İnanması çok zor, değil mi?
Takes a bit of believing, doesn't it?
İnanması zor ama New York'ta bu otelde olduğundan daha yalnız olabilirsin.
It's hard to believe, but... you can be more alone in New York than... in this hotel.
İnanması zor.
It's so much to believe.
Biliyorum, biliyorum, inanması benim için de zor.
I can feel it, it's here. I'm going to prove to you that you're wrong, or i'm going to prove to you that i'm wrong.
İnanması çok zor.
I can hardly believe it.
İnanması çok zor.
It's almost impossible to believe.
İnanması neden bu kadar zor?
Why is it hard to believe?
İnanması zor fakat hastalığın içindeki ateşi söndürmüş.
It's hard to believe that your grief has so corrupted your guts.
İnanması zor geliyor.
I find that difficult to believe.
İnanması çok zor... bunun olduğuna.
Hard to believe that it ever happened.
- İnanması zor, değil mi?
- Hard to believe, isn't it?
İnanması zor, değil mi?
Can you believe it?
İnanması çok zor.
It's hard to believe.
Bazı suçlamalar yapıyor, Henry. İnanması zor.
She makes some accusations, Henty, I find pretty hard to believe.
İnanması zor, sanki şehri bir ordu istilâ etmiş gibiydi.
It was just like a, an army invading a town. It's hard to believe.
İnanması zor.
Hard to believe.
- İnanması zor ama doğru.
- Hard to believe, but it's a fact.
İtiraf et, inanması zor bir hikaye.
You've got to admit, it is pretty tall.
Çok taze, İnanması zor.
So fresh, you could hardly believe it.
Aslına bakarsanız, duyduklarımız, inanması hayli zor şeylerdi.
They were, indeed, so horrible that it was hard to believe they could be true.
İnanması zor biliyorum.
I know it's hard to believe.
İnanması zor, ama annen Kizzy bir zamanlar tazeydi.
It's hard to believe, but your Mama Kizzy was fresh once.
İnanması zor!
Remarkable!
İnanması zor.
That's hard to believe.
Benim için de inanması çok zor.
It's hard for me to believe it, too.
zorro 27
zorba 47
zorundasın 42
zorundayım 57
zorlama 27
zordon 39
zorunda 36
zorla 32
zorundayız 21
zor mu 38
zorba 47
zorundasın 42
zorundayım 57
zorlama 27
zordon 39
zorunda 36
zorla 32
zorundayız 21
zor mu 38
zordu 17
zor bir soru 21
zor bir durum 34
zor olacak 51
zor değil 47
zor iş 33
zor bir gündü 18
zor bir gün geçirdim 20
zor olduğunu biliyorum 40
zor olmalı 42
zor bir soru 21
zor bir durum 34
zor olacak 51
zor değil 47
zor iş 33
zor bir gündü 18
zor bir gün geçirdim 20
zor olduğunu biliyorum 40
zor olmalı 42
zor durumdayım 18
inanmıyorum 653
inanmıyorsun 30
inanmam 64
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanmıyor musunuz 18
inanması güç 18
inanmıyorum 653
inanmıyorsun 30
inanmam 64
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanmıyor musunuz 18
inanması güç 18