Sakın tradutor Inglês
48,597 parallel translation
Hey, Zorn, ben. Bundan daha önce bahsetmediğimi biliyorum ancak sakın Alan'a kalbini nasıI durduracağını öğretme.
I know I didn't mention it before, but do not teach Alan how to stop his heart.
- Sakın ateş etmeyin!
- Uh, don't shoot!
Hatırlatayım dedim beyler, az sonra yüzme takımımız belli olacak. Bu yüzden sakın mayolarınızı getirmeyi unutmayın.
Just a reminder, guys, we got the swim unit coming up next, so... don't forget to bring your trunks.
Sakın buraya yürüme, bana bakma, sakın...
Don't walk over here, don't look at me, don't...
Ölme, sakın ölme, baba!
- Don't die, don't die, Dad!
Sakın korkmai ihtiyacımız olabilecek her şeyi temin ettim.
Fear not, for I have provided everything we could possibly need.
Sormamın sakıncası yoksa, uçakta kim var?
If you don't mind me asking, who's on the plane?
İK'ya haber verilmeyeceğini sanma sakın.
And don't think it'll go unnoticed by HR.
- Mevzuyu değiştirme sakın.
Don't change the subject.
Terbiyesizlik yapma sakın.
Mind your bedside manners.
Flash sürücüyü çıkartma sakın!
Okay, don't pull out the flash drive.
Sakın aptalca bir şey yapayım deme, tamam mı?
Don't try anything stupid, okay?
Ve Todd, sakın diğerlerine söyleme.
And-and, Todd, do not tell the others.
Hayır, Tandy, kahramanlık yapayım deme sakın!
No, Tandy, don't be a hero.
Sakın ateş etmeyin!
Stop! I give up! Don't shoot!
Sakın ona inanma.
Don't believe him.
Sakın bunu yanlış anlamayın çocuklar fakat Mandalorianlar çılgın.
Don't take this the wrong way, you guys, but, uh, Mandalorians are crazy.
Sakın çizme, Riggs.
- Not a scratch, Riggs.
Peki, tamam. Sakın öleyim deme.
- Okay, well, good talk.
Bunun aşina olduğun bir görüntü olmadığını söyleme sakın.
Don't tell me that's not an unfamiliar sight.
Ceplerinize sakın bir şey koymayın, rica ederim.
Don't get anything on your chinos, please.
- Hey sakın unutma, sosislileri
- Hey, don't forget you're in charge
Dokunmayın ona sakın.
Oh, don't touch it.
Sakın bitirme ;
Okay, don't finish it ;
Sakın kıpırdama.
Do not... move.
Sakın ayağını plakanın üstünden çekeyim deme.
Do not... lift your foot off that pressure plate.
Dur, dur, sakın, yapma!
No. No, wait, it's not safe!
Sakın bir daha bana bunu yapma!
Don't you ever do that to me again!
Hayır, sakın olma.
No, don't do that.
Sakın o adamı dinlemeyin.
Do not listen to that man.
Sakın bir daha da beni sorgulamaya kalkma.
Do not dare question me again.
Onun ne yaptığını söylemekte sakınca yok bence.
I think it's safe to say this is what did it.
- Sakın yapma!
- Do not make that cut!
Bizi arama sakın.
Don't call us.
Sakın onu söyleme!
Don't say it.
Çünkü unuttuğunu söyleme sakın dedim.
'Cause I told him to tell me he didn't forget to gas it up.
Sakın soğutucu borularına dokunma!
Don't hit the coolant pipes!
Eğer saklayacak bir şeyin yoksa Hitchcock ve Scully'den sana göz kulak olmalarını istememde bir sakınca yoktur.
If you have nothing to hide, then I'm sure you won't mind me asking Hitchcock and Scully to keep an eye on you.
Sakın tuşa basmayın.
Don't press the button.
Buna inanmamı sakın bekleme.
I don't believe that for a second.
Sakın söyleme.
Don't tell me.
Sakın söyleme.
Don't say it.
- Başını sakın hareket ettirme...
- Ke... - Keep your head really...
- Sakın bana bakma.
- Don't look at me.
Sakın İstifçiler deme.
Don't say Hoarders.
Sakın kargo pantolon demeye kalkma.
Don't you dare say cargo pants.
Ve sakın bana aksini iddaa etmeye kalkışma.
And don't you dare try to tell me otherwise.
Sakın...
Don't...
Sakın bana öyle bakma.
Don't look at me like that.
Sakın dışarı çıkmayın.
Do not go out there.
Sakızın geldi.
That - - that is your gum.
sakin 545
sakin ol 5553
sakinim 57
sakıncası yoksa 299
sakini 69
sakin olun 1352
sakin olsana 19
sakin ol lütfen 16
sakin ol baba 16
sakinleş 610
sakin ol 5553
sakinim 57
sakıncası yoksa 299
sakini 69
sakin olun 1352
sakin olsana 19
sakin ol lütfen 16
sakin ol baba 16
sakinleş 610