Sanırım o tradutor Inglês
8,171 parallel translation
Sanırım o da 10 seans olacak.
I'm guessing you're looking at about ten.
Sanırım o tavuklarla ilgili çok aptalca davrandım... Isaac'le ilgili de.
I think I made a mistake with those chickens... and with Isaac.
Bir dakika, sanırım o keşiş olayını Michael halletti.
Oh, no, I think Michael's got that monk thing covered.
Sanırım o gece Bay Raworth benim içtiğimden bir hayli az içmiş.
And... well, I'm guessing Mr Raworth drank considerably less than I did that night.
Sanırım o konuşmayı henüz yapmadık.
Not really. Well, I guess we haven't come around to that conversation yet.
Sanırım o bir aileyi yapmak ve benimle seks yapmayı istiyor.
I think she wants to burn a family and have sex with me.
- Sanırım o benim babam.
- I think that's my dad.
Sanırım o çevre zannettiğinden bile daha darmış.
I suppose the circle was even more miniscule than you realized.
- Sanırım o son dediğin sadece filmlerde oluyordur.
Yeah, I-I think that last one only happens in the movies.
Sanırım o tam olarak amcan değil. Daha çok, en iyi arkadaş-amcan gibi ama ; biliyorsun, bence böyle olması bazen daha iyi oluyor, değil mi?
Well, I guess he's not really an uncle, he's more like a best-friend uncle but I think that's better anyway, right?
- Evet sanırım o da güzel.
That one's pretty good, I guess.
Sanırım o sen değilsin.
Well, I guess you ain't her.
Sanırım ona aşık olduğum an, o andı.
That was the moment I fell in love with her, I think.
Tavuk çorbası değil sanırım o.
I'm guessing that isn't chicken noodle soup.
Evet, sanırım o da bundan hoşlanıyor.
Yeah, I think that's how she likes it.
Ve sanırım o da seni aradı.
And then I guess he called you.
- Sanırım o ölmüş, Tom.
- I think he's dead, Tom.
Sanırım o kişinin sen olmadığına inanmaya devam edeceğim.
I guess I'll continue with the belief it wasn't you.
Sanırım o orada olduğu müddetçe kimse gelmeyecektir.
Um, I think the idea is that, with him there, nobody will come.
Sanırım o insan sensin Barbara. Ama yardımına ihtiyacım var. Evet...
I think that person is you, Barbara, but I need your help.
Oh, sanırım bir kuşkonmaz o.
Oh, that's just some asparagus.
Sanırım bende o vasıf var.
Guess I qualify.
O sızanlara... Sanırım mülteci diyorsunuz.
We have those who sneak out, defectors I believe you call them
O an ne olduğunu anlamamıştım ama şimdi sanırım biliyorum.
I didn't know what it was at the time, but now..... I think I do.
O gün birinin çenesini kapattım diğeri ise sanırım hala kaçıyor.
One of them ended the day with his jaw wired shut, and the other... I don't think he ever stopped running.
Sanırım, benimle olman veya o tür bir şeyler yapman yasadışı.
I think. It is actually illegal for you to be into me, or something.
- O yeminlerin içinde affetmek yoktu sanırım.
Guess those vows didn't include one of forgiveness.
O zaman sanırım bana bunun mail gelmesi iyi bir şey.
Then I guess it's a good thing that just came in the mail for me.
- O, sanırım aynı, öyle olmasaydı beni ararlardı.
- She is, I guess, the same, or someone would have called me.
Sanırım. O... o oranın arkasında.
I think she's... she's in the back over there.
Sanırım bir bakıma, o bana sana olan hislerim yüzünden, göz ardı ettiğim şeyleri hatırlattı.
I guess, in a way, she reminded me of the things I had allowed myself to forget because I feel so strongly about you.
Burası sabun ve temizlik malzemeleri fabrikasıydı, o yüzden sanırım evet.
This was a soap and cleaning supply factory, I imagine so.
Benim senin yaşlarındayken en iyi arkadaşımın adı Lisa Soracco'ydu. O yüzden sanırım bebeğimin ismini Lisa koyacağım.
Well, when I was your age, my very best friend was named Lisa Soracco, so I'm going to name my baby girl Lisa.
Sanırım, Christopher Nelms'ten bahsediyordu 40'lı yaşlarında birinden ya da o gece nehirin etrafındaki çocuklardan birinden.
well, i suppose he was speaking of christopher nelms, one of the 40 or so kids down at the river that night.
Lütfen ondan daha az nefret etmeye çalış çünkü sanırım bu gece o gece.
Well, please try to hate him less, because I think tonight is the night.
# O zaman sanırım #
♪ Then I guess it is wise ♪
Demek istediğim, sanırım eninde sonunda yeni bir iş bulmak zorunda kalacağım. Ama doğrusu, Carmel o kadar iyi para veriyordu ki birkaç aya yetecek kadar birikimimiz var. Böylece işleri yoluna koyabileceğim.
I mean, I guess I have to eventually find a new job, but, honestly, Carmel paid so well that we have enough savings to last a few months, so I can figure things out.
Liderleri o sanırım.
He's the leader, I think.
Sanırım o hâlde anlaşabiliriz.
Well, then I think you and I can make a deal.
Böylece ı Eğer senato o koltuğu doldurmak için birine ihtiyacım olacak sanırım?
So I guess you'll need someone to fill that seat in the Senate?
- Sanırım şuradaki o.
I think that's her through there.
Sanırım bu O'Bannon.
I'm thinking it's O'Bannon.
Sanırım, orada en son kalan çocuk o olacak.
I think she's the last kid there.
- O yüzden büyük paralar kazanıyorsun sanırım.
Guess that's why you get paid the big bucks.
O belgeler sende sanırım.
I believe you have these documents.
Aşağı indim, sanırım bu odada olduklarını... duydum, ve içeri girip "Kim o?" dedim, galiba.
So I came down the stairs, thought I heard them in that room, so I went in and I said, "Who's there?" Maybe?
- I o kavgalar tercih sanırım.
I guess she prefers fights.
O kadar da yaşlı değil, sanırım.
Oh, it's not that old... I think.
O yüzden sanırım sana güle güle diyeceğim.
So I think I'm gonna say... bye.
O halde sanırım annemle ilgili bir şey bilmen gerekiyor.
Then I think you need to know something about Mommy.
O ve Jordan pek anlaşamıyorlar sanırım.
I can tell she and Jordan aren't exactly kindred spirits?
sanırım öldü 20
sanırım oldu 18
sanırım olur 20
sanırım öyle 707
sanırım öyle oldu 17
sanırım öyleyim 36
sanırım öyleydi 23
sanırım olmaz 19
okay 54
opera 37
sanırım oldu 18
sanırım olur 20
sanırım öyle 707
sanırım öyle oldu 17
sanırım öyleyim 36
sanırım öyleydi 23
sanırım olmaz 19
okay 54
opera 37