Söylemeye çalıştığım şey tradutor Inglês
698 parallel translation
Yani söylemeye çalıştığım şey belki de o kemikler bu kasaba kurulmadan önce oradaydı.
So what I'm trying to say is that the remains could have been here long before this town is made.
Söylemeye çalıştığım şey tam da...
It's exactly what I've been trying to...
Söylemeye çalıştığım şey şu Duke :
You see, what I'm getting at, Duke, is this :
Anne, söylemeye çalıştığım şey...
Mother, all I'm trying to say is...
Albay Thursday, efendim, size söylemeye çalıştığım şey kızınızı sevdiğimdir.
Colonel Thursday, sir, what I've been trying to tell you, sir is that I love your daughter.
Söylemeye çalıştığım şey buydu.
That's what I've been trying to tell you.
Söylemeye çalıştığım şey bu.
This is what I'm trying to say.
Söylemeye çalıştığım şey, yaşam bazen böyledir.
What I'm tryin'to say is... - Life's like that sometimes.
Söylemeye çalıştığım şey bu değil.
It is not what I mean.
Demin size söylemeye çalıştığım şey buydu.
This is what I refer?
Söylemeye çalıştığım şey şuydu...
What I was trying to say is...
Söylemeye çalıştığım şey, işlerin yolunda gitmemesinin ne demek olduğunu biliyorum.
All I'm trying to say is I know what it's like when things don't go right.
Size telefonda söylemeye çalıştığım şey, Ekselansları bir sorun çıktı.
As I told you over the phone, Your Highness, something has come up.
Sana söylemeye çalıştığım şey bu.
That's what I'm trying to tell you.
Söylemeye çalıştığım şey, nereye gidersem gideyim genelde dayak yiyorum.
The point I resent very much is the fact that wherever I go, I'm beat up.
Söylemeye çalıştığım şey şu ki bir iskambil oyunu ciddiye alınmalıdır.
What I'm trying to say is that... a card game should be taken seriously.
- Söylemeye çalıştığım şey -
- What I'm trying to say is- -
Söyleme çalıştıklarımı toparlayamıyorum ve size söylemeye çalıştığım şey, usandırma!
Man, I can't put together what I'm trying to say, and the thing that I'm trying to tell you is it's harassment, man!
Söylemeye çalıştığım şey sana aşık olduğum.
I'm trying to tell you I love you.
Söylemeye çalıştığım şey Kral Louis'e ölüm!
I mean, death to King Louis!
Söylemeye çalıştığım şey şu, bana fazla düşüncelisin diyebilirsin ama...
What I am struggling to say is, call me a bleeding heart...
Senin en sevdiğim yanın bu. Söylemeye çalıştığım şey. Şu anda hazırım.
S0, what I'm trying to say is that, you see, now I'm ready.
Söylemeye çalıştığım şey, bunun bizim avantajımıza olduğu.
What I'm trying to say is that's to our advantage.
Söylemeye çalıştığım şey, sana korkunç bir seçim şansı veriyor olduğum.
What I'm trying to say is it's a terrible choice I've given you.
Benim söylemeye çalıştığım şey şu ; bu insanlar gönül verdikleri... ünlülerin hayatında gelişen her anı bilme hakkına sahipler.
What I'm saying is that people have a right to know about every aspect of a public figure's life.
Evet, sanırım söylemeye çalıştığım şey...
Yes, I think what I'm trying to say is,
Söylemeye çalıştığım şey, bu bir yönetim kurulu toplantısı ve sen bir üye değilsin.
No. What I'm trying to say is this is a board meeting and you're not a member.
Söylemeye çalıştığım şey şu... adalet isteyenler, onlar ödülsüz kalmayacak.
What I'm telling you is whoever's hungry for justice, they are the ones who'll be blessed.
Sana söylemeye çalıştığım şey doğruydu.
I told you the truth.
Söylemeye çalıştığım şey, Susan, evde kalacak birine ihtiyacım yok.
What I'm trying to say, Susan, is that I don't need a live-in.
Söylemeye çalıştığım şey James bazen tamamen umutsuzsun.
What I'm trying to say, James, is that sometimes you are completely hopeless.
Söylemeye çalıştığım şey... Seni hiçbirşeyle suçlamaya çalışmıyordum.
What I was saying was, I wasn't trying to accuse you of anything.
Söylemeye çalıştığım şey her zaman birlikte takılamayız.
What I'm tryin'to say is that we can't hang out together all the time.
- Sana söylemeye çalıştığım şey özür dilemek.
- What I'm trying to say to you... is I apologize.
- Evet, söylemeye çalıştığım şey -
- Yes, well, I'd say, and intend to...
Söylemeye çalıştığım şey buydu.
That's all I've been tryin'to tell you.
Söylemeye çalıştığım şey o zaman duyacağın acı, şimdiki mutluluğun bir parçası.
What I'm trying to say is... the pain then is part of the happiness now.
Söylemeye çalıştığım şey bu.
That's what I'm saying.
Sana söylemeye çalıştığım şey bu.
That's all I'm trying to tell you.
Söylemeye çalıştığım şey, sen ve Corey...
What I am trying to say is that you and Corey are just not made for each other.
Angie, bir şey var... Sana söylemeye çalıştığım bir şey var. - Ve bu o kadar kolay olmayacak.
Angie, there's something I've got to tell you.
Söylemeye çalıştığı şey uzun süre senin işini yaptım.
No, I can't, baby. Not yet. You know, in this job, I gotta travel fast.
Neden sana bir şey söylemeye çalıştığımı düşündün?
Why do you think I'm trying to tell you something?
Söylemeye çalıştığım, beni Helen'da en çok rahatsız eden şey cesaretimi kırmış olması.
What I'm trying to say is the thing that bugs me the most about Helen... is that she broke my pecker.
Sanırım savcının size söylemeye çalıştığı şey... o çocuğu öldürdüğünüze dair yapılan suçlamalara karşı... açık cevabınızı duymak istediğimizdir.
I think what the prosecutor is trying to say to you is that... we would keenly like to have you reply specifically... to the accusation that you killed this boy.
Söylemeye çalıştığın şey kardeşim kadar iyi olduğum mu?
What you're trying to say is I'm as good as my brother?
Babanın söylemeye çalıştığı şey ; tatlım, sen veya başka birisi incinmediği müddetçe ne yaparsan yap, bizim için mahsuru yok.
What your father is trying to say, dear, is whatever you do is all right with us... as long as it doesn't hurt you, or anyone else.
Sanırım yaşlı bezelye toplayıcının söylemeye çalıştığı şey yeterince iyi hizmet almadıkça ne kadar ödediğinin önemi yok. Bu borçla öleceksin.
I think what the old pea-picker was trying to say was no matter how much you're paying now, unless you're getting enough back in goods and services, you're gonna end up in debt.
Konumunuzun ne kadar karışık olduğunu biliyorum, söylemeye çalıştığım şey.
I know how complex your position is.
Sanırım söylemeye çalıştığı şey kendisinin kalp krizi geçirdiği.
I think what he's trying to say is that he's having a heart attack.
Söylemeye çalıştığım...., yani bahsettiğim şey... ee... tanıştığım bütün kadınlar....
What I'm trying to say, in a manner of speaking, is... Ba-a-a-a-a-a! .. of all the LADIES I've met...