English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ T ] / Tabiiki

Tabiiki tradutor Inglês

373 parallel translation
Tabiiki ikisini karıştırmamak lazım.
And what's government for, if not to protect business?
Onlar başa döndüler, tabiiki, Bundan emin misin?
It's paint, knives and hatchets and powder.
- Tabiiki.
- Certainly.
Ve, tabiiki tatil için eve döndüğümde senin orada olmanı istiyorum.
And, naturally, I'd like you there when I go back home for the holidays.
Tabiiki iyiler.
They oughta be.
- Tabiiki.
- Of course not.
- Niye, tabiiki işin içinde para da var.
- Why, sure, there's money in it.
Kardeşim bana benzediğini söylüyor ama değil, tabiiki o önyargılı,
My brother says it looks like me, but, of course, he's prejudiced.
Tabiiki
Of course.
- Evet, tabiiki.
- Yes, of course.
O öldürüldü, tabiiki.
She was murdered, of course.
Bekar biri olsaydım tabiiki de seninle evlenirdim, ama...
Of course I'd marry you if you were free, but...
- Tabiiki.
- I'll have you.
Ve yaşlı anne gelip yavruyu toplayıp götürür, iççamaşırları birlikte tabiiki.
And the old mammy gathered it up, drawers and all.
Tabiiki Naziler gibi, onlarda bilirlerdi Ben yapmadan önce de onlar biliyorlardı.
SURE THEY'D KNOW, JUST LIKE THE NAZIS KNEW. THEY KNEW BEFORE I DID,
Tabiiki, o adamaların öldüğüne çok üzüldün.
SURE, YOU'RE SORRY THEY'RE DEAD.
Tabiiki sadece tahmin ediyorum, Yüzbaşı.
Of course, I'm just guessing, you understand, Captain.
Tabiiki bende sadece tahmin ediyorum, Çavuş.
Of course, I'm just guessing, too, Sergeant.
Tabiiki.
Naturally.
Evet, tabiiki.
Well, sure.
- Tabiiki, biz eski arkadaşız.
- Sure, were old friends.
- Tabiiki farkettim.
- Sure, I have.
Neden öyle söylemiyorsun tabiiki bırakıcağım.
Why couldn't you say so? Sure, I'll cut it out.
- Tabiiki hayır ama çantada bir şarjör dolusu mermi var.
- Certainly not but there's a clip of bullets in the case.
Tabiiki tuttuk.
We sure did, son.
Tabiiki.
Sure.
Ben tabiiki!
I do!
Gerçek keyif tabiiki sizin varlığınız.
The true pleasure, of course, is your presence.
Tabiiki, önce Willard'ı öldürdü.
Well, he picked off Willard first.
Olur, tabiiki.
Yeah, sure.
Sana öbür adamlardan çok para veriyorum, tabiiki senden daha fazla şey beklerim.
I pay you a notch higher than the rest, so I expect more from you.
Tabiiki pek çoğu yabancı kadınlardı.
Course a good amount of'em are nothing but hurrah gals.
Tabiiki sen asla hata yapmazsın.
Ofcourse. You never make mistakes
... ve tabiiki bundan sonra gelişen olayları da?
And everything that transpired thereafter?
Tabiiki vermedi.
Of course not.
Tabiiki de yasadışı.
Sure, it's illegal
Tabiiki de unutmam.
Of course not.
Tabiiki, neden?
- Me? Of course, why?
Olayın seninle ilgili kısmını söylemem, tabiiki.
I shan't mention your part, of course.
Uçaktır tabiiki de.
Plane. Off course.
- Tabiiki yaparım.
- Sure, I can.
- Tabiiki.
- Of course.
- Ben hariç, tabiiki.
- Except me, of course.
Tabiiki beni gördü.
Of course she's seen me.
Tabiiki.
Of course.
- Evet tabiiki.
- Yes, of course.
Tabiiki tanıyor, öyle değil mi tatlım?
Of course he does, don't you, honey?
Tabiiki büyük.
Of course it is.
Tabiiki, biliyorum.
Of course, of course.
Tabiiki, neden yalan söyleyeyim?
Of course. Why would I lie?
- Tabiiki yapacağız.
- Of course we will!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]