Tabii ki değil tradutor Inglês
1,823 parallel translation
Tabii ki değil.
Not really.
Tabii ki değil.
Of course not.
Tabii ki değil.
Of course, darling.
Tabii ki değil.
Come on in.
Tabii ki değil!
Of-Of course not!
Tabii ki değil.
No, it's not.
Hayır, hayır, tabii ki değil.
No, no, no, of course not.
Tabii ki değil.
Of course it isn't.
Tabii ki değil genç bayan, burası lise.
That's right, young lady. This is high school.
Hayır, tabii ki değil.
No, of course not.
Ve tabii ki, otobüs firmasındakilerle de değil mi?
And obviously, the bus company, too, right?
Sadece hafızanda, değil mi? Tabii ki.
Only in your memory, right?
Tabii ki, değil.
Hell, no.
Tabii ki değil.
It's your birthday.
Tabii ki de değil.
No, of course not.
Hemen değil tabii ki.
Well, not right away.
Tabii ki arttıracağım. Renk ve kent yapabileceğini bilemezdin, değil mi?
Couldn't you know that he... that he caught the flush?
Tabii ki Lynn makul bir iş çıkardı, ama o senin sınıfında bile değil.
- Sure, Lynn did a decent job, but she's not in your league.
- Tabii ki, sahte değil.
Of course not.
Hayır, tabii ki normal değil.
No, of course it's not normal.
Tabii ki inanmıyorsun boşver, unut gitsin. Bana inanmıyorsun, değil mi?
You don't believe me, right?
Onun televizyon olduğunu sanmıyorum Stan. Tabii ki öyle. Sadece fişe takılı değil.
I wouldn't want to bring a child into a world where I can't get any more trans fat.
Değil tabii ki.
No, he's not.
Şimdi, tabii, hâlâ yaşadığınız için, ki bu çoğu kişi için inandırıcı değil ama banka hâlâ patlamış hâlde, o yüzden o da var.
Now, of course, you're still alive, which is inconvenient for many, but the bank's still blown, so we've got that.
Tabii ki, bu kelimesiz de anlaşılıyor, değil mi?
Of course, that goes without saying, right?
Şimdi değil tabii ki...
Not now, of course.
Evet, tabii ki, sorun değil.
Yeah. Of course it's cool.
- Tabii ki, sorun değil.
- Yeah, no worries.
New York'a gidip gelenler, gazetemizin özel sayısını gördüler. Tahmin ettiğiniz gibi, gerçek değil tabii ki.
Some commuters got their hands on what looks like a special edition of "The New York Times." As you might have guessed though,
Tabii ki hiç sorun değil.
Yeah, no problem.
Tabii ki babamızı özleyeceğiz. Perşembe akşamı dönecek, değil mi?
Of course, we'll miss Daddy, but he'll be back Thursday night, right?
Tabii ki, sorun değil.
Sure, no problem.
- Tabii ki. Beyaz deri pantolonlar da değil.
- Yeah, no white leather pants either.
Cesur bir adamdı. Tabii ki her şeyi kâr için değil Felicia için yapıyordu.
He was a brave man doing it all for Felicia, of course, not just for the potential profits.
Size tabii ki yasak değil.
Of course you can be back here.
Tabii ki Oktar, Darwin teorisi karşıtı kampanyalarda ilk değil.
of course, Oktar's hardly the first to campaign against Darwin's Theory of Evolution.
Benim düşünce tarzıma geldiğin için memnun oldum. Bizzat Wilder değil, tabii ki.
I'm glad you've come round to my way of thinking.
Tabii ki de değil.
- No. Of course not.
Tabii ki sadece o da değil.
And he's not the only one, of course...
Şimdi, önerim güzel bir amigo kız seç hamile olan değil tabii ki ve oyun kurucuyu fotoğraf için seç. Zira onların yüzlerinin çengelli iğne ile çizilme ihtimali daha düşük.
Now, I suggest you select the good-looking cheerleader... not the pregnant one... and the quarterback for the photo... as their faces are less likely to be scratched out with safety pins.
Şu anda taşıdığım piçi değil tabii ki.
Not the bastard one I'm carrying now, of course.
Tabii ki bende değil.
Of course it's not me.
İyi yönden değil tabii ki, ama yine de hastalıklı.
Not in a good way, obviously. But, uh, sick, nonetheless.
Ama... Tabii ki önemli olan bu değil.
But... of course, that's not the most important thing.
Tabii ki, problem değil.
Sure, not a problem.
Tabii ki okuyucularınızı hayal kırıklığına uğratmak istemeyiz, değil mi Dedektif?
Well we wouldn't want to disappoint your readers, now would we Detective?
Büyük hayalini hatırlıyorsun, değil mi? Geleceğimizi? Tabii ki.
Remember your big dream, our future?
Tabii ki, sorun değil.
- Sure, no problem.
Hayır, tabii ki insan değil, daha gelişmiş ileri bir teknoloji, bir mekanik organik melez.
No, this is certainly not human, rather a highly advanced technology - A mechano / organic hybrid.
Kısraktan kastım at tabii ki, kızınız değil.
By "filly," i meant the horse, obviously, not your daughter.
Tabii ki güvenli değil.
No way we're gonna be.
tabii ki değilim 17
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki seviyorum 29
tabii ki hayır 476
tabii ki var 74
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki seviyorum 29
tabii ki hayır 476
tabii ki var 74
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18
tabii ki biliyorum 29
tabii ki olmaz 20
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii ki biliyorsun 16
tabii ki hatırlıyorum 25
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
tabii ki biliyorum 29
tabii ki olmaz 20
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii ki biliyorsun 16
tabii ki hatırlıyorum 25
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28