English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Y ] / Yalan söylemek

Yalan söylemek tradutor Inglês

2,269 parallel translation
Tanrı'nın suratına karşı yalan söylemek ahlaksızlık değil mi sence de?
A little immoral, don't you think? Like lying to God's face?
Çünkü sayende, Valerie'ye yalan söylemek zorunda kaldım.
Because thanks to you, I had to lie to Valerie.
Sayende bebeğimi taşıyan kadına yalan söylemek zorunda kaldım.
Thanks to you, I had to lie to the woman who's carrying my baby.
Yalan söylemek sadece durumu kötüleştirir.
The lying only makes it worse.
Tek yaptığın yalan söylemek.
Again! All you do is lie.
Murdoch öyle diyor! Ve katil oysa, yalan söylemek için nedeni var.
So says Murdoch, and he's got every reason to lie if he's the killer.
Yaşın hakkında yalan söylemek gibi.
Did you do something wrong, like lie about your age?
Ama yalan söylemek işleri daha zora sokar.
But lying's gonna make it worse.
Yalan söylemek istemiyorum Allah'ım.
I don't want to tell lies, my Allah.
Ben daha fazla yalan söylemek istemiyorum.
I don't want to lie anymore
Bunca zamandır annesine yalan söylemek zorunda kalıyor. Sen komadayken bile ona anlatamadı.
She's been lying to her mom this whole time, and, uh, she couldn't even talk to her when you were in a coma.
Babamı korumak için bizimkilere yalan söyledim ve sen de benim için yalan söylemek zorunda kaldın ve sana borcum büyük.
I lied to the PSU to protect my dad and you had to lie to cover me. And I owe you, big time.
Polise yalan söylemek daima tehlikelidir.
It is always dangerous to lie to the police.
Ama mevcut olmayan bir şeyle ilgili yalan söylemek aptalcadır.
But it is stupid to lie about that which is not at issue.
Yalan söylemek istemedim.
I didn't mean to lie.
Ama yalan söylemek sayılır bu.
That's like lying.
Ama yalan söylemek, saklanmak ifşa olmamak için yaptığımız işler, yorucu ve can sıkıcı.
But the lying, the hiding, the stifling day job to cover our tracks is exhausting and tedious.
İnsanları tanımdan onlara yalan söylemek hiç hoş değil Bay Smith.
It's not nice to lie to people. Before you even know them, Mr. Smith.
Muhtemelen ileride herkese en mutlu günüm, düğün günümdü yada ilk çocuğumun doğduğu gündü diye yalan söylemek zorunda kalacağım.
I'll probably have to lie to people, at some point, And say it was my wedding day or the birth of my first child,
Eğer kader ajanıysan, yalan söylemek çok basit.
If you're the agents of fate, lying is beneath you.
Genevieve Krauss cinayete yataklık etmek, adaleti yanıltmak ve federal dedektife yalan söylemek suçundan tutuklusunuz.
Genevieve Krauss, you are under arrest for conspiracy to murder, obstruction of justice, lying to a federal officer.
Bakın, size yalan söylemek zorunda kaldığım için üzgünüm bayan.
Look, I'm sorry I had to lie to you, miss.
- Hans'a yalan söylemek istemiyorum.
I don't like lying to Hans.
- Hans'a yalan söylemek istemiyorum.
- What have you lied about?
Yine de G.A. ve Bats'in yalan söylemek için bir sebepleri olduğuna eminim.
Still, I'm sure G.A. and bats have a reason for lying,
Herkesin önünde yalan söylemek için beni seçmesi.
To pick me... To stand up in fro of everyone and lie.
Yalan söylemek zorunda mısın?
You really think you have to lie?
Karımı ve kızımı buraya yalan söylemek için mi getirdim?
Your Honor, I bring my wife and daughter here to lie to you?
Ona yalan söylemek istemem.
Well, I wouldn't want to lie to her.
Yalan söylemek onlardan biri değil.
Dishonest is not one of them.
Yalan söylemek istememiştim.
I didn't mean to lie.
Bu kızın yalan söylemek için bir nedeni yok. Tanık sandalyesine çıktığı anda onu mahvedecekler.
She is going to get destroyed on the stand.
Ben de öyle ama bu durumda yalan söylemek zorunluluğum var.
Me neither, but lying to her kind of goes with our territory.
Ve yalan söylemek yok.
And no lying.
Ama haklısın, yalan söylemek iyidir.
You're right, it's good to lie.
Bak, anlıyorum, tabii ki, Violet için yalan söylemek istemiyorsun.
Look, I get, of course, you didn't want to lie for violet,
Anne babaya yalan söylemek.
Tell tales to mums and dads
Ben kimseye yalan söylemek istemiyorum.
I don't want to lie to anyone.
Tabii ki pişmanlıklarım var. Ama arkadaşımın adını korumak adına yalan söylemek zorunda olsam bile, bundan pişman değilim.
Ah, of course I have regrets, but protecting the name of my best friend, even if I had to lie about it, isn't one of them.
- Üzgünüm, yalan söylemek istemedim.
I'm sorry. I didn't want to lie.
Sana bir daha yalan söylemek istemiyorum.
I never wanna lie to you again.
Yalan hakkında yalan söylemek, bu aslında doğru söylemek gibi bir şey olur.
Lying about a lie, that's practically telling the truth.
- Yalan söylemek mi?
- Lying?
Ve bunları gizlemek için yalan söylemek zorundaydık.
'And we had to lie to hide them.'
Bak, Kirsten, Bak, sana ne söylememi istediğini bilmiyorum ama Benimle tanıştığından bu yana bana yalan söylemek dışında hiçbir şey yapmadın.
Look, Kirsten, look, I don't know what you want me to say to you, but you've done nothing but lie to me from the moment you met me.
Para kazandığımız müddetçe, yalan söylemek ve korku yaymak, yanlış şeyler değil.
Lying and spreading fear are fine as long as you make money doing it.
Bana öyle dedi. Yalan söylemek için bir nedeni de yoktu.
Got no reason to lie.
Sneakersdı o. Yalan söylemek için bir nedeni yoktu da.
It was Sneakers, and he's got no reason to lie.
Arkadaşlarıma komada olduğun yalanını söylemek istemiyorum artık.
I'd love to stop lying to my friends about you being in a coma.
Peki ya yalan söylemek?
- Lying?
İnternette sörf yapmanın en kolay yolu bu yalanı söylemek.
Surfing the web's about the only way a desk jockey stays sane nowadays.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]