English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Y ] / Yet

Yet tradutor Inglês

102,474 parallel translation
Gel gör ki buradayım.
And yet here I am.
Hey, şampanyayı hemen patlatma.
Hey, don't pop the champagne yet.
Henüz.
Not yet.
Yine de evdeki Cazibe'nin kalıntıları var.
And yet the Glamour on the house remains in place.
Le Verrier, Merkür'ün rotasının henüz keşfedilmemiş bir gezegenin çekiminden etkilendiğini öne sürdü.
It's off. Le Verrier proposed that Mercury's path is affected by the pull of a yet undiscovered planet, a planet he named Vulcan.
Ama sert tellerin aksine bu ağ bükülüyor... Kütleli her objenin çevresindeki kumaş gibi.
Yet unlike rigid wire, this grid work is curved, like fabric around any object of mass.
Nasıl oluyor da bilimdeki en karmaşık konuları kavrayabiliyorsun ama beni anlamıyor gibi davranıyorsun?
I don't understand. How is it that you can grasp the most intricate concepts in science, yet you pretend not to understand me?
Yine de emperyalistlerin taarruzlarına karşı insanların vatanlarını koruma dürtüsünü anlıyorum. Bu asilerin haklı olduğunu ima ediyor olamazsın.
And yet I do understand the impulse to protect one's homeland against the aggression of imperialists.
Profesör Einstein evde yok herhalde.
I have yet to hear it.
Söylentilerin tahmin aşamasında kaldığına seni temin edebilirim ama yine de dikkatli ol.
Yes, your cousin. I can assure you that rumors remain at the speculation stage, yet I would tread carefully.
Bu ispatı gördün ve bir şey söylemedin mi?
You saw this proof, and yet you said nothing?
Otelim henüz kaydımı yapmıyor ve Ravi, lütfen bana Katty de.
My hotel wouldn't let me check in yet, and, please, ravi. Call me katty.
Henüz dağıtmamış olduğu manevi bagaj için çok güçlü bir metafor.
A powerful metaphor for the spiritual baggage he had yet to shed.
Henüz müşterimiz yok.
We don't have any customers yet.
Öleceğimi sandım yine de bir şekilde bunu kendine döndürdün gururuna, kıskançlığına döndürdün.
I thought I was going to die, and yet somehow you've made this about you, about your pride, about your jealousy.
Henüz insan içine karışmaya hazır değilim.
I'm not ready to be around people yet.
Yetki kimde, belli değil.
We don't even know whose jurisdiction this is yet.
Henüz pek bir şey bulamadık.
Looks like we haven't found that much yet.
Henüz çoğumuz yanlış bir şey yapmadık, neden Diaz'ın bir gardiyanı vurmasının ceremesini biz çekelim?
Most of us have done nothing wrong yet, so why should we all go down because Diaz shot a guard?
Daha işimiz bitmedi.
We ain't done yet.
Aradan 50 yıl geçti, hala aynı haltlar için didişiyoruz.
Yet here we are, 50 years later, and still fighting over the same shit.
Durun. Daha "Sol Ayakla Resim" bile oynamadık.
We didn't even get to play Left Foot Art yet.
Henüz uyanmamış.
He hasn't woken up yet.
- Şahane. Sırtımda hiç tutulmamış yepyeni bir kas keşfettim.
I discovered a whole new muscle in my back I hadn't pulled yet.
- Parlak çocuk bakmıyor.
The slick one ain't looking yet.
Bu adam bizden daha iyi değil ama özgürce dolaşıp hayatımızı cehenneme çevirebiliyor.
This man is no better than we are, and yet he gets to roam free and make our lives a living hell?
Ama yine de ona güzelliği hatırlatmak için ensene balık dövmesi yaptırıyorsun.
But yet you're here getting a fish tattoo on your neck - to remind her of beauty. - Mmm-hmm.
Suçu başkasına atmak için bu kadar acele etmeyin Müdür Bey.
I wouldn't be so quick to assign blame yet, Warden.
Ama sen onu durdurmak için kolunu kırmayı tercih ettin.
Yet you still needed to break it to hold her back.
Henüz yakalanmadın, o kadar.
You just haven't been caught yet.
Henüz Floransa'dakiler ile karşılaştırmadım.
I haven't been ableto cross-reference themwith Florence yet.
Neyse ki yeterince aç değilim Bunun üzgün olması için.
Well, fortunately, I'm not hungry enough for that to be upsetting yet.
Sen vardın mı?
Are you there yet?
Yine de sokakta eczaneye doğru yürürken birden her şeyin ters gideceği kafama dank etti.
And yet, Keyes, as I was walking down the street to the drugstore, suddenly it came over me that everything would go wrong.
Çözdünüz mü, Profesör Einstein?
Not quite yet, but the beast is cowering, that's for sure! Scientist : Have you solved it, Professor Einstein?
Niyeyse daha yeni başladığını hissediyorum.
Yet I cannot help but feel somehow it's only just begun.
Nobel'i kazanmadı bile ama yine de baş sayfalarımızı süslüyor.
He didn't even win the Nobel and yet still he graces our front pages.
"Deneysel fizik üstadı olan Lenard'a hayranım ama kuramsal fizikte henüz kayda değer bir şey üretmedi."
Lenard : "I admire Lenard as a master of experimental physics. But he has not yet produced anything outstanding in theoretical physics."
Ne yazık ki bu ilaçlar PBS listesinde henüz bulunmuyor.
Unfortunately these drugs aren't on the PBS list yet.
- Boyası bile kuramamış gibi.
- Sounds like the paint isn't even dry yet.
Peki nasıl insan ruhu için özgürlük hakkında yazıp da siyonizme karşı olabilirsin?
So, how can you write about freedom for the human spirit, and yet still be opposed to Zionism?
Asya-Amerikalılar standart testlerde en yüksek puanları alıyorlar, büyük bir farkla, ama Fortune 500 CEO'larının % 4'ünden azı azınlıklardan çıkıyor.
Asian-Americans score the highest on standardized tests by a huge margin, and yet, less than 4 % of Fortune 500 CEOs are from minorities.
Hayır, henüz hazır değil.
No, she's not ready yet.
Senin hayranın olmadık henüz.
Well, we'll make a fan out of you yet.
Yüzler henüz yok ama, Roger'ın cesedini taşıyan iki kişinin olduğunu söyleyebilirim.
I don't have faces yet, but I can tell you that there are two figures carrying Roger's body.
Şimdilik bir fikrim yok.
I don't know yet.
Hiç burada olmazsan nasıl destek olacağım?
Yet not one word of support since we set foot in Berlin.
Hâlâ bir ümitsiz vaka değil.
It's not a lost cause yet.
Ancak ikisi de yanılsamadır.
Yet both are illusions.
Henüz değil.
Not yet, they haven't.
Henüz değil.
Not yet.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]