Bütün bildiğim bu tradutor Espanhol
186 parallel translation
Bütün bildiğim bu.
Es como se ser.
Bütün bildiğim bu. Yeminle.
Eso es todo lo que sé, de verdad.
Bütün bildiğim bu fikre burada bana annen verdi, and I'm just bound to go through with it.
sólo sé que intento sacar adelante esta idea... que tu madre me dio y estoy decidido a seguir con ello.
Bütün bildiğim bu.
Es todo lo que sé.
Ben de, bir palto aldığını söyledim, bütün bildiğim bu.
Le dije, "Compró un abrigo, es todo lo que sé."
Bütün bildiğim bu.
Eso es todo lo que sé.
Bütün bildiğim bu bina, zengin ve kaçık birine aitti.
Todo lo que sé es que este edificio perteneció a un anciano rico y excéntrico.
- Vickie.Bütün bildiğim bu kadar.
- Vickie. Eso es todo lo que sé.
Artık Giron'la beraber değil, bütün bildiğim bu.
Yo sé que andaba con un tipo, pero no sé con quien anda. Yo no sé nada.
Onlar hakkında bütün bildiğim bu.
Eso es todo lo que sé.
Bütün bildiğim bu.
Eso es lo único que sé.
Bütün bildiğim bu.
Supe que era una... Es todo lo que puedo decir.
Bütün bildiğim bu.
Es lo que sé.
Bütün bildiğim bu.
Qué equivocado estaba.
Bütün bildiğim bu sabah karımın çığlığıyla uyandığım.
Me despierta esta manana mi mujer gritando.
Bütün bildiğim bu.
- Eso es todo lo que sé.
- Bütün bildiğim bu.
- Es todo lo que sé.
- Bütün bildiğim bu.
- Eso es todo lo que se.
Benim bütün bildiğim bu.
- Es todo lo que sé.
Benim bütün bildiğim bu.
Esto es todo lo que conozco.
Onlar Cin... bütün bildiğim bu.
- Son los jinn es todo lo que sé.
Bütün bildiğim bu.
Pero eso es todo.
Bütün bildiğim bu duyguların sana ihtiyacımı doğurması.
Sólo sé que siento que te necesito.
- Bütün bildiğim bu.
- Sólo sé eso.
Bütün bildiğim bu.
- Es todo lo que se.
Ama bütün bildiğim bu.
Pero es lo único que sé.
Silver Lake'deler. Bütün bildiğim bu.
Están en Silverlake, no sé más.
Bütün bildiğim bu bir sırsa... ve elit tabakasa, bu iyi olamaz.
Todo lo que se es que si es secreto... y elitista, no puede ser bueno.
Şu anda bütün bildiğim bu kadar...
- Todo lo que sé ahora es esto.
Bütün bildiğim bu.
Es lo único que sé.
Ben dışarı çıkıyorum, bütün bildiğim bu.
Yo voy a salir, es todo lo que sé.
Bir aylık parayı ödemişti, Bütün bildiğim bu.
Había pagado el mes por adelantado, es todo lo que sé.
Bütün bildiğim bu, dostum, yemin ederim.
Es todo lo que sé, te lo juro.
Shakespeare'den bütün bildiğim bu.
Eso es todo lo que conozco de Shakespeare.
- Bütün bildiğim bu.
Eso es todo lo que sé.
Bu dünyada biraz öne geçmek için kullanabileceğimi bildiğim bütün kötü hileleri Hori zaten kullanıyor ve tuzağa düşmüyor.
Está desprovisto de vergüenza. Cada jugada la usa para tener éxito, para tener éxito a costa de los demás.
Ondan daha yaşlı olduğunu sanmıyorum. Yaşlı mıyım değil miyim bilmiyorum. Bildiğim şey, bir yıldır buradayım, ve öğrendiğim ilk şey, bütün bu olanların bir çocuk oyunu olmadığı.
No sé si lo soy o no, pero sí sé que llevo aquí un año y lo primero que aprendí es que esto no es un juego de niños.
Ben hayatımı bilgi arayarak geçirdim. Bu bütün bildiğim.
He pasado mi vida buscando el conocimiento, y esto es todo cuanto sé.
Bu bütün alanı kaplar, bildiğim kadarıyla.
Cubre toda la zona, hasta donde yo fui.
Benim bildiğim bütün sistemlerden çok açık arayla daha iyi çalışan bir sistemimiz var. Ve bu sistem devletimize güç,.. ... ve uluslararası arenada statü getirdi ve hepimize o gücü ve statüyü koruma sorumluluğu düşüyor.
Ha funcionado mucho, mucho mejor que cualquier otro sistema que conozca... y nos ha llevado a a la posición de poder... y, realmente, de supremacía internacional... que tenemos la responsabilidad de mantener y defender.
Bakın, bütün bildiğim, bu adamın arabasını buraya ittiği. Bize ise arabasını çarptığını söyledi.
solo se que el hombre empujó su carro hasta aquí y me dijo que había chocado.
Tek bildiğim şu Gallagher öldü ve senin Rus serbestçe geziyor. Ben de bütün gün senin şoförlüğünü yapıyorum, bu sinirimi bozuyor.
Sólo sé que Gallagher está muerto, que el ruso anda por ahí suelto, y que yo tengo que hacer de chófer todo el día. ¡ Estoy harto!
Bütün bildiğim, bu dünyada birbirimize ettiğimiz son sözlerin öfke dolu olduğu.
Sólo sé que nuestras últimas palabras en este mundo fueron iracundas.
- Üzgünüm Bay Safian bütün bildiğim bu. - Kendinde mi?
- ¿ Está conciente?
Bütün bildiğim bu.
Es todo lo que se.
Bütün bildiğim Ajan Mulder'ın sizin isteğiniz üzerine var gücüyle bu konuda çalışmakta olduğu, efendim.
Sé que Mulder está trabajando arduamente en este caso a su pedido, señor.
Bütün bildiğim dişlerim hiç bu kadar beyaz olmamıştı ve bahçemde 23 kiloluk domateslerin olduğu.
Todo lo que sé es que mis dientes jamás estuvieron tan blancos y mi jardín tiene tomates de 50-libras.
Bütün bildiğim bu.
No sé más.
Bütün bildiğim, bu, mükemmel bir yaşlanma ilerlemesi.
Podría ser normal en su proceso de envejecimiento.
Bütün bildiğim Daisey ve benim bu kavgayla hiçbir alakamızın olmadığı.
Sólo sé que Daisey y yo no teníamos nada que ver.
Bütün hayatım boyunca burada yaşadım... tüm bildiğim bu.
He vivido aquí toda mi vida y... Es todo lo que conozco.