English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ G ] / Gün gelecek

Gün gelecek tradutor Espanhol

1,110 parallel translation
Bir gün gelecek, Sheldon, senle ben, hiç olmazsa sen küllerinden doğuşu büyük ihanetin küllerinden doğuşu göreceksin.
Un día, Sheldon, tú y yo, o tú al menos renaceremos de las cenizas. Las cenizas de una gran traición.
Bir gün gelecek, çıkacağım ve seni öldüreceğim, pislik!
¡ Algún día saldré y te mataré, cabrón!
Bir gün gelecek, bu meseleyi anlayacaksın.
Algún día lo entenderás.
Bir gün gelecek, onlar da senin gözünle görecek.
Algún día verán lo que tú ves.
Gün gelecek, bizi hayvan besler gibi çoğaltacaklar.
Pronto nos criarán como ganado para hacer comida.
Troparevo, Chertanovo Medvedkovo ve elbette Cheremushki bir gün gelecek dünya yüzünden silineceklerini düşünmemişlerdir.
Troparevo, Chertánovo, Medvédievo, Beliáyevo - Bogorodskoe y claro está, Cherémushki, no sospecharon que adquirían la inmortalidad, en esos días, tristes para ellas, cuando fueron barridas de la faz de la Tierra.
Elbet başka bir gün gelecek.
Vendrán tiempos mejores.
Elbet başka bir gün gelecek!
Vendrán tiempos mejores.
Çocukları olmaz inşallah! Bir gün gelecek diyordum.
Me dije a mí misma que Ilyas volvería.
Elbet baska bir gün gelecek.
Vendrán tiempos mejores.
Elbet baska bir gün gelecek!
Vendrán tiempos mejores.
Fakat bir gün gelecek... gülmeden önce izin isteyeceğiz.
Pero un día... necesitaremos permiso hasta para reír.
"Gün gelecek kardeşim, geri dönecek... ve burayı mutantların hükmettiği bir gezegen haline getireceğim"
"Llegará el día, hermano, en el que regrese... y haga que éste sea un planeta gobernado por los mutantes".
Herkesin kim olduğunu bileceği gün gelecek.
El día en que se sepa quien es llegará.
Rafer, dostum, o gün gelecek.
Rafer, amigo, un día lo harás.
Bir gün gelecek.
Algún
Son yaptığım işte, etrafımı çevreleyen... Bir gün gelecek seni rahatsız eden tüm görüntüler zihninden silinecek.
En mi último trabajo, me entregué a la alegría que era... en algún momento, olvidarás las imágenes que te invaden.
Sözümü unutma Saddy, bir gün gelecek bu insanların hepsini Earlleri markizleri toprak ağalarını havaya uçuracaklar
Recuerda mis palabras hijo, vendran a nosotros cuando caiga sobre ellos la ira divina Los terratenientes, lords, marqueses caerán de los cielos
Ta kendisi, Gemileri Liverpool'a noelden önceki gün gelecek
exactamente Su barco llega a Liverpool el día antes de navidad
Bir gün gelecek, treni ancak Time dergisinin kapağında göreceksin o gün, ben de, resimdeki taksinin içinde olacağım.
Verá un tren en la portada de la revista Time... y yo estaré en la cabina.
Gün gelecek, tıpkı iki kolumun olduğu zamanlar gibi kürek çekebileceğim.
Un día volveré a remar como antes, con los dos brazos.
Neyse, bir kaç gün sana iyi gelecek.
Cambiar de aires te sentará bien.
Dawson City şerifi bir iki gün içinde onları almaya gelecek.
El sheriff de Dawson City los recogerá mañana o pasado.
Her gün, ilk çocuğumuz gelecek diye bekliyoruz.
Esperamos tener nuestro primer hijo un día de estos.
Bir gün eve üstündekileri değiştirmekten başka sebeplerle de gelecek.
Algún día vendrá a casa para algo más que cambiarse de ropa.
Bir gün gelecek bunlar bizim sefaletimizin resmini çekemeyecekler.
Llegará un día en el que no fotografiarán nuestra miseria.
Benim için hayat kızım, Pedro, ışık, gün, içinde bulunduğumuz an, hatıralar ve gelecek demek.
Para mí, la vida es mi hija Pedro la luz el día este momento los recuerdos el futuro.
Gün bitmeden, son gelecek.
Antes de que acabe el día, el fin llegará.
Aramamın sebebi, yarından sonraki gün Bay Newton ziyaretinize gelecek.
Llamé para decirle que el Sr. Newton lo visitará pasado mañana.
Hiç kimse olmamasından iyidir, ya da bir gün sıra ona gelecek.
Desea que nadie, o acabará durmiendo bajo tierra. Hey, soy Ellie.
Yeni mülk sahibi bir iki gün içinde sizinle konuşmaya gelecek.
El nuevo dueño vendrá dentro de unos días.
Yeni mülk sahibi bir iki gün içinde sizinle konusmaya gelecek.
El nuevo dueño vendrá dentro de unos días.
Yakışıklı yabancı, Bir gün zamanı gelecek, tüm hayallerim gerçek olduğunda...
Guapo extraño, un día llegará el momento en el que todos mis sueños se harán realidad...
O gün de gelecek.
Ya llegara ese día.
Bir gün yalnız gelecek ve çiçek bırakacağım.
Volveré un día de estos a traerle flores.
Hızlan biraz, bugün yoğun bir gün. Çamaşırcılar gelecek.
Vamos, hoy vienen los de la lavandería.
Hep "Billy bir gün buraya gelecek ve bunları bana soracak" dedim.
Dije : " "Algún día, Billy entrará aquí y los pedirá." "
Hiç unutma. Bir gün, dünyanın göz kamaştırıcı... olduğu bir zaman gelecek.
Recuérdalo, pero llegará el día... será muy hermoso.
Bu gün dünyamızla olan ilişkimiz yüzyıllar boyu etkisini sürdürerek gelecek nesillerimizin kaderini belirleyecek.
Lo que hagamos ahora con nuestro mundo afectará poderosamente los próximos siglos y a nuestros descendientes.
Bir gün fazla üzerime gelecek.
Uno de estos días me voy a hartar.
Sonradan gelecek bir miktar yağmur haricinde güzel bir gün olacak.
Luego hará bueno, y quizás llueva un poco esta tarde.
Bir gün bir kral gelecek ve kılıç yine yükselecek.
Un día, vendrá un rey... y la espada saldrá de nuevo.
"Ve son günlerde gelecek... ifrit yüz yıl, otuz gün, otuz gece hüküm sürecek."
"Y sucederá que en los últimos días la bestia llegará a reinar cien marcas con sus treinta días y noches."
Bu arada, bir kaç gün içinde önemli bir alıcı gelecek.
Sabes, vendrá un importante comprador en estos días...
Bir gün bana da sıra gelecek. Ne kadar şanssızım!
Un día de estos... ¡ Qué mala suerte!
İçimdeki kötü his bir gün, gelecek hafta veya yarın arabamın bagajını açacağımı ve onun "Sobe!" diyeceğini söylüyor.
Tengo el presentimiento de que un día, mañana o la semana que viene, abriré el maletero de mi coche o el armario y ¡ tachán!
Birkaç gün içinde belgeleri damgalamak için bir hükümet temsilcisi gelecek.
Sí, el Comité de Relaciones Laborales vendrá a dar su aprobación.
Bir gün kuşlar bana gelecek.
Algún día las aves vendrán a mí
Bir gün kuşlar gelecek.
Algún día las aves llegarán
Çünkü bir gün kapıyı açacak ve fotoğrafa gireceğim ve Marie bana gelecek.
Porque yo anhelo... por el día en que abro la puerta, y entro a la foto... y Marie viene a mí...
100 gün sonra buraya gelecek.
Vendrá cuando pasen 100 días, al terminar el luto.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]