English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ O ] / Orada mı

Orada mı tradutor Espanhol

36,695 parallel translation
Queens, orada mısın?
¿ Queens, estás ahí?
Baba, orada mısın?
Papá, ¿ estás ahí?
- Dur Owen. - Orada mısın tatlım?
- Cariño, ¿ estás ahí?
Alessandra orada mı?
¿ Alessandra?
Orada mısın?
¿ Hola? ¡ Farah!
Babam orada mıydı?
¿ Estaba papi?
Cole geçen hafta orada mıydı?
¿ Cole estuvo allí la semana pasada?
- İçeri gir, bak bakalım Pietro orada mı?
- Entrad. Id a ver si está Pietro.
Philip, orada mısın?
Philip, ¿ estás ahí?
Patron, orada mısın?
- Jefe, ¿ estás allí?
- Buldum. - Telefon şu an orada mı?
- ¿ Ahí se encuentra el teléfono ahora?
Tyrell, orada mısın?
Tyrell, ¿ estás ahí?
Thomas, orada mısın?
Thomas, ¿ estás ahí?
Orada mıydınız?
¿ Estuvo usted allí?
Bir fotoğraf çekme umuduyla orada mı oturuyorlar yani?
¿ Se van a sentar ahí esperando una foto?
Şu, hep orada mıydı?
¿ Eso siempre estuvo ahí?
Bakalım... orada bir yerde bizden biri var mı?
Vamos a ver... Vamos a ver si hay alguien de mi gente por aquí.
İlk olarak 34 numaralı rıhtımın orada vurulmuşsun.
Te dispararon por primera vez fuera del amarradero 34.
Orada birisi var mı?
¿ Hay alguien ahí?
Böylece orada kaldım, sadece izledim.
Así que me quedé allí, sólo viendo.
Orada durup o kadının adaletten kaçmasına seyirci kalmayacaktım.
De ninguna manera iba a quedarme quieto viendo como esa mujer eludía a la justicia, otra vez no.
Yine orada olduğumu sandım.
Y pensé que volvía a estar allí.
Gordon Rimmer ve fedaileri orada olacaksa, bundan daha iyi bir plana ihtiyacımız var.
Si Gordon Rimmer y sus gorilas están ahí necesitamos un plan mejor.
Bu noktada, neden orada olduğumu açıklayamam ve yeteri kadar pisliğin içine battım zaten.
A estas alturas, no puedo explicar por qué estaba allí y ya estoy de mierda hasta las orejas con ellos, así que...
Yakında orada olacağım.
En un rato voy para allá.
Amanda'yı alırım ve orada buluşuruz ama önce burada halletmem gereken bir iş var.
Voy por Amanda y nos vemos allí, pero antes tengo algo que hacer aquí.
- Oraya gitmemiz lazım. - Dur orada.
- Tenemos que ir allí adentro.
Her zaman orada kalırım.
Siempre es el Pierre.
Allegra'ya Oaxaca'ya taşınma olasılığından söz ettim. Bana kalsa orada emekli olurum ve orada yaşarım... Oaxaca'da mutlu bir yaşam sürer, mezcal içer... güzel mole ve tortilla yerim.
He hablado con Allegra de la posibilidad de mudarnos a Oaxaca y si pudiera, me gustaría jubilarme, vivir y ser feliz allí, bebiendo mezcales y comiendo tortillas y buen mole.
Genelde yalnız dolaşırdı ama orada panterin bakımıyla ilgilenen Angelino Sepino vardı.
- ¿ Iba solo? - Con Angelino Sepino, él se ocupaba de ella.
Beni bekle, ben de orada olmalıyım.
Esperad, tengo que estar yo.
Orada olduklarını biliyoruz zaten. Başka bir şey var mı?
Bueno, ya sabemos que estuvieron allí. ¿ Algo más?
Dairenize gittik... bir kaç adamımız hala orada.
Estuvimos en su departamento y, en este momento, hay dos oficiales allí.
Korkarım senin neden orada... olduğunu da unuttum.
Me temo que también olvidé por qué estabas allí.
- Git bak bakalım ne oluyor orada.
- Vuelve allí, vete a ver. - Vale.
Biliyor musun, orada ne olduğunu, ne yaptığımı en sonunda hatırladım.
Tú sabes, yo... finalmente recordé lo que pasó allí afuera... Lo que hice.
Bekle bakalım orada.
Espera un momento, as.
Orada Gabriel'le oturup konuşuyordun ve fark ettim ki tanıştığım tek insan yani sevdiği birinin ölümünü izlemiş tanıdığım tek insan sensin.
Pero mientras, sentada allí, hablabas sobre Gabriel me di cuenta de que eres la única persona que conocí en mi vida la única que conocí que vio morir a un ser querido.
Pekala, orada olacağım.
Bueno, enseguida voy.
Orada olacağım.
Voy para allá.
Snapper Carr, benim orada çalıştığımı inkar ediyor.
Snapper Carr, se rehúsa a reconocerme como su empleada.
Orada buluşalım.
Nos veremos allí.
Dünyada buluşmayı planladık orada birlikte çabalamak için, ama ben vardığımda ne onlardan birini buldum ne de hoş karşılandım.
Teníamos la intención de encontrarnos en la Tierra, para buscar refugio allí juntos, pero cuando llegué... no los encontré... ni ninguna forma de bienvenida.
Korkarım, hiç orada değildiniz.
Nunca estuvisteis allí, me temo.
- Uzaylı kaçağımızı da orada bulacağız.
Y allí es donde encontraremos a nuestro alienígena no identificado.
Orada bıraktığım ve almam gereken bir şeyim vardı.
Es complicado. Dejé algo ahí, y tenía que recuperarlo.
Orada ders vermem beni diğer profesörlerden daha mı az değerli yapıyor?
¿ Eso me hace menos hombre que cualquier profesor de ahí fuera?
Orada fazladan birkaç mücevher var bu yüzden gelecek ayımın kirasını da buradan çıkarırsın.
Sabes, hay un par de joyas extras ahí Así que lo puedes aplicar como pago de la renta del próximo mes
Orada başkası da var mıydı?
¿ Alguien más estaba ahí?
- Kilisedeki toplantı bitince orada kalıp kutuları hazırladım.
Me quedé después de la reunión en la parroquia, llenando cajas.
Psikiyatrik değerlendirme, profiller falan için gönüllü oldum, ücretsiz işte. - Orada bir arkadaş edinirsem Raymond Blackstone'a baktırırım. - Tamam.
Me puse de voluntario para evaluaciones psicológicas, lo que necesiten, gratuitamente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]