Pazar tradutor Espanhol
11,973 parallel translation
Pazar olan günde mi? Etraf hıncahınç dolu olacak.
¿ En un día de mercado?
- Pazar yürüyüşünü hâlâ yapıyor musun?
- ¿ La excursión del domingo sigue en pie?
Rönesans kadını kendini aç bırakmaya mecbur değildi. Kadın cinselliğinin moda sektörü pazarına oyuncak olmuş, anoreksik hâlinin aksine.
Las mujeres del renacimiento no estaban forzadas a morirse de hambre dentro de la versión anorexica de la industria de la moda de la sexualidad femenina.
Yanlışlıkla bir halı pazarını vurabiliriz.
Puede que volemos un bazar por error.
Reath kapandığı için pazar tedariki düşer bu yüzden bakır fiyatı yükselir.
Sin Reath, el suministro a los mercados caerá entonces el precio del cobre debería aumentar.
Pazar günü?
Un domingo?
Hayır, pazar öğleden sonra olduğunu biliyorum.
Sé que es domingo por la tarde.
Burada işimiz bittiğinde tüm pazarı satın alacağım.
Voy a comprar a todo el bazar cuando hayamos terminado aquí.
Leith Pazarı.
_
D'avin Leith pazarında bekliyor.
D'avin está a la espera en el mercado de Leith.
Evet, o Pazar günü Pazzi ailesinin tamamı küçük düşürüldü.
Toda la familia Pazzi cayó en desgracia ese domingo.
# Ve pazar geç gelir her seferinde #
# Y el domingo siempre llega tarde #
Wayne'nin Waffle Evi pazar günlerinizi geçirebileceğiniz yer.
Wayne's Waffle House es el lugar en el que pasar tus domingos.
Mühim konuklar olduğunda şarkı söyler ve en iyi Pazar giysilerimizi giyebiliriz.
Cuando hay invitados importantes, cantamos y nos ponemos la mejor ropa.
Geri kalan herkes, en iyi Pazar giysilerini.
El resto usará su mejor ropa.
Gezdiğin pazar kötü haber kokuyor.
Ese mercado no es bueno.
Onun pazarında da çocuklar için öncelik diye bir şey yoktu.
Y en su mercado, una chica sin antecedentes no valía nada.
Pazar olmaz.
los domingos. No, no los domingos.
Pazar günleri ailemle yemek yeriz.
Cenamos con mi familia los domingos.
- Pazar ve pazartesileri de dahil.
Incluyendo los domingos y los lunes.
O pazar günü hakkında son hatırladığınız şey neydi?
¿ Qué es lo último que recuerdas sobre ese domingo?
Pazar...
Domingo...
18 Ekim Pazar günü, maalesef oğlunuz bir eğitim görevi sırasında öldürüldü.
NIX : ES CON GRAN PESAR QUE LES ESCRIBO.
Evet, o Pazar günü Pazzi ailesinin tamamı küçük düşürüldü.
Sí, toda la familia Pazzi se vino abajo ese domingo.
Ayrıca bunu nasıl mı biliyorum çünkü her pazar aynı şey oluyor.
¿ Y sabes por qué lo sé? Porque haces lo mismo lo mismo cada domingo.
Müşteri kalitenizi arttıracağım, pazarınızı genişleteceğim.
Voy a incrementar su clientela, aumentar su mercado.
Pazar günü bekliyoruz.
Vamos a tratar de nuevo el domingo.
Pazar günü bizimle kiliseye geleceğini söyledi.
Dijo que iba a venir con nosotros a misa el domingo.
Pazar günü eğitim uçuşlarımız var...
El domingo tenemos vuelos de entrenamiento...
- Teşekkürler, Nicholas, Pazar günü.
Gracias, Nikolay, por lo del domingo.
Ara sıra görüşürüz. Pazar günleri.
Nos veremos de vez en cuando, los domingos.
Üniversite futbolu pazarını iyice sevdim.
Estoy sorprendentemente intrigado por la perspectiva de la Escuela de Fútbol sábados.
Pazar günü, saat geç oldu.
Es tarde y es Domingo.
Hiçbir pazar söylediklerimi dinlemiyorsun.
Todos estos domingos, tu no has escuchado una palabra que haya dicho.
Bu avlunun kapısından girdiğinde saraya değil, bir pazar yerine giriyorsun.
Al cruzar las puertas de esta corte, no entras en una sala, sino en un mercado.
Pazar akşamı yemeğe geliyor musunuz?
¿ Van a venir a comer el domingo?
Pazar'a kadar izcilik gezisinde, yani dergi bizimdir.
Él está en un viaje con los exploradores hasta el domingo, entonces es nuestra.
Pazar?
¿ El domingo?
Avrupa pazarının kapısı olduğumuz için.
Porque... es la puerta de entrada al mercado europeo.
Ama herkesin konforu için, pazar grubunu önlemek için elinden geleni yapmalısın.
Pero para la comodidad de todos, te pedimos que hagas lo posible para evitar la misa del domingo.
Madam, pazar günü evde olacak.
Señora, estará en casa para la misa del domingo.
Neden pazar derslerine katılmıyorsun?
¿ Por qué no asistes a una clase un Domingo?
Pazar okulundan hatırladığımı tek şey şehitler azizler, mesihler. Hepsinin sonu aynı oluyor.
Lo único que recuerdo de la catequesis... es que los mártires... los santos, los salvadores... acaban todos igual.
Pazarın % 15'ine giriyorum, yani çok iyi.
Estoy obteniendo un 15 % de ganancias, así que eso es muy bueno.
Yani Dört Şehirler pazarında daha çok, Des Moines'de daha az reklam alacağız.
Queremos concentrarnos en anuncios publicitarios en el mercado de las cuatro ciudades, y menos en Des Moines.
Canımı sıkan tüm o şeyler arabada şarkı söylemen Michelle'in pazar günleri yaptığı güveci sevmiş numaraların.
De todas las cosas que pensé que me arrepentía, ya sabes... que cantes en el auto... fingir que te gusta el guiso de los domingos de Michelle...
Söylemem lazım ki "Kanlı Pazar" en sevdiğim filmdir.
Tengo que decir que'Sunday Bloody Sunday'es mi favorito.
Pazar günü, herkes gibi gazeteden okuyup öğrenmek zorundasın.
Tendrás que leer sobre ello en el periódico del domingo, como todos los demás.
Harrison Wells ve Tess Morgan, bir pazar günü araba sürerken, lastikleri patlar. Wells kontrolü kaybeder. Maalesef Tess olay yerinde can verir.
Harrison Wells, Tess Morgan salen un domingo con el coche, el neumático revienta, Wells pierde el control, y, tristemente, Tess muere en el acto.
Latin pazarını unutmuşum!
Me olvidé del mercado Latina!
Pazar?
El bazar?
pazartesi 216
pazar günü 59
pazarlık 23
pazartesi mi 18
pazartesi görüşürüz 74
pazartesi sabahı 26
pazar mı 17
pazar günü 59
pazarlık 23
pazartesi mi 18
pazartesi görüşürüz 74
pazartesi sabahı 26
pazar mı 17