Pazartesi tradutor Espanhol
6,875 parallel translation
Sizi bu gece burada tutacağım şayet kendinizi iyi hissederseniz. pazartesi günü işe başlayabilirsiniz
Pasará la noche aquí y, si se siente bien, probablemente pueda ir a trabajar el lunes.
Bazı pazartesi günleri gündemime alıyorum.
A veces los lunes me afectan.
Üzgünüm. Pazartesi gününe kadar bitirmem gereken bir tarih ödevim var. Ve haftasonumu onun üzerinde çalışarak geçirmeliyim.
Tengo un proyecto de historia que entregar el lunes, y tengo que trabajar en él todo el fin de semana.
Çorbayı gelecek pazartesi anca bitirir.
Se terminará la sopa el próximo lunes.
Hayır, ona de ki eğer banka pazar günü kapalıysa, pazartesi ödeme, yaptığında senden koduğumun gecikme ücretini alamazlar.
No, tienes que decirle que si el banco está cerrado el domingo, no hay un puto recargo si le pagas el lunes por la mañana.
- Neyse, pazartesi görüşürüz.
- Nos vemos el lunes. - Sí.
Açıkçası, pazartesi sabahı.
Estrictamente hablando, es lunes por la mañana.
Ve ben de sizin beni Pazartesi akşam yemeğine götüreceğiniz kanısına kapıldım.
Y yo tengo la impresión de que me vas a llevar a cenar el lunes.
Sizi Pazartesi akşam yemeğine mi götüreceğim?
¿ Te voy a llevar a cenar el lunes?
Pazartesi görüşürüz.
Te veré el lunes.
Sizinle de Pazartesi gecesi görüşürüz.
Y a ti te veré el lunes por la noche.
Pazartesi sabahı onu görmeye gittim.
Así que fui a verle el lunes temprano.
Bir pazartesi sabahı derse gitmiş ve ortalıktan kaybolmuş.
Un lunes a la mañana fue a clase y desapareció.
Pazartesi günü etsiz gittiğinizde, aslında katkıda bulunmak Iklim değişikliği, kirlilik Gezegenimizin kaynakların tükenmesi ve kendi sağlık Sonra haftanın sadece altı gün, yedi yerine.
Cuando vayas sin carne el lunes, que esencialmente contribuyes al cambio climático, la contaminación el agotamiento de los recursos de nuestro planeta y de su propia salud entonces sólo seis días de la semana, en lugar de siete.
Temizlikçi her pazartesi geliyor.
La asistenta viene todos los días.
- pazartesi..
- Lunes...
Pazartesi sabahları ev hanımlarına dans dersleri veriyormuş.
Dando lecciones de baile a amas de casa los lunes por la mañana.
Bu arada, ev hanımları ne diye pazartesi sabahı dans ediyorlar?
Por cierto, las amas de casa... ¿ Por qué bailan los lunes por la mañana?
Pazartesi...
Lunes...
Çünkü pazartesi sabahı olduğu için.
Porque es lunes por la mañana.
Pazartesi günü herkes için yeni bir başlangıçtır.
El lunes es un nuevo comienzo para todos.
Pazartesi onlar için diğer günler gibi işte.
El lunes es solo otro día para ellas.
Biraz yeni müşteri edinmek istemiştim o yüzden Pazartesi gecesi yayın yapan spor kanallarından almıştım.
Quería captar a nuevos clientes, así que contraté uno de esos canales de fútbol los lunes noche.
- Nedime elbisesi alışverişi. Pazartesi.
El lunes vamos a comprar los vestidos de damas de honor.
14 Ekim 1996, Pazartesi. "Finetime" Cast
Lunes 14 de octubre de 1996.
- Pazartesi.
- El lunes.
Pazartesi günü denetimim var.
El lunes tengo una inspección.
Bugün Pazartesi.
Es lunes.
Pazartesi her yer kapalı.
Todo está cerrado los lunes.
Kilise pazartesi öğleden sonraya alındı.
Cambiamos la iglesia para el lunes por la tarde.
High Country Otel'de ol. Pazartesi sabahı 9'da. Oda 117.
Esté en el High-Country Hotel Suites, el lunes a las nueve de la mañana, habitación 117.
Şey... Çıkmadan önce bilgisayarımı şarja koymayı unuttuğumu hatırladım. Pazartesi olmadan yeni dizin kâğıdı almalıyım.
Bueno... acabo de recordar que olvidé cargar mi computadora antes de salir y que tengo que comprar fichas nuevas antes del lunes.
Pazartesi günü çeki gönderirim.
Le enviaré un cheque el lunes.
Pazartesi veya çarşamba, saat sekiz veya dörtte olabilir. Ne zaman olacağını gösteren bir şey mi var?
Podía ser a las ocho o a las cuatro, lunes o miércoles... cuándo algo emocionante suceda.
Yusef Ryder iki hafta önce şartlı tahliye oldu. Pazartesi gününe dek ortalıkta gözükmedi. Sonra bir silah dükkanının soyarken güvenlik kamerasına yakalandı.
Yusef Ryder no acudió a su cita por la condicional hace dos semanas desapareció del mapa el lunes, cuando le grabaron robando una tienda de armas.
Her Pazartesi gece, Henderson kulenin kapalı yaptığı telefon ping.
Cada lunes por la noche su teléfono se registra en la antena de Henderson.
Pazartesi günü Henderson Helen'in uçak bileti satın alındı.
El avión de Helen se compró en Henderson un lunes.
Hiçbirşey olmayacak kadar Pazartesi sabahı olur.
No va a pasar nada hasta el lunes por la noche.
Bu kötü paskalya pazartesi sabahında başınız sağ olsun.
Tenga nuestras condolencias en este oscuro lunes de Pascua.
- Pazartesi.
El lunes.
- Pazartesi mi?
¿ El lunes?
Bu pazartesi mi?
¿ Este lunes?
Babası pazartesi günü ölmüş.
Murió el lunes.
Pazartesi günü iyi olacağım.
I'll be fi-i-i-ine. *
Pazartesi 3?
- ¿ Lunes a las 15h?
Tamam. Pazartesi günü görüşürüz.
Muy bien, te veré el lunes.
Pazartesi günü evlat edinileceğiz.
Nos adoptarán el lunes.
Pazartesi başlıyorsun.
Comienzas el lunes.
Pazartesi günleri etsiz olacak gibi.
Como ir sin carne los lunes.
Yalnız bir pazartesi sabahında bir başına buraya geliyor. Sadece o!
¡ Solo por ella misma!
Pazartesi.
- El lunes.
pazartesi mi 18
pazartesi görüşürüz 74
pazartesi sabahı 26
pazar 161
pazar günü 59
pazarlık 23
pazar mı 17
pazartesi görüşürüz 74
pazartesi sabahı 26
pazar 161
pazar günü 59
pazarlık 23
pazar mı 17