Biliyorsun değil mi tradutor Francês
7,351 parallel translation
Kız bizimle gelemez, biliyorsun değil mi?
Vous le connaissez ne pouvait pas venir avec nous, non?
Bildiğimi biliyorsun değil mi?
Vous savez que je sais?
Chessani'nin öldüğünü biliyorsun değil mi?
Vous savez que Chessani est mort?
Bunun kulağa nasıl geldiğini biliyorsun değil mi?
Tu sais de quoi ça a l'air?
Sinema filmlerinde göründüğü kadar kolay değil, biliyorsun değil mi?
Ce n'est pas aussi simple qu'au cinéma, tu sais?
Bunu biliyorsun değil mi?
Tu le sais, n'est-ce pas?
Ben Abby değilim, biliyorsun değil mi?
Tu sais que je ne suis pas Abby?
Salaksın biliyorsun değil mi?
T'es con, tu le sais ça?
Bunu biliyorsun değil mi?
Tu le sais?
Asla seni kalbimden atmayacağım, bunu biliyorsun değil mi?
Je t'aimerai toujours. Tu le sais?
Helikopterler kalktığı an bir daha asla eve dönmeyeceğimizi biliyorsun değil mi?
Tu sais que, une fois ces hélicos décollés, on ne reviendra jamais à la maison.
Yanılıyor olabilirsin, biliyorsun değil mi?
Tu pourrais avoir tord, tu sais.
Taşınmak demenin artık eve gelmemek olduğunu biliyorsun değil mi?
Tu comprends que tout l'intérêt de déménager est de ne plus être à la maison, non?
Biliyorsun değil mi, gözlerinden anlaşılıyor.
Tu sais, n'est-ce pas? Oh, je peux le voir.
Biliyorsun değil mi?
Tu sais ça?
Seni sinirlendirmek için beni kullanıyor, biliyorsun değil mi?
Il m'utilise pour t'emmerder. Tu le sais ça, pas vrai?
Beyaz önlük sendromunu biliyorsun değil mi? Hastanın kalbi doktoru gördüğü anda daha hızlı atmaya başlar.
Vous connaissez le syndrome de la blouse blanche, n'est ce pas, lorsque le cœur d'un patient bat plus vite à la vue d'un médecin?
Işığın hem parçacık hem de dalga yaydığını biliyorsun değil mi?
Ok, vous comprenez que la lumière n'est que particules et ondes?
İnternet denen bir şey var, biliyorsun değil mi?
Tu connais cette chose qu'on appelle Internet, non?
- Ne yaptığını biliyorsun değil mi?
Tu sais ce que tu fais, pas vrai?
Benim nasıl... kendimi sabote edip kibirli davrandığımı biliyorsun değil mi?
Tu sais comment je... gâche tout et que je commence à faire l'hypocrite et à faire comme si de rien n'était?
- Benim sezgilerim kuvvetlidir biliyorsun değil mi?
- Huh? - Tu sais que je suis un peu psychique?
Bu ne demek biliyorsun değil mi?
Vous savez ce que ça signifie, n'est-ce pas?
Öleceğiz, biliyorsun değil mi?
On va mourir. Tu le sais?
Buradaki iletişim ağının nasıl işlediğini biliyorsun değil mi?
Vous savez comment faire fonctionner toutes les lignes de communication ici?
Ama sen benim her şeyimsin. Bunu biliyorsun, değil mi?
Mais tu es tout pour moi.
Biliyorsun, değil mi?
tu le sais.
Biliyorsun değil mi?
Tu le sais, non?
Artık kim olduğumu biliyorsun, değil mi?
Vous savez maintenant, n'est-ce pas?
O halde ön kapının da nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?
Alors tu sais où se trouve la porte d'entrée?
Seni duyduğumu biliyorsun, değil mi? İyi eğlenceler.
Tu sais que je peux t'entendre, pas vrai?
Biliyorsun, değil mi?
Tu le savais déjà, non?
Kenny Fournette... Ego ve duyarlılığın tuhaf bir karışımısın biliyorsun, değil mi?
Tu es un mélange intéressant d'égo et de sensibilité, tu sais ça?
Grimmlerin ne iş yaptığını biliyorsun, değil mi?
Tu sais ce qu'un Grimm fait?
Biliyorsun değil mi?
Tu vois?
Buranın kuralları var. Biliyorsun, değil mi?
Il y a des règles, tu sais?
Noorie'yle benim birlikte olduğumuzu biliyorsun, değil mi?
Tu sais que Noorie et moi sommes ensemble?
- Kardeş olduklarını biliyorsun, değil mi?
Tu réalises qu'ils sont frères?
- Biliyorsun, değil mi?
Tu le sens, hein?
Yarın her şey iyi olacak. Biliyorsun, değil mi?
On sait ce qu'on fait.
Biliyorsun, değil mi?
Tu le sais, n'est-ce pas?
Bunu biliyorsun, değil mi?
Tu le sais, non?
Her zaman bir şeyler, birileri olacak biliyorsun, değil mi?
Il y aura toujours quelque chose, quelqu'un, tu le sais, non?
Bunu biliyorsun, değil mi?
Vous le savez, n'est-ce pas?
- Biliyorsun bunu, değil mi?
Tu sais ça, pas vrai?
- Öyleyse ne yaptığını biliyorsun, değil mi?
Alors tu sais ce qu'elle a fait?
Geçen senenin domates hasadının temizlendiğini biliyorsun, değil mi?
Vous savez que l'année dernière, la récolte de tomate a été détruite? Vous le saviez?
Ya da tek kelime bile etmeden giderim belki. Bunun nasıl olduğunu biliyorsun, değil mi?
Ou bien je dois juste m'en aller... sans rien dire.
Fiziksel olarak dükkanda bulunmak çalışmak anlamına gelmiyor biliyorsun, değil mi?
Tu réalises que les êtres humains dans le magasin ne répondent pas aux critères du travail, pas vrai?
İnsanların buraya geleceklerini öğrenmek için gelmediklerini biliyorsun, değil mi?
Tu sais que les gens ne viennent pas vraiment là pour entendre des choses sur leur futur pas vrai?
Çok sikimde değil biliyorsun, değil mi?
Je me fiche du fric, d'accord?
değil mi 44479
degil mi 350
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
degil mi 350
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil misiniz 34
değil mi evlat 40
değil mi hayatım 33
değil mi jack 21
değil miyiz 24
değil mi oğlum 33
değil mi kaptan 17
değil miydi 73
değil mi beyler 17
değil mi joe 23
değil mi evlat 40
değil mi hayatım 33
değil mi jack 21
değil miyiz 24
değil mi oğlum 33
değil mi kaptan 17
değil miydi 73
değil mi beyler 17
değil mi joe 23