Bu ses tradutor Francês
13,849 parallel translation
Bu ses ne?
Qu'est-ce que c'était?
Bu ses hiç iyi gibi gelmedi.
Ça m'a pas l'air agréable.
- Bu ses tonunu biliyorum.
Je connais ce ton.
Bu gücünün aralığı ne?
Quel est l'impact de ses pouvoirs sur les tiens?
İki polisimizin sokak ortasında öldürülmesine neden olmadıysa tabii. Bu durumda cinayetten o sorumlu demektir. Ve benim gözümde tutuklanması vereceği bilgilerden daha önemlidir.
Sauf s'il est la raison pour laquelle nos deux officiers ont été abattus dans la rue, auquel cas, il est responsable de meurtre et ses connaissances m'importeront moins que son arrestation.
Bu ise, tarafımdan kâhyamıza yazılmış karısının ve oğullarının Ventris Kalesinde işlerini ve barınaklarını garanti altına alan bir mektup.
Ceci est une lettre de ma part pour notre intendant, proclamant l'asile à sa femme et à ses garçons ici à Castle Ventris.
Bu yüzden ailelerine FedEx ile formlarını postaladım hepsi derli toplu şekildeydi.
Donc, je vais envoyer les formulaires à ses parents, Pour mettre tour ça à plat.
Bugün Başkan ve danışmanlarının tam da bu mesajı duyacağını umuyorum.
Et c'est le message que, j'espère, le président va comprendre ainsi que ses conseillers quand je les rencontrerait aujourd'hui.
İsteğiniz üzerine başkomiserim Jerry Shea'nın bu yıl gezdiği yerlerin tam listesi. Mali kayıtlarının kapsamlı bir listesiyle birlikte. - Ancak FBI bazı sorunlar buldu.
Comme vous avez demandé, capitaine, voici la liste des lieux où Jerry Shea a voyagé cette année, ainsi qu'un compte rendu simplifié de ses finances, et le Bureau a trouvé quelques problèmes.
Ailesi bu konuda ne yaptı?
Et ses parents?
Bu sorumluluk için yaşı küçük.
Jeune, pour ses responsabilités.
Yakut kırmızısı topuklularının ucunda yürürken bu yolda onun yanında olacak.
Il sera de son côté des rails, sur ses talons.
Acil yardımına ihtiyacınız olduğunu söylediğiniz için müvekkilim bu akşamki planlarını yarıda kesti.
Mon client a interrompu ses projets ce soir car vous avez dit que vous aviez besoin de son aide immédiatement.
- Pekala, belki ben Anna'yı yakınlarını aramadan önce birkaç saat beklemeye ikna edebilirim. Bu arada biz de bu işi çözmeye fırsat buluruz.
Peut-être que je peux convaincre Anna d'attendre quelques heures avant de prévenir ses proches tant que nous avons encore une chance de résoudre ça.
Başta öfke nöbetlerinden birini geçiriyor sandım, çünkü markamızın bir parçası bu.
J'ai cru d'abord qu'elle faisait encore un de ses caprices, parce que ça fait partie de notre marque de fabrique.
- Kanının bu geceki durumuna bağlı.
Ça va dépendre de ses analyses de sang qui arriveront ce soir.
Yüksek Mahkeme'nin bu olaydan kendini uzaklaştırdığını görmek sizi şaşırtmamıştır?
Donc vous n'êtes pas surprise que la Chancellerie se précipite pour prendre ses distances avec l'affaire?
Almanya kendi vatandaşlarını gözetleyen ilk ülke değil. Ama Alman İstihbaratı bu konuda akıllıca davrandı.
L'Allemagne n'est pas le premier pays à espionner ses citoyens, mais les services secrets allemands l'ont joué fine.
Müvekkillerinin hemen kabul edeceğini biliyor ve bu işten kolayca çıkmak istiyor.
Car il sait que ses clients vont sauter dessus et c'est la sortie la plus facile.
Bu kötü bir şey işte. Müzik zevkinden bahsetmeye gerek yok bile.
C'est à coup sûr un moins, sans compter ses goûts musicaux.
O zaman bize Dmitry'nin kulübüne girmek için arama izni verin. Kanıtı bulur sonra da patronlarına karşı gelmesi için... -... bu koz ile ona baskı yapabiliriz.
Donnez-nous un mandat pour fouiller le club de Dmitry, on trouvera des preuves, qu'on utilisera pour faire pression sur lui afin d'avoir ses patrons.
Bu Lord Tristan Du Martel'in her zaman ki numaralarının peşinde olduğunu varsayıyorum?
Dois-je présumer que le lord Tristan Du Martel a recours à ses pièges habituels?
Cadı gördüklerinin sürekli olarak değiştiğini söyledi bu yüzden dileğin gerçek olabilir.
Cette sorcière affirme que ses visions évoluent constamment, de sorte que vous pouvez juste obtenir votre souhait.
İddiaları ne kadar süre belirsiz kalırsa o kadar az güvenilir hale gelir bu yüzden bunları tamamen ortadan kaldırmak yapabileceği son hamleydi.
Plus ses allégations restent vague, moins crédible ils seront donc les retirer entièrement était actuellement la seule chose restante à faire.
İçimden bir ses bir şekilde bu işin içinde olduğunu söylüyor yani tekrar öldürürse Klaus'u onu öldürmemesi için ikna ettiğimden için benim hatam olcak bu, yani onu gözümün önünden ayırmayacağım.
Mes tripes me disent qu'il est impliqué d'une façon ou d'une autre, ce qui veut dire que s'il tue à nouveau, c'est ma faute pour avoir convaincu Klaus de ne pas le tuer, donc je veux garder un œil sur lui.
İyi günlerindeyken bu doğru.
C'est vrai, dans ses bons jours.
Aslında önemli olan uzmanın bu yapışkan notlar hakkında söyleyecekleri.
C'est en réalité ce que notre expert a à dire à propos de ses notes ajoutées.
Sanırım bu aynı zamanda ketum olmayı da gerektiriyor.
Je présume que cela inclut suivre ses propre conseils aussi.
Fizik tedavi sonuçlarını almaya bu sabah acile geldi ve direk yürüyerek girdi.
Il est venu aux urgence ce matin pour prendre ses médicaments en marchant.
- Bu adam Rus İstihbaratı'nda kıdemli bir şef. Rusların Almanya, İngiltere ve Türkiye'deki casus ağlarına dair derin bir bilgisi var.
- C'est un chef du centre de Moscou confirmé avec une profonde connaissance de ses réseaux d'agents
Bu sabah, Calico karısını ve çocuklarını Tallinn'e giden bir uçağa bindirdi, sözde eşinin akrabalarını ziyaret etmesi için.
Ce matin, Calico a mis sa femme et ses enfants dans un avion en direction de Tallin, soit disant pour rendre visite à de la famille.
Bu kaşıkları Stomp grubu gibi vurarak ses çıkarmak istiyorsanız, şöyle yapın.
Si on tape ces cuillères en métal sur des objets, on dirait Stomp.
Atın ön bacaklarına bu kotu giydirdim. Joe'yu da bacaklarını atın boynunun arkasına atıp gizliden bağladım.
À l'avant, le cheval porte un pantalon, alors que Joe est attaché au cou avec ses jambes autour.
- Tanışma faslı geldiğinde de bu ıslak mutfak havlusuyla atın taşaklarına vuracağım.
Pour lui donner vie, je vais fouetter ses parties avec cette serviette trempée.
Bu harika vücut, güzel gözler ve tarz saçların arkasında ne olduğunu göstermek.
Je pense que tu dois montrer à Ross ce qu'il y a dans ce super extérieur avec ses beaux yeux et ses cheveux rebelles.
Bu arada Kaio-sama korkudan titriyor. Beerus-sama inanılmaz derecede güçlüymüş.
Mais le Roi Kaio secoue ses bottes bottes comme ça, ce Lord Beerus doit être un enfer.
Bu Halsey'in son numarasıydı. Güç arttırıcısı.
C'était l'arme ultime d'Halsey, qui démultiplierait ses forces.
Bu gizli bilgiler beni inanılmaz güçlü yapıyor.
Ses secrets font de moi une force de la nature.
Bu sırları Mega Konsey ile paylaşacak mısın?
Tu partagerais ses secrets avec... la méga-confrérie?
Sonra bu kadar güzel şeyi yaparken bana itfaiye şefinin nerede tatil yaptığını sordu.
Il fait toutes ses bonnes actions, et ensuite me demande où le capitaine des pompiers part en vacances.
Benim umut şimdi bu süre içinde, bir Birbirimizi kabul öğrenebilirsiniz Ve birlikte, bu kasabayı geri Barış bir devlet olan sakinleri ile.
Mon espoir est maintenant que dans le temps, nous pouvons apprendre à accepter l'autre et, ensemble, restaurer cette ville avec ses habitants à un état de paix.
Bu sürüm ölü çocuklarını görmek için hiçbir arzusu vardır.
Cette version dispose d'aucun désir de voir ses enfants morts.
Eğer çocukları beni öldürmeyi başarsaydı... Esirgenmiş olurdu, ama bu...
Si ses fils avaient réussi à me tuer, elle aurait été épargnée, mais c'est...
Kontrolü olmayan, sürekli içen bir adama bu çocukları vereceğini gerçekten düşünüyor musun?
Tu penses qu'elle va confier ses enfants à un alcoolique sans supervision?
Bu tam Aurora'lık bir hareket bizi o kocaman samanlığında iğne aramaya zorluyor.
Lucien : Il est typique d'Aurora, nous forçant pour chercher un de ses aiguilles dans une botte de foin plutôt vile.
Ki bu yüzden Bonnie'nin tüm iç çamaşırlarını topladım.
Je me disais que tu voulais plus de souvenirs de Bonnie, alors j'ai embarqué ses culottes.
Bu apartman, Times Square'e bir taş atım uzaklığında, Dünyanın en gürültülü şehrinin en gürültülü bölgesi, ama yine de Mr. Zheng komşularını sinirlendirmeyi başarmış
Cet appartement est tout près de Times Square, la partie la plus bruyante de la ville la plus bruyante, mais M. Zheng arrive quand même à irriter ses voisins.
O adamın gözlerindeki örtü, bu kızın başındakinden kat kat daha tehlikeli.
Mais le voile qui couvre les yeux de cet homme est bien plus dangereux que le voile qui couvre ses cheveux.
Muhtemelen bu adamın nişanı bozuldu, Savannah'da düğünleri ve mutlu gelinleri gördükçe de deliriyor.
C'est sûrement un homme qui a rompu ses fiançailles, vivre à Savanah, entouré de mariages et de mariées heureuses, ça doit le rendre fou.
Ama her baktığımda, bu adamı görüyordum... Oğlumla gün geçtikçe daha rahat oluyordu.
Mais à chaque fois que je passais, je le voyais... prendre ses aises avec mon fils.
Ama bu zayıflıklarını onu milletin önünde küçük düşürmek için kullanırsan, senin için çalışmayı bırakırım.
Mais si tu utilises ses faiblesses pour l'humilier publiquement, je ne travaillerai plus pour toi.
bu ses de ne 71
bu ses ne 35
bu sesi tanıyorum 17
sessiz 419
sessizlik 961
sessiz ol 1365
sesini 16
sesi 44
sesini kes 30
sessiz olun 889
bu ses ne 35
bu sesi tanıyorum 17
sessiz 419
sessizlik 961
sessiz ol 1365
sesini 16
sesi 44
sesini kes 30
sessiz olun 889
sessizce 88
sesini aç 27
sessiz olur musunuz 16
sesini duydum 25
sesin 22
ses ver 16
sessiz olun lütfen 35
sessiz gece 17
sessiz olur musun 37
seska 47
sesini aç 27
sessiz olur musunuz 16
sesini duydum 25
sesin 22
ses ver 16
sessiz olun lütfen 35
sessiz gece 17
sessiz olur musun 37
seska 47