Bu ses de ne tradutor Francês
1,084 parallel translation
Bu ses de ne?
Qu'est-ce?
Bu ses de ne?
Qu'est-ce que c'est?
- Ne bağırıyor? - Bu ses de ne?
- Pourquoi elle hurle comme ça?
Bu ses de ne?
Qu'est-ce que c'était?
- Bu ses de ne?
- C'est quoi, ce son?
Bu ses de ne?
C'est quoi ce bruit?
- Bu ses de ne?
- Qu'est-ce qu'on entend?
- Bu ses de ne?
– Qu'est-ce que c'est?
Bu ses de ne?
C'est quoi, ce bruit?
Ama o altı insanın hayatını onun ya da bu filodaki herhangi birinin ellerine bırakamayız.
Mais on ne peut pas mettre leurs vies entre ses mains, ni celles de personne.
Bu, uzun saçIı, akılları başlarında olmayan serseriler, bu şımarık veletler, fareler gibi, grup halindeyken cesaret bulurlar ve yerel halkın canına ve malına zarar vermek niyetiyle Brighton'a geldiler.
Ces sordides Césars qui, tels les rats, ne trouvent courage qu'en chassant en meute, sont descendus à Brighton dans le but avoué de faire intrusion dans la vie et la propriété de ses habitants.
Ne kabalık! Bu gece bir konseri vardı. Söylediği şarkılarla binlerce insanı büyüledi.
Elle a donné un concert ce soir... elle a vidé ses tripes devant des milliers de gens.
Efendim, değerli meslektaşıma şunu söylemek isterim bu suçun daha önce de işlenmiş olması gerçeği hiçbir şekilde Teğmen Morant'ı ve arkadaşlarını haklı göstermez.
J'aimerais signaler à mon très érudit collègue colon, que le fait que le crime ait déjà été commis avant ne pardonne en aucun cas l'attitude du lieutenant Morant et de ses amis.
Tüm dünyanın anlayacağı şekilde Söylemek gerekirse bu tüm dünyadaki silahlanmanın azaltılması öyle bir noktaya, öyle bir şekle gelmeli ki hiçbir millet fiziksel şiddet kullanamayacak duruma gelmeli dünyanın herhangi bir yerindeki komşularına.
Ce qui, traduit en termes internationaux, signifie qu'il y aura une réduction mondiale de l'armement à un tel point et de telle manière qu'aucune nation ne sera en position de commettre un acte d'agression physique contre n'importe lequel de ses voisins dans le monde.
Beavis arkadaş seçiminde ayırımcı değildi ama evlilik, bu tip bir kadınla Buna inanmam mümkün değil kesin araştırma yapılsın Habişon
Bevis n'a jamais su choisir ses fré quentations. Mais de là à é pouser une femme pareille! Je ne peux le croire!
Bu ıslık gibi kükreyen ses de ne?
Bon. Ce sifflement rugissant Peut-être que je peux appeler ça..
Bu benim için yüksek sesle söylemesi zor bir şey. Ama kimse Gloria'nın çocuklarını istemiyor. Gloria onları istemiyor, bu kesin.
Tu sais, j'ai du mal à dire ca à voix haute... mais personne ne veut de ses enfants... et pas Gloria, en tout cas.
Bu gazetenin, görev başındaki muhabirlerini koruma sorumluluğu yok mu?
Ce journal ne se doit-il pas de protéger ses reporters?
Bu döküntü duman üfleyip, contalarını savurmaya başladığı zaman Andre çok mutlu olmayacak.
Quand ce tas de ferraille fera sauter ses joints de culasse... André ne sera pas si content que ça.
Evlilik çok ciddi bir iştir ve beraberinde getirdiği sorumlulukları ve yükümlülükleri iyice ve ciddi bir şekilde düşünmeden bu işe başlanmaması gerekir.
L'acte de mariage est solennel, et ne doit pas être pris à la légère. Il faut bien y réfléchir et bien comprendre ses engagements et ses responsabilités.
Bu korkunç, ee ne zaman sağlığına kavuşabilirmiş.
C'est terrible, juste quand elle a besoin de toutes ses forces...
Bu olayın, azınlıkların cephesinde ne etki yaratacağı belli olmaz, ve artan ırkçı gerginlik...
On se demande encore quel sera l'impact de cet incident... sur la communauté minoritaire et ses problèmes raciaux...
Bu topuklu onun ayakkabısı değil.
Que ce talon ne provienne pas d'un de ses souliers?
Kocamın seks maceraları bitinceye kadar ya da bu baş ağrılarına ne neden oluyorsa böyle bir şey işte.
Le temps que... ses histoires de sexe lui passent. Enfin bref, ce qui fait que j'ai des migraines...
- Bu ses yapmaz mı? - Susturucusu var.
- Ça ne va pas faire trop de bruit?
Sen de bu konuda fazla ses yapmadan işine devam et.
De toute façon, ce cinéma ne sert à rien.
Bu ses nedir?
Si cela ne suffit pas à les chasser de la ville, rien ne les fera partir.
Ailesini, evini, bu gibi şeyleri hatırlamıyor.
Il ne se souvient pas de ses parents ni d'où il habite.
Her türlü mutfak aletini gereksiz kıIan bu mucize için ne kadar ödeyeceksiniz sizce?
Et quel est le prix de ce miraculeux ustensile qui rendra tous ses prédécesseurs obsolètes?
Jerry, aslında bunu ben de isterdim... ama o repliklerini bu kadar geç söylerse elimden ne gelir?
Tu sais Jerry, je voudrais bien, mais elle est trop en retard dans ses répliques.
Bu arada, biz de o Çin kabaklarıyla ve koca tavşanlarla ne yapacağını görürüz.
Ce sera drôle de le voir s'empêtrer | avec ses courges chinoises... et ses lapins géants!
Maalesef, pınar bu değerli haritada görünmüyor.. çünkü Huvaeune Nehrine veya ona bağlı kollarda yok.
Mais la source n'est pas dans le graphique de l'ingénieur en chef... car on ne peut pas l'intégrer dans l'orographie de l'Huveaune... ou de l'un de ses affluents.
Bu sefer büyük bir kumar borcu var gibi görünüyor.
Je ne peux pas lui demander de faire ca. Je ne peux pas lui demander de changer ses règles.
"Bu sadece bir oyun" demek, geride kalan yavrucakları ne doyurur, ne de giydirir. Çağırın askerleri!
Dire "c'est une pièce" ne nourrira pas ses orphelins!
Ne oluyor burada bu ses'de nedir?
Alors, pas d'ovation?
Bu adam, lanet olası beyaz Amerikalılar için savaştı. Ve sen, ona asker botlarıyla dolaşamayacağını söylüyorsun.
Cet homme a combattu pour les putain d'Etats-Unis de la blanche Amérique, et tu voudrais lui faire comprendre qu'il ne doit pas mettre ses rangers?
Bu sadece sınır için. Ama bunların daha içine girmek için parolayı bilmeniz gerekiyor.
Et ce n'est que la frontière, mais on ne peut aller plus avant dans chaque mini-Etat avec ses quelques mots de passe.
Ne olursa olsun bu şirket prensipleri sayesinde ayakta kalacaktır :
Quoi qu'il arrive... cette compagnie se montrera digne de ses principes de base :
Hepimiz biliyoruz ki, sen zor bir adamsın, Ben ama bu yalnız olman gerektiği anlamına gelmiyor. Senin gibi bir adam bile dostlarına ihtiyaç duyduğunu kabul eder.
Tout le monde sait que vous êtes un dur, Ben, mais ça ne veut pas dire que vous êtes un solitaire, et il faut avoir du cran pour admettre qu'on a besoin de ses amis.
- Bu ses de ne?
- C'est quoi, ce bruit?
- Bu ses de ne böyle?
- C'est quoi ce bruit?
Eğer bu adam buraya gelip benim fikirlerimi saymadan kendi şartlarını bize kabul ettirecekse bölüm başkanı olmamın bir anlamı kalmamış demektir.
Si cet homme peut marcher ici Et dicter ses propres termes, contre mes objections Je ne vois aucune raison de continuer comme chef du département.
Oidipus babasını öldürdüğünü anlayınca... bilmeden babasını öldürdüğünü... annesiyle yattığını... ve bu suçları yüzünden salgın hastalıkların şehrini mahvettiğini anlayınca... yaptığı şeylerin sonuçlarını görmeye katlanamadı.
Quand Œdipe se rend compte qu'il a tué son père sans le savoir... que, sans le savoir, il a tué son père et couché avec sa mère... et qu'à cause de ses crimes... des fléaux ravagent sa cité, il ne supporte plus de voir ce qu'il a fait
Bu fazdaki bir Betazoid kadını... çok sarsılmış ve son derece alıngan olacağı için... bu tarz hareketlerden kaçınmalısınız.
Une Bétazoïde en période de phase sera choquée et ne vous pardonnera pas d'avoir repoussé ses avances.
Bay Ral benden kimseye empatik güçleri olduğunu söylememi istedi, kendisi bu güçlerini bir pazarlıkta rakiplerini manipüle etmekte kullanmakta.
M. Ral m'a demandé de ne révéler à personne ses pouvoirs sensoriels dont il se sert pour manipuler ses adversaires dans les négociations.
Çiftlik Kanunu çıktığından beri. Atalarımızdan bize miras kalan arazilerimizi kaybettik. Bu darbe onu delirtti ve bunama başladı.
La réforme agraire... elle dit qu'on lui a pris les rizières de ses ancêtres, elle ne sait comment s'excuser auprès d'eux.
Onun ve Lewis Amca'nın o kadar parası yok..... bu yüzden de evindeki şeyleri paketleyip hediye olarak veriyor.
Elle et oncle Lewis ne sont pas riches... alors elle prend ses objets personnels et elle les offre.
Ve Eddie'yi, ve de bilekleri köpek tasmasıyla bağlı pijamalı bir adamı. Bu da ne...
Et Eddie avec un homme en pyjama, une laisse de chien nouée... autour de ses poignets et de ses chevilles.
Oğlunuzu biliyorsunuz ; bu, onu teşvik ediyor ve kendini ve tüm gücünü vererek işini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor.
Mais vous connaissez votre fils : Cela ne peut que le stimuler et il dépense tout son temps et toute son énergie à s'acquitter le mieux possible de ses nouvelles tâches et à prouver qu'il est le meilleur.
Ve bu beni, başarılı bir erkekle evli olan kadınlardan biri yapmaz, ayrıca hayatını kocasına ve çocuklarına adayan ve sonra da çocukları ondan ayrıldığı için, kendini insanoğlu olarak kabul etmek zorunda kalan, fotoğrafçılık çalışarak ya da bir sanat galerisi açarak çalışan ya da kocasının ofisinde iç dizayn işine giren bir kişi yapmaz.
Ce qui ne fait pas de moi une de ces femmes mariée à un époux brillant qui aurait dédié sa vie à son mari et ses enfants et qui doit maintenant y redonner un sens parce que ses enfants la quittent, en étudiant la photo, en ouvrant une galerie ou en se lançant dans la décoration avec le bureau de son mari.
- Bu, en küçük sorunu. Ne?
C'est le moindre de ses problèmes.
bu ses 55
bu ses ne 35
bu sesi tanıyorum 17
de ne demek 59
de ne oldu 18
de ne var 25
de ne 25
bu sen misin 162
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu ses ne 35
bu sesi tanıyorum 17
de ne demek 59
de ne oldu 18
de ne var 25
de ne 25
bu sen misin 162
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu sensin 203
bu sen değilsin 47
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin 195
bu senin için 282
bu seferlik 30
bu sefer 162
bu sebeple 59
bu senin düşüncen 27
bu sen değilsin 47
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin 195
bu senin için 282
bu seferlik 30
bu sefer 162
bu sebeple 59
bu senin düşüncen 27