English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Bunu yapmak zorundaydım

Bunu yapmak zorundaydım tradutor Francês

114 parallel translation
Üzgünüm, Lana. Bunu yapmak zorundaydım.
Je suis désolé, je devais le faire.
Bunu yapmak zorundaydım.
Il fallait que je le fasse.
Bunu yapmak zorundaydım, Hepsi bu, Sana kaç kez anlattım.
- Je devais le faire, c'est tout.
Bunu yapmak zorundaydım.
J'étais obligé de faire Ça.
Bunu yapmak zorundaydım.
J'en avais besoin.
Ama bunu yapmak zorundaydım.
Ou moi, j'ai changé.
Bunu yapmak zorundaydım.
Je devais le faire. Il le fallait.
Bunu yapmak zorundaydım.
Elle a trouvé l'enveloppe dans son sac quand elle est rentrée.
- Aah! Dominic, bunu yapmak zorundaydım.
Elle m'a obligé à le faire!
Bunu yapmak zorundaydım.
Je devais le faire.
Bunu yapmak zorundaydım.
J'avais pas le choix.
Daha önce kalmanı istedim çünkü kurallar gereği bunu yapmak zorundaydım.
Je vous ai tenu ce discours tout à l'heure... c'est le règlement. On m'y oblige.
Bunu yapmak zorundaydım.
J'ai dû agir ainsi.
- Bunu yapmak zorundaydım.
- Il le fallait.
Bunu yapmak zorundaydım.
Je n'avais pas le choix.
Bunu yapmak zorundaydım.
Il faut que je le prenne.
Bunu yapmak zorundaydım, biliyorsunuz, anlamadınız mı?
Je devais le faire, vous comprenez?
Bunu yapmak zorundaydım yoksa ölmüştük.
Je joue le jeu pour ne pas nous faire tuer.
Ancak saldırganlar geldiğinde, bunu yapmak zorundaydım.
Mais quand nos attaquants sont arrivés, j'ai du le faire.
Carson, bunu yapmak zorundaydım.
Carson, je dois le faire.
bunu yapmak zorundaydım başka bir nedeni yoktu.
Je pensais que t'allais croire toute ta vie que je t'avais plantée.
Evsizdim. Bunu yapmak zorundaydım.
Je n'avais pas d'appart, il le fallait.
Senin gibiler yüzünden bunu yapmak zorundaydım.
C'est à cause de gens comme vous que j'ai fait ça.
Üzgünüm, bunu yapmak zorundaydım. McKay.
Désolé, je devais le faire.
- Bunu yapmak zorundaydım.
- Je devais le faire.
- Bunu yapmak zorundaydım
Voilà, j'étais vraiment coincé, et...
Bunu yapmak zorundaydım. Lütfen beni anla.
Je vous supplie de me comprendre.
Bunu yapmak zorundaydım, dedi.
Je devais le faire, a-t-il dit.
Ve bunu yapmak zorundaydım ; çünkü insanlardan bu kadar nefret etmekten ve herkese karşı bu kadar kibar olmaktan sıkılmıştım.
I needed to do so... because...? both the people and to be always so?
Üzgünüm ama bunu yapmak zorundaydım
Désolée mais j'ai vraiment besoin de faire ça.
Ve Koç eğer seni yarı yolda bıraktıysam özür dilerim ama bunu yapmak zorundaydım.
Désolé si je vous déçois. C'est juste quelque chose que je dois faire.
Anlamıyorsun Aurelius, bunu yapmak zorundaydım.
Tu ne comprend pas, je devais le faire.
Üzgünüm, bunu yapmak zorundaydım.
Désolé, j'avais pas le choix.
- Üzgünüm. Bunu yapmak zorundaydım.
Désolé, j'avais pas le choix.
- Üzgünüm. Bunu yapmak zorundaydım.
- Désolé, j'avais pas le choix.
- Özür dilerim, bunu yapmak zorundaydım.
- Désolé, j'avais pas le choix.
Özür dilerim, bunu yapmak zorundaydım.
Désolé, j'avais pas le choix.
Üzgünüm ama bunu yapmak zorundaydım, Baba.
Désolé d'avoir fait ça, papa.
Bunu yapmak zorundaydım, George.
" Slim dit : Ii le fallait, je te jure.
Çözüldüğümü düşünmesi için bunu yapmak zorundaydım... ama seni karıştırmadım.
Je devais lui faire croire que je craquais mais je ne t'ai pas impliqué.
Çözüldüğümü düşünmesi için bunu yapmak zorundaydım.
- Pour qu'il croie que j'avais craqué.
Üzgünüm, Alta. Bunu yapmak zorundaydım.
Je suis desole, Alta.
Bunu sana yapmak zorundaydım.
Je n'avais pas le choix.
Bir fark var. Don Juan balkonlara tırmanmak ve düello yapmak zorundaydı ve sanırım, bunu kadınlarını ayrı tutmak için yapardı.
Don Juan devait escalader des balcons, se battre en duel, et je crois qu'il cloisonnait ses liaisons.
Kızgın olduğunu biliyorum. Ama bunu yapmak zorundaydım.
T'es fâchée, je sais.
bunu yapmak zorundaydım.
J'avais pas le choix, Sel.
Bak, biz seni orada bıraktığımız için üzgünüm. Fakat bunu yapmak zorundaydık.
Écoutez, je suis désolée de vous avoir abandonné, mais nous devions le faire.
Polisleri arayacaktı. Bunu yapmak zorundaydım
Elle allait appeler les flics.
Acı mı? Adamlarım onun elini çekmesi için bunu yapmak zorundaydı, evlat.
Tout ce que mon homme a à faire est de bouger son bras.
Elementlerle savaşmak yeterince zordu. Bir de bunu zorlukla nefes alırken yapmak zorundaydım.
Combattre contre les éléments était déjà dur, mais je devais le faire en pouvant à peine respirer.
Bunu yapmak zorundaydım.
Je sors le grand jeu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]