English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ D ] / Değilmiş

Değilmiş tradutor Francês

8,198 parallel translation
Fena değilmiş.
Pas mal.
Yaşlı kadın değilmiş.
Pas de vieille dame.
Görünüşe göre bu yeni Flash pek de kahraman değilmiş.
On dirait que ce nouveau Flash n'a pas grand chose d'un héros finalement.
A.R.G.U.S'taki arkadaşların pek dakik değilmiş.
Tes amis d'A.R.G.U.S. ne sont pas très prompts.
O düşündüğüm kişi değilmiş.
Il n'est pas celui que je croyais.
Gerçi hepsi arkadaşım değilmiş.
Ils ne sont pas tous mes amis, j'imagine.
- Ve bu ilk seferi de değilmiş.
- C'était pas la première fois.
Demek ki sarhoş değilmiş.
Il n'avait pas bu.
Bu Bay Branson Lakewood'a taşınana kadar var değilmiş.
Ce Mr. Branson n'existait pas avant de venir à Lakewood.
Babam gerçek değilmiş.
Il n'était pas réel.
Branson konusunda emin olmak istedim. Okul yıllığını aldım ve ona fotoğrafını gösterdim. Onu görmeye gelen Branson değilmiş.
Je voulais être sûre pour Branson, donc j'ai pris le livre annuel de l'école et je lui ai montré sa photo, et ce n'est pas celui qui est venu la voir.
- Çeteciyle konuştun mu? - Çeteden değilmiş.
- Vous avez parlé au voyou?
Önemli değilmiş gibi davranmaktan bıktım.
Ras-le-bol de faire comme si ce n'était rien.
Kaza değilmiş, piç kurusu sarhoşmuş.
Ce n'était pas un accident. Cet enfoiré était soûl.
Bu taş burada değilmiş.
Le sol a été dérangé, ici.
Spencer Redding hastaneye yattığında tam da kendinde değilmiş.
Spencer Redding était à peine cohérent quand il s'est présenté à l'hôpital.
- Senin değilmiş.
Pas le tien.
Olay yirmi yıl önce olmuş, hem de reşit bile değilmiş.
Il y a 20 ans. Il était mineur.
Holly'yi o gece hastaneye getiren acil yardım ekibiyle konuştum, Tommy yanında değilmiş.
J'ai parlé à l'ambulance pour savoir qui a amené Holly à l'hôpital cette nuit. Tommy n'était pas avec elle.
Yanında değilmiş.
Il n'était pas là.
Meğerse olduğunu sandığınız adam değilmiş o.
Il n'est pas l'homme que vous croyiez.
Seninle aynı fikirde değilmiş.
Ce n'est pas vrai.
Sanırım otoriteyle ilişkisi pek iyi değilmiş.
Je suppose que sa relation avec les autorités était mauvaise.
- Değilmiş anlaşılan.
Apparemment, non.
Herkes değilmiş anlaşılan.
Apparemment non.
Evet. Değilmiş galiba.
Faut croire.
Haklısın. - Demek ki 20 yaşından büyük değilmiş.
Ce qui veut dire qu'elle n'avait pas plus de 20 ans.
Ne bileyim, arkadaşım Nancy geçen anlatıyordu da babası hep gece geç saatlere kadar çalıştığını söylüyormuş sonra bir gece, annesi ofisine gitmiş ama adam orada değilmiş.
Je ne sais pas, mon amie Nancy me disait que son père disait travailler tard mais un soir, sa mère est allée au bureau et il n'y était pas.
- Ne oldu? - Annem değilmiş.
Qu'est ce que c'est?
- Annem, annem değilmiş.
Quoi? Ma mère... n'est pas ma mère!
Meğerse katilimiz Morris değilmiş.
Morris n'est pas notre tueur au final.
Büyüleyici değilmiş gibi davranma.
Ne fais pas comme si c'était pas magique.
Çok kötü değilmiş.
C'est pas trop moche.
- Bana göre değilmiş.
- Ouais, c'est pas pour moi.
Görünüşe göre tipim değilmiş.
Il s'avère qu'il n'était pas mon genre.
Yapardım ama buraya giren son kişi belli ki sifon çekme işinde pek iyi değilmiş.
Ben, je le ferais bien, le truc c'est que le dernier mec à être passé n'était pas vraiment un pro de la chasse d'eau.
O burada değilmiş gibi davran.
Fais comme s'ils n'étaient pas ici.
- Sandığım kişi değilmiş.
C'est juste qu'elle n'était pas la personne que je pensais...
- Kazın ayağı öyle değilmiş.
Mais ce n'était pas le cas.
Besbelli böyle düşünen bir tek o değilmiş.
Il n'est pas le seul, apparemment.
Sandığım kadar kolay değilmiş.
C'est pas aussi facile que je le pensais
Değilmiş anlaşılan.
Apparemment pas.
Şeytan'ın ona bunu yapmasını söylediğini iddia etmiş çünkü hak ettiği bakire gelin o değilmiş.
Il a dit que Satan lui a dit de le faire car elle ne semblait pas être l'épouse vierge qu'il méritait.
- Öyle değilmiş.
Apparemment non.
Çok sevimliydi, ve bunun farkında değilmiş gibi davranırdı.
Il était super mignon, mais on aurait dit qu'il ne s'en rendait pas compte.
Mücevhercideki, Kasper değilmiş.
La bijouterie, c'était pas Kasper.
Kuzenlerden biri sanmıştım ama meğerse değilmiş.
Je croyais qu'on était cousins, mais apparemment non.
Erkek arkadaşım onu görünce, biliyordu o da onun değilmiş.
Quand mon petit ami l'a vue, il a su qu'elle n'était pas de lui.
- Evet. Pekâlâ, paralel ben, paralel Ramse tek gözlü, havalı, belalı, pek de farklı değilmiş.
OK, donc l'autre moi, l'autre Ramse...
Rüya değilmiş yani.
C'est arrivé.
Belli ki değilmiş.
C'est clair que non.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]