English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ E ] / Elın

Elın tradutor Francês

7,716 parallel translation
O bölge El Şebab'ın kontrolündedir.
- Impossible. Al-Shabaab contrôle le quartier.
El Şebab 80 kişiyi öldürürse, propaganda savaşını biz kazanırız.
Si Al-Shabaab tue 80 personnes, on gagne cette campagne de propagande.
El kaldırmana gerek yok.
Tu n'as pas à lever la main.
El yazısını, bilgisayar metnine dönüştürüyor.
L'écriture courante est modifiée. bonjour John
Kalbim böylesine güzel bir kızın ıslanmasına el vermiyor. Hadi, gel seni arabaya sokalım Veronica.
On laisse pas une jolie fille sous la pluie.
Bir el bagajı hakkınız var.
Un bagage à main est autorisé.
İmkansız diye bir şey yok ikimiz verirsek el ele
Rien n'est impossible Quand on est tous les deux
Kucağıma bir el bombası bıraktın.
Tu as lancé une grenade sur mes genoux.
Yarın döneceğim. Sadece el sıkışmaya gidiyorum.
Je vais juste là-bas pour une poignée de main.
Bu özel okul meselesini deli gibi atlatıp duruyorum... çünkü el sıkışmazsak masraflarını karşılayamam.
Je repousse cette histoire d'école privée parce que je n'en ai pas les moyens sans ce contrat.
Ben artık anlaşmamızın tamamlandığını ve sadece sana bir sunum yapıp... el sıkışacağımızı sanıyordum.
J'avais cru comprendre que tout était réglé et qu'on allait conclure par une poignée de main.
Bu anlaşma kesinleşmemiş olabilir... ve el sıkışmamız zaruri...
Le contrat, ce n'est plus certain, et il est impératif que cette poignée de main...
Çoktan el sıkıştınız mı... yoksa anlaşmanın kesinleştiği yalan mıydı?
Y a-t-il eu une poignée de main ou m'a-t-on mal informée sur le contrat?
Sen ve ben el sıkışma noktasında sayılmazdık.
On n'était pas rendus à la poignée de main tous les deux.
Çünkü el arabasının nasıl yapıldığını hiç bilmiyorum.
Je ne sais pas comment faire la brouette.
Bill'le istediğin kadar el sıkış... kararlarımızı o vermiyor.
Vous pouvez bien lui serrer la main, mais ce n'est pas lui, le décideur.
Babacığın, el sıkışmayı başaramamış bir adam.
Ton papa est un homme qui n'a pas eu sa poignée de main.
Bana el kaldıramazsın!
Ne me touchez pas!
Üstüne zıplayacağın bir el araban yok mu?
Ne dois-tu pas sauter dans une brouette?
Sayın yolcularımız, alçalmaya başladık koltuklarınızı dik pozisyona getirip masalarınızı kapatın ve el bagajlarınızı öndeki koltuğun altına koyun, lütfen.
Nous commençons notre descente. Veuillez redresser vos dossiers et vos tablettes... Ça va?
baş hareketini, el hareketini taklit ediyorlarsa demekki aynı frekanstasınız.
Un hochement de tête, un geste de la main. Ca montre que vous êtes synchro.
Onu rahat bırakın!
Ne vous approchez pas d'el e!
Sonra annelerine baktılar ve el salladılar ve "sağ ol anne, kendimizi bu kadar güzel hissetmemiştik." dediler.
"Elle se retournèrent vers leur mère, " et dirent,'Merci, maman. On n'a jamais été aussi radieuses.'
Yarın kiliseden sonra bizi El Cortez'de yemeye çıkaracağını söyledi. Aynı babamın yaptığı gibi hatırlıyor musun?
Il a dit qu'après l'église il nous emmènerait déjeuner à El Cortez, comme papa faisait, tu te rappelles?
Geçmişi temsil ediyor. El yazınız pek güzel.
Bien, belle écriture.
- Hikâyemi aylık Atlantik dergisine göndereceğim. El yazımın çok kadınsı olduğunu fark ettim.
Je vais l'envoyer a the Atlantic Monthly, je me rends compte que mon écriture est trop féminine..
Neden ikinci el satışı yapmıyorsun?
Pourquoi vous n'êtes pas au marché tous lesjours?
Genelde el kremi kullanır mısın?
Vous mettez de la crème, d'habitude?
El sıkışın.
Serrez-vous la main.
Ne tüfekleri ne de el fenerleri var.
Ils n'ont ni fusil ni torche.
Hakimin talimatları üzerine bilgisayarınıza el koyulmuş I.P. adresiniz fişlenmiştir.
Votre ordinateur a été saisi sur ordre du juge. Votre adresse I.P. est désormais fichée.
El değmemiş yıldız tarlasından koyu saçlarıma uzanamazsın.
♪ ♪ you won t be climbing my dark hair ♪ ♪ from reservoirs of maiden stars ♪
Ağaçların sonbaharda yapraklarını dökmesi gibi savruluyoruz biz de gölgeler de patikada el pençe divan.
♪ as crimson leaves fall from the trees ♪ ♪ as we roll ♪ ♪ and shadows bow on the path ♪
- Şahsi aracınıza el koyuyorum.
- Je réquisitionne votre véhicule.
Teksas Eyaleti Ceza Kanunu 38. maddesi uyarınca, aracınıza el koyuyorum.
Code Pénal du Texas, section 38, je réquisitionne votre véhicule.
Sizin yaşınızda rahatlık aramak ve Tanrıya el açmak normal. Ancak ellerinizi benden çekmeniz gerek.
Il est normal de rechercher du réconfort auprès de Dieu, mais il va falloir retirer vos mains de mon corps.
Bayanlar ve baylar, araca el koydum. Çenenizi kapatın ve götünüzü koltuktan ayırmayın.
Mesdames et messieurs, je réquisitionne ce véhicule, que tout le monde reste à sa place.
Fransızların dediği gibi masum bir el.
Comme les français disent : "une main innocente"
Annesi ona park yerinde anlarsınız, el atacak diye gerçekten geriliyor.
Il a vraiment peur que sa mère lui fasse une branlette sur le parking.
İnsan sermayesi olmaksızın ucuz emek, ucuz el emeği olamaz, Onların elde ettiği karları ben elde edemem.
Sans capital humain, sans main d'œuvre bon marché, une main d'œuvre féminine, les profits ne seraient pas aussi grands.
Senin sözün el sıkmandır ve o kızın elini sıktın.
Ta poignée de main est ta parole. Tu lui as serré la main.
"Bir Gezgin ve Göçmenden Kanada ile Amerika'nın..." "... Kuzey Batı Eyaletleri İçin El Kitabı. "
Manuel d'un Voyageur Émigrant... du Canada au Nord-ouest de l'Amérique "
Onunla tek anısı, bir keresinde çocukken parkın birinde birkaç metre el ele yürümüşler.
La seule chose qui soit arrivée c'était une fois... quand ils étaient enfants... ils se sont tenus la main et ont marché ensemble un moment dans un parc.
Bize el sallayın Bay Rance.
Faites-nous signe, M. Rance.
El Kaide'ye ordunun köpekleri bebe bisküvisiyle beslediğini söyleyeyim de Amerika'nın sonu gelsin.
Je vais dire à Al-Qaïda la marque des croquettes utilisées. Ce sera la fin de l'Amérique.
El Paso'ya gidiyoruz, değil mi?
On va à El Paso, n'est-ce pas?
El Paso'ya gitmedik.
Nous n'étions pas à El Paso.
Benim el bileklerim ve senin halhalların.
Tes bracelets à mes poignets.
Babamın dediği gibi, Kennedy öldürüldüğünde bu ülke bir el sepetinde taşınıyor gibi demişti.
Sonne comme mon père. Il a dit pays fume tout droit en enfer - - Lorsque Kennedy a été abattu.
Yanınıza el feneri almış mıydınız?
Vous aviez pris une lampe?
Ellerimizi parmaklıkların arasından geçirip el ele tutuşuyorduk.
On pouvait passer nos mains à travers les barreaux et s'accrocher l'une à l'autre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]