Evin tradutor Francês
11,643 parallel translation
Santangelo'yu evin altı farklı yerine koydum ve onun yüzünden evdeki her şeyden nefret ettim.
J'ai essayé le Santangelo dans six différents endroits et ça me fait détester tout ce qu'il y a dans cette maison.
Yolun tam karşısında oturuyorum ve bu evin uzun zamandır boş olduğunu biliyordum.
Je vis en face et je sais que cette maison est inoccupée.
Birilerinin evin içinde dolaştığını görünce...
Quand j'ai vu cette lumière...
Bay Hathorne, bu evin, içinde cadılık yapıldığı gerekçesiyle kapatıldığını söylemişti. Ben de kendim kullanayım bari dedim.
M. Hathorne m'a dit que la maison était vide et avait été saisie pour cause de sorcellerie et que je pouvais l'occuper.
Evin sahibini arıyoruz.
On recherche le propriétaire.
Ne zaman evin içini görebiliriz?
Quand peut-on visiter la maison?
Evin etrafına şerit çekin! Basının girmesine izin vermeyin!
Bouclez le périmètre et retenez les journalistes.
Babamı üç sene evvel tifodan kaybettiğimizden beri evin tek erkeği benim.
Depuis que mon père est mort de la typhoïde il y a trois ans, je suis l'homme de la maison.
Gayet hoş bir evin var Edie.
Je dois dire que c'est charmant.
- Ama senin evin burası.
- Vous êtes ici chez vous.
Öncelikle söylemeliyim ki evin çok güzel.
Tout d'abord, je dois dire que votre appartement est magnifique.
- Evin güzelmiş.
J'aime bien chez toi.
Evin dışında görülen olursa, bilmek istiyoruz.
Si un étranger se pointe, on doit en être averti.
Evin önünde iki adam var.
Deux gars devant la maison.
Evin içinde mi?
Elle est à l'intérieur de la maison?
Bu evin dışını boyayıp içinin değişmesini istemekten başka bir şey değildir.
Tout comme repeindre une maison ne peut changer ce qui s'est passé à l'intérieur.
Masadaydı ve sonra duş aldıktan sonra aşağı indim ve evin içi mis gibi pankek kokuyordu. Aman Tanrım!
Il était sur la table et plus tard, quand je suis descendu après ma douche, toute la maison sentait comme... comme les pancakes.
- Evin güzelmiş.
C'est un bel endroit.
Bakın evin dışında ne buldum.
Regarde ce que j'ai trouvé dans le hangar.
Evin acınası hali için içten özürlerimi sunuyorum majesteleri.
Mes sincères excuses, votre Majesté, pour l'état déplorable de la maison.
Burası da evin en sevdiğim yeri.
Maintenant, mon endroit préféré de toute la maison.
Burası da evin sinema salonu.
Et la salle de cinéma.
Evin kredi borcunun tamamını ödeyebilirsin.
Vous pourriez rembourser la maison.
Eğer bu evin gerçek reisi sensen Sibley...
Si vous êtes vraiment à la tête de cette maison, Sibley,
Adamım, o evin çok tuhaf bir hikâyesi var.
Il se passe des trucs bizarres autour de cette fraternité.
Bu evin kökenlerini bulmamız gerek.
On doit trouver les origines de cette maison.
Seni evin içinde kovalarken elinde olan bıçağa benziyor.
On dirait le couteau qu'il utilisait en te poursuivant dans la maison.
Hedef neresi? Senin evin, Martin.
Vers chez toi, Martin.
- Bura senin evin mi?
- C'est chez toi?
Evin güzelmiş.
C'est un bel appartement.
İskambil kağıdından evin var!
Un vrai château de cartes!
- Annett evin içinde. - Tamam.
Annett est à l'intérieur.
Şu evin hâline bak.
Regardez cet endroit.
Senin evin oranın üzerinde.
Ton appartement est juste en dessous.
Senin evin artık burası.
Tu habites ici désormais.
Huck evin içinde silahla gezdiğini söyledi.
Huck dit que tu te promènes avec un pistolet dans l'appartement.
Evin içinden bile hissediliyor.
On peut le sentir de la maison.
Bu evin aksine, kütüphane son derece sessiz olacak.
Jour. Contrairement à cette maison, la bibliothèque sera complètement calme, et je pourrai me concentrer sur mon choix de colocataire.
Vay canına evin çok güzelmiş.
T'as une super baraque.
Evin güzelmiş.
C'est joli.
Kanunlara göre evin yarısı senin.
Selon la loi, tu en as la moitié.
Saldırgan pencereyi levye ile açmış, evin içindeki silahı bulmuş, sonra da kurbanını beklemiş, ki katilin bu çalışma şekli bu davadakinin aynısı.
Le tueur est passé par la fenêtre, il a trouvé l'arme dans la maison, et il a a attendu sa victime, ce qui est l'exact mode opératoire d'un tueur dans ce cas.
Senin ağaç evin yok ki.
tu n'as pas cabane dans l'arbre.
Ama bu çıkarcı evin hükümdarı
♪ Mais souverain de la sordide horde ♪
Tabi ki. Bütün evin, bodrum gibi kokuyor.
Toute ta maison, heu, elle sent comme une cave.
Ve evin de Edison'un cadı ışığıyla aydınlatılmış.
Et ta maison est éclairée par les lumières ensorcelées d'Edison.
- Evin içindeyiz, aptal -
Comment est-ce arrivé là?
Evin hanımı daha fazla saygıyı hak ediyor.
La dame de cette maison mérite le respect.
Bir sonraki adım, evin arkasındaki... sokakta olan çöp kutusunu incelemek.
JONES : L'étape suivante était de fouiller les poubelles dans l'allée derrière la maison.
Burada her zaman bir evin olduğunu biliyorsun, değil mi?
Ma maison. L'incertitude qu'ils m'attendent en Inde.
Senin evin mi, benim evim mi?
Comment tiens-tu le coup?
evine 60
evine git 334
evin nerede 36
evini 27
evine hoş geldin 73
evinde 36
evine dön 77
evine hoşgeldin 54
evinize hoş geldiniz 24
evinize gidin 84
evine git 334
evin nerede 36
evini 27
evine hoş geldin 73
evinde 36
evine dön 77
evine hoşgeldin 54
evinize hoş geldiniz 24
evinize gidin 84