English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ H ] / Hepsi bu da değil

Hepsi bu da değil tradutor Francês

124 parallel translation
Hepsi bu da değil aslında...
Ce n'est pas tout... en fait...
Böylece parasına konacakmışım. Hepsi bu da değil.
Ainsi, j'aurais hérité de sa fortune.
Evet ve hepsi bu da değil.
Ce n'est pas tout.
Tüm günü burada geçirebilirim. Hepsi bu da değil. İçki hazırlardım ama sadece bardak var.
moi ici, si je m'écoutais, je me laverais toute la journée, puis c'est pas tout... viens, je t'offrirais bien quelque chose, mais tu vois, il y a que les verres, il veut pas que je boive.
- Bela geliyorum demez, Bay Watson. Hepsi bu da değil, efendim.
Pas seulement ça... mais voyez ce qu'il ramène.
Hepsi bu da değil.
Et c'est pas tout.
Hepsi bu da değil. Cilt altı dokularında eser seviyede.... tetryon parçacık izine rastladım.
J'ai aussi repéré de minuscules particules de tetryon sous la peau.
Hepsi bu da değil, üstelik gayet canlı ve değerli bir atı çaldı. Aile haramıza ait genç ve güzel bir benekli atı!
Non seulement cela, il a volé un cheval fougueux et d'un grand prix, un magnifique pinto de mon écurie familiale.
- Hepsi bu da değil.
Ce n'est pas tout.
Hepsi bu da değil.
Et ce n'est pas tout.
Ve hepsi bu da değil ; patronumuz Vali olmaya aday.
Et en plus, notre patron est bien parti pour être gouverneur.
Ve hepsi bu da değil.
Et ce n'est pas tout.
Hepsi bu da değil. Fletch, Sen Jude Kilisesi'ne uğramış... ve Peder Harry'ye burada bir çeşit şeytani ayin...
Ce n'est pas tout Une nuit Fletch était à St Jude et a dit au père Harry qu'un des enfants faisait des rites sataniques
Hepsi bu da değil.
Ce n'est pas la raison.
- Sağ ol, ama hepsi bu değil. Dahası da var.
Merci, mais il y a bien plus que ça.
Bir tane kendimin olsun istiyorum ve hepsi bu kadar da değil.
Je veux la mienne et ce n'est pas tout.
Hepsi bu değil. Hırsız restorana da girmiş.
Le voleur a aussi pénétré dans le restaurant.
Hepsi bu da değil.
Oui, et cette bouteille n'est pas tout.
- Hepsi bu kadar da değil. Ben Miller, Pierce ve Colby ile beraber istasyonda.
De plus, Ben Miller, Pierce et Colby sont à la gare.
Hepsi bu kadar da değil.
Et ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar da değil.
Si c'était que ça...
Benim hatam da değil. Sadece bir çöküntü yaşıyoruz, hepsi bu.
C'est ni de ta faute, ni de la mienne.
Hepsi bu da değil.
Enfin...
Hepsi bu değil. İki taraf da köprüyü tek parça istiyor.
Et des deux côtés, on veut ce pont intact.
Sen onun da payını aldın, hepsi bu değil mi?
Vous avez volé sa part.
Hepsi bu kadar da değil!
Mais ce n'est pas tout!
Hepsi bu kadar da değil.
Mais ce n'est pas tout.
Golf oynamayanların asla anlayamayacağı, kocaman açıklıklarda zaman geçirmenin dayanılmaz ferahlığı da var. Hepsi bu değil.
C'est pas ça du tout.
- Ama hepsi bu da değil.
- Il y a eu aussi modification du faisceau de fibres nerveuses reliant les hémisphères.
Hepsi bu kadar da değil.
Les leurs non plus, je parie.
Hepsi bu da değil.
Vrai!
Hepsi bu kadar da değil.
Et il n'y a pas que ça.
Hepsi bu da değil.
Ce n'est pas tout.
Hepsi bu. O kadar da değil.
Je n'avais pas envie de partir pour Pâques.
İşte hepsi bu. O kadar da zor değil.
Tu sais, c'est vrai, on est au paradis.
İlk aylar o kadar da heyecanlı değil, hepsi bu.
Je te remercie. Seulement, les premiers mois sont un peu monotones.
Yani, açıkçası, okulda sorun yaşıyor ve hepsi bu kadar da değil.
Visiblement, il souffre. A l'école... Et ce n'est pas tout.
- Hepsi bu kadar da değil.
On s'est pas arrêtés là.
Ve bunlar kolay kolay gevezelik etmeyecek kişilerdir ve hepsi bu kadar da değil.
Et ce sont des gens coriaces. Et ce n'est pas tout.
Grubun hepsi bu kadar değil, dehşet şarkı söyleyen bir kız da var.
On n'est même pas au complet. On a aussi une meuf qui chante.
Hepsi bu kadar da değil, özgür kalabilmek için kendi adamlarını federallere satmış.
Y a pas que ça... il a vendu ses gars aux agents fédéraux... pour sauver sa peau.
- Hepsi bu kadar da değil.
Attends.
Sanırım hemen hepsi şiddet şikayetleri yüzünden bu da demektir ki, testlerden ne kadar yüksek alırsan al önemli değil.
Ça doit être les plaintes sur mon comportement. Même si je réussissais le putain d'exam, ça changerait rien.
Tesadüf olsaydı, bu çocukların bir ya da iki tanesi ölürdü. Ama öğretmenleri de dahil, bütün hepsi değil.
C'eût été une coïncidence si 1 ou 2 d'entre eux étaient morts, pas tous.
Hepsi bu kadar da değil.
Pourquoi Sloane l'a récupéré? Tu te souviens des dessins?
Hepsi değil ama bir günde ancak bu kadar toplayabildim. Geri kalanını da bulduğum zaman gönderirim.
Ce n'est pas tout, mais c'est tout ce que j'ai pu avoir en un jour, et j'aurais le reste, vraiment, j'aurais le reste.
- Hepsi bu kadar da değil.
Il y a pire.
Evet, o da var, ama hepsi bu değil.
Ouais, ça aussi, mais c'est un tout.
Ve hepsi bu kadar da değil.
Et il n'y a pas que ça.
- Üstelik sıradan teröristler değil, muhalif ulusların gizli ittifaklarından gelecek. Hepsi de bu "tek dünya" cı Jordan'dan cesaret alıyor. İnsanların özde iyi olduğuna ve bizim gücümüzün utanç verici ya da şeytani olduğuna veya asla kullanılmaması gerektiğine inanan Jordan'dan.
- Je ne parle pas que de terroristes, mais d'une alliance de nations mécontentes que votre Jordan a rendu plus courageuses avec ses idées que tous les hommes sont bons et que notre puissance est une chose mauvaise qui ne doit pas être utilisée.
İşte bu hepsi bu kadar. gördün mü? O kadar da kötü değilmiş değil mi?
On va devoir passer un tube par votre nez jusqu'à l'estomac pour trouver la cause du saignement.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]