Hepsi bu değil tradutor Francês
773 parallel translation
Oh, hepsi bu değil...
Ce n'est pas tout...
- Sağ ol, ama hepsi bu değil. Dahası da var.
Merci, mais il y a bien plus que ça.
- Hepsi bu değil.
- Ce ne sera pas tout.
- Hayır. Hepsi bu değil.
- Ce n'est pas tout.
Hepsi bu değil. Hırsız restorana da girmiş.
Le voleur a aussi pénétré dans le restaurant.
Hepsi bu değil.
Ce n'est pas tout.
- Hepsi bu değil!
Ce n'est pas tout!
Sevgilisi Yvonne Le Doux, bir striptiz Bijou tiyatrosunda çıkıyor. Fakat hepsi bu değil.
La fille s'appelle Yvonne Le Doux, danseuse au théâtre Bijou, mais c'est pas tout.
Vücudun güzel ama hepsi bu değil, sende başka bir şey var.
C'est pas seulement que vous êtes bien roulée, vous avez autre chose.
Ve hepsi bu değil.
Ce n'est pas tout.
Beni kandırmaya çalışma, hepsi bu değil.
Ne me la jouez pas. Ce n'est pas tout.
Yapacağımın hepsi bu değil eğer onu bir elime geçirsem.
J'ferai bien pire si j'lui mets la main dessus.
Hayır hayır, hepsi bu değil.
C'est sa raison d'agir qui m'a touché.
Ama Nathan hepsi bu değil.
Mais, Nathan, je... Ce n'est pas tout.
Hepsi bu değil Lockhart.
Ce n'est pas tout.
Okyanusun dibinden alınan, yeni güçlü enerji Atlanti artık bilim adamlarının elinde! Ama hepsi bu değil.Bir şey daha vardı.
La nouvelle et puissante énergie de l'Atlanti, arrachée aux profondeurs de l'océan, est maintenant entre les mains des scientifiques.
- Ve hepsi bu değil. Siz uçak akrobatlarının hepsi için Mardi Gras gecesi partisi verecek.
Le soir du Mardi gras, il offre un banquet en votre honneur.
Ve hepsi bu değil. Tüm dünyevi emellerden vazgeçti.
Pour lui, il oubliait toutes les vanités terrestres :
Hepsi bu değil.
Plus que ça.
Hepsi bu değil, evlat.
Et c'est pas tout.
Canım, Çok değil, ama sana bırakabileceğimin hepsi bu.
Ce n'est pas grand chose, mais c'est tout ce que je te laisse.
Lakin, hepsi bu kadar değil.
Mais ce n'est pas fini.
Ama hepsi bu degil.
Mais ce n'est pas tout.
Sanırım hepsi bu kadar beyler, değil mi?
Je crois que tout est réglé, non?
Hepsi bu değil.
Ô ben!
Parami Skee Ball'a yatirdim ve hepsi bu degil.
Cette course peut me rapporter gros.
Press'le önemsiz bir tartışma yaşadı. Hepsi bu, değil mi Press? Eğer öyle diyorsanız, Bayan Belle.
Ils se sont chamaillés.
Hepsi bu. Ama bu yeterli değil.
Buvons à ce qui vaut la peine :
Bir tane kendimin olsun istiyorum ve hepsi bu kadar da değil.
Je veux la mienne et ce n'est pas tout.
- Teşekkür ederim Albert. - Ama hepsi bu kadar değil büyükbaba. Duyduklarıma istinaden, anlaşılıyor ki yan masalarında oturan Asterbrooks ailesinden Bayan Asterbrook Henry'nin elbise açıklığından 5 sent atıp Bayan Asterbrook'dan bir paket çikolata düşmediği için yönetime şikayette bulunmasına epey içerlemiş.
J'ai cru comprendre que Mme Asterbrook se serait formalisée du fait qu'Henry ait introduit une pièce de 5 F dans son décolleté et qu'il se soit plaint de ne pas voir venir du chocolat.
Hepsi bu da değil.
Oui, et cette bouteille n'est pas tout.
Tek istediğim şey işi bırakmak. Hepsi bu. Başka bir şey değil.
Je veux seulement m'en aller.
hepsi değil. bu ikisi yeni. - kaç parça?
Quatre sont usés, deux sont neufs.
Evet, evet, hepsi bu sanırım, değil mi? - Peki, pekâlâ.
Au bûcher!
Hepsi bu degil. Ayagim.
Et mes pieds aussi.
Hepsi bu da değil aslında...
Ce n'est pas tout... en fait...
- Hepsi bu kadar da değil. Ben Miller, Pierce ve Colby ile beraber istasyonda.
De plus, Ben Miller, Pierce et Colby sont à la gare.
Hiç de değil. İşten pek ayrılamadım, hepsi bu.
J'étais retenu par mon service.
Böylece parasına konacakmışım. Hepsi bu da değil.
Ainsi, j'aurais hérité de sa fortune.
Baksana, bu çocukların hepsi kötü olamaz, değil mi?
Ces gosses... sont-ils tous mauvais?
Hepsi bu değil.
Et ce n'est pas tout!
Hepsi bu değil Teğmen.
Ce n'est pas tout.
Hepsi bu, değil mi?
C'est donc ça!
Evet ve hepsi bu da değil.
Ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil. Kayıtlı mahkumlar işi sabote ettiler.
De plus... les prisonniers ont saboté le travail.
Tüm günü burada geçirebilirim. Hepsi bu da değil. İçki hazırlardım ama sadece bardak var.
moi ici, si je m'écoutais, je me laverais toute la journée, puis c'est pas tout... viens, je t'offrirais bien quelque chose, mais tu vois, il y a que les verres, il veut pas que je boive.
Hepsi bu kadar da değil.
Et ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil mi?
Ce sera tout.
- Üzgünüm, ama Fransızcamın hepsi bu kadar. - Sorun değil
- C'est tout le français que je connais.
- Bela geliyorum demez, Bay Watson. Hepsi bu da değil, efendim.
Pas seulement ça... mais voyez ce qu'il ramène.
Acele etme, Buck. Bu çocukların hepsi kötü değil.
Ils ne sont pas tous si mauvais.
hepsi burada 182
hepsi bu 3203
hepsi bu kadar 752
hepsi bu mu 684
hepsi bu kadar mı 205
hepsi bu kadar değil 32
hepsi bu işte 16
hepsi bu da değil 19
hepsi bu kadardı 20
hepsi buydu 30
hepsi bu 3203
hepsi bu kadar 752
hepsi bu mu 684
hepsi bu kadar mı 205
hepsi bu kadar değil 32
hepsi bu işte 16
hepsi bu da değil 19
hepsi bu kadardı 20
hepsi buydu 30
bu değil 117
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75