English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ K ] / Küçük bir çocukken

Küçük bir çocukken tradutor Francês

462 parallel translation
Küçük bir çocukken bana ata binmeyi ve beyefendi olmayı öğrettiler. Sonra okulda, dua edip yalan söylemeyi.
Petit garçon, on m'a appris à être un gentleman... à prier et à mentir.
Küçük bir çocukken kedimi kurtarmıştım.
J'ai sorti un chat d'un puits quand j'étais petit.
Ben küçük bir çocukken, küçük kızları öperdim.
Quand j'étais un petit garçon, j'embrassais les petites filles.
Belki küçük bir çocukken arkadaşlarından bir iyi bıçak atardı.
Peut-être qu'enfant, un de vos amis de jeux était doué pour cela.
Küçük bir çocukken düdük çalmaya bayılırdım düdükler de unutmuyor işte.
Petit déjà j'adorais siffler. C'est un truc qu'on n'oublie pas.
Evet, küçük bir çocukken meşhur John Cabal'i kendi gözlerimle görmüştüm.
Les risques sont raisonnables. La position de la Lune pour les prochains trois ou quatre mois forme les meilleures conditions pour s'y rendre.
Juan küçük bir çocukken beni dinlemezdin.
Juan, tu ne m'as jamais écoutée.
Küçük bir çocukken öğrendiğim her şeyi bana babam öğretti. Onun öğrettiği hiçbir şey sonradan yanlış ya da yararsız gelmedi.
C'est mon père qui m'a tout appris dans mon enfance, et rien qu'il ne m'ait dit ne s'est avéré faux ou inutile.
Küçük bir çocukken acayip bir rüya görürdüm.
Petit garçon, je faisais un rêve.
Şimdi, mantıklı olmalısın. Küçük bir çocukken, benim masallara inanmamı isterdin ve şimdi bir tanesi gerçekten oldu -
Quand j'étais petit, tu m'as fait croire aux contes de fées...
Sen küçük bir çocukken onun ölümünden sonra bu evin kötü güçleri seni ele geçirmeye çalıştı.
Quand tu étais petite, après sa mort, les démons de cette maison s'en sont pris à toi.
Küçük bir çocukken sokaklarla nehir arasında seçim yapması gerekmiş.
Quand elle était petite, elle n'avait le choix qu'entre le trottoir et la rivière.
Küçük bir çocukken bile her zaman onun tarafındaydı.
Il avait un faible pour lui quand il était petit.
Eskiden, daha küçük bir çocukken bu boylarda bir kurşun askerim vardı.
Quand j'étais pas plus haut que trois pommes, j'avais un petit soldat de plomb, de cette taille.
Küçük bir çocukken babam, İrlandalı bir baban ve Kızılderili bir annen olduğu için şanslısın demişti.
Quand j'étais gosse, on me disait que j'avais de la chance d'avoir des origines irlandaise et indienne.
# Henüz küçük bir çocukken
Quand je n'étais qu'un enfant
Küçük bir çocukken, bizi piyano çalarak neşelendirirdi.
Quand il était petit, il nous ravissait lorsqu'il jouait du piano.
Bana dedi ki, sen küçük bir çocukken, istediğini alamadığında yüzü kızarmış halde yere yatıp, tekmeler savuruyormuşsun.
Elle m'a dit qu'enfant, si vous ne faisiez pas à votre idée, vous vous rouliez par terre et deveniez tout rouge.
Tony küçük bir çocukken, burada oyun oynardı.
Quand Tony était tout jeune, il venait jouer ici.
Ben küçük bir çocukken, bir Fransız öldürmek için babama söz verdim.
Enfant, j'ai promis à mon père de tuer un Français pour lui.
Ben küçük bir çocukken de saçların beyazdı, şimdi de aynı görünüyorsun.
Tu avais la tête blanche quand j'étais gamin et nous paraissons du même âge.
Ben küçük bir çocukken babam hastalandı.
Quand j'étais petite, mon père est tombé malade.
Nicholas daha küçük bir çocukken başına gelen bir olayı anlatırsam belki anlamanıza yardımcı olur.
Vous comprendrez peut-être mieux si je vous dis ce qui est arrivé à Nicholas dans son enfance.
Daha küçük bir çocukken evlenmek istemişsin. Sen hastasın!
Tu prenais déjà les choses sérieusement!
Küçük bir çocukken Bologna'ya götürüldüm sonra da Milan'a.
Quand j'étais enfant, on est parti... pour Bologne.
Themonitus, ben küçük bir çocukken, gizli bir korkum vardı. Karanlık çöktüğü zaman,... bir daha hiç kalkmayacak zannederdim. Ama hayatlarımızı zifiri karanlıkta yaşadıktan sonra bunun küçücük bir korku olduğunu anlıyorum şimdi.
Quand j'étais enfant Timonides, je craignais en mon for intérieur que la nuit dure éternellement... que nous soyons contraints de vivre dans une obscurité totale.
Küçük bir çocukken Joe'nun hali.
C'est Joe, quand il était gamin.
Küçük bir çocukken bile.
Même étant môme.
Küçük bir çocukken Hitler Gençliği üyesiymiş.
Il faisait partie des jeunesses hitlériennes.
Paco'nun babası beni, korkmuş pis, sıska, küçük bir çocukken buraya bu evde yaşamam için getirdiğinde başladı.
Ça a commencé quand le père de Paco m'a ramassé, moi, qui étais peureux, sale, un petit bonhomme famélique. Il m'a ramené ici, chez lui.
George herkesi hasta eder. Oğlumuz küçük bir çocukken George yüzünden sürekli kusardı.
Quand notre fils était petit... il vomissait à cause de Georges.
Ben küçük bir çocukken, Noel bana karmaşaymış gibi gelirdi.
Quand j'étais petite, Noël était un temps de grande confusion pour moi.
Küçük bir çocukken birazcık süt yüzünden anneme beddua etmiştim.
Sachez que quand j'étais petit, pour un peu de lait j'injuriais ma maman.
Biliyor musun, küçük bir çocukken senin gibi olmayı hayal ederdim.
Tu sais, depuis que je suis gosse, j'ai toujours rêvé de toi comme ça :
Küçük bir çocukken, kedimi Jack Beauregard'ı oynardım.
Quand j'étais gosse, je jouais à être Jack Beauregard.
Küçük bir çocukken sirkte büyüdüm.
Lorsque j'étais enfant, je vivais dans un cirque.
Faye ben küçük bir çocukken romatizmam vardı.
Faye... Quand j'étais petit, je souffrais de rhumatismes aigus.
Sevgili Junior, Makineli Tüfek Joe Chicago'da küçük bir çocukken, üç tekerleklisi ile gezdirdiği ve çok sevdiği bir yılanı varmış.
Vous savez Junior, lorsque Machine Gun Joe était encore un bambin il adorait écraser les serpents avec son tricycle.
Küçük bir çocukken, bunda bir saçmalık olduğunun farklıdaydım ama ne zaman bir şey söylesem beni terslerlerdi.
Je savais que ce n'était pas normal quand j'étais gamin, mais à chaque fois que je disais quelque chose, j'en prenais une.
O köyde küçük bir çocukken bana kendimi hep kötüymüşüm gibi hissettirirdi.
Quand j'étais gosse dans ce village... il me rendait mauvais.
- Oh. Küçük bir çocukken bu kötü rüyaları görürdün. Kabuslar.
Tu faisais beaucoup de cauchemars quand tu étais petit.
Ben küçük bir çocukken ölmüş.
Elle est morte quand j'étais petit.
Hani küçük bir çocukken hayali bir arkadaşınız vardır. Hani, kafanızda yarattığınız.
C'est comme quand on est enfant et qu'on a un ami imaginaire.
Küçük bir çocukken bir köpeğin boğayı burnundan yakaladığını ve yerde boğuştuklarını görmüştüm.
Quand j'étais petit j'ai vu un bouledogue attaquer un taureau et le mettre à terre.
Küçük bir çocukken kafasına koyduğu kozmik ihtişam, ve dünyaların dengesi uğruna bütün hayatını adamıştı.
Enfant... Kepler avait été séduit par une vision de splendeur cosmique... une harmonie des mondes... à laquelle il a consacré sa vie.
Evde Britannica ansiklopedisi vardı. Küçük bir çocukken bile babam beni kucağına alır ve ansiklopediden bölümler okurdu.
Nous avions l'Encyclopaedia Britannica à la maison et quand j'étais un petit garçon, il m'asseyait sur ses genoux et me lisait l'encyclopédie.
Gördüğünüz gibi küçük bir çocukken ansiklopedi okurdum, ama tercümeyle. O boyutlarda bir hayvanın bulunduğunu düşünmek oldukça ilginç ve heyecan vericiydi.
en traduisant donc je lisais l'Encyclopaedia quand j'étais un petit garçon mais en traduisant voyez vous, donc c'était très intéressant et excitant de penser à des animaux de telle ampleur
Küçük bir çocukken, dolabına saklanıp erkek kardeşimi korkutmaya çalışmıştım.
Quand j'étais petit... j'ai voulu faire peur à mon grand frère une fois... en me cachant dans son placard.
Çocukken senin için yaptığım küçük bir şeydi.
Ce que j'ai fait pour vous n'était qu'une toute petite chose.
Ben çocukken, Tennessee'de küçük bir çiftlikte, sabahtan akşama kadar çiftlik işlerinde çalışıyordum...
Quand j'étais valet de ferme chez un paysan miteux du Tennessee, je poussais la charrue, sans arret.
Küçük bir çocukken, Fulvio,
Enfant, Fulvio disait :

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]