English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ P ] / Parayla

Parayla tradutor Francês

3,905 parallel translation
Bu adam, parayla insanları sınayan şeytanın teki!
C'est le diable qui teste les gens avec de l'argent!
Sen parayla insanları sınayan şeytanın tekisin.
Tu es un démon qui teste les gens avec de l'argent.
Parayla satılan ürün olabilirdi ama resmen arakladım.
Ils auraient pu être en vente, et j'en ai juste volé un.
Çünkü Weird Al'in sayende kazandığı parayla alacağı yatın adı bu olacak, seni salak karı!
Parce que ce sera le nom du bateau que Weird Al va s'acheter, avec l'argent qu'il a gagné grâce à toi, sale stupide garce. Je suis désolé.
Peki Hank'in o parayla ne yapmayı istediğini biliyor musun?
Et savez vous ce que Hank veut faire de cet argent?
Beklentimiz Somers'ın avukatının seni hüzünle veya parayla kandırması.
Nous prévoyons que l'avocat de Somer essaiera de vous décrire aveuglée par le chagrin ou attirée par le fric.
Bunun parayla alakası yok.
Il ne s'agit pas de l'argent.
Shay kıçını yumuşak tutabilsin diye bütün parayla kondisyon bisikleti aldık.
On a tout dépensé pour le vélo d'appartement pour que les fesses de Shay restent fermes.
Sana kaçırılmayacak kadar iyi teklifler yaparlar, cebini parayla doldururlar sonra bir bakarsın, kollarında kelepçeler adamı "efendim" diye çağırıyorsun.
Ils te font des offres trop bonnes pour être refusées, remplissent tes poches avec de l'argent facile et, avant que tu le saches, tu portes des chaînes, et tu l'appelles "monsieur".
Silahla, parayla. Fark etmez.
Les flingues, le fric, je m'en fous.
Elime geçen parayla ne yapmam gerektiğini bulmaya çalışıyorum böylece bazı insanları değiştirebilirim.
Je cherche quoi faire d'une fortune que j'ai reçue, pour me racheter auprès d'une certaine personne.
Babasının en yakın danışmanlarından birinden Sammy Paluzzo'dan hatırı sayılır bir indirimle alınmış hem de kaynağı şüpheli bir parayla.
Il a été acheté avec une remise substantielle à l'un des proches collaborateurs de son père, Sammy "The Boot" Paluzzo, avec de l'argent provenant par ailleurs d'origines douteuses.
Sanki parayla hiç ilgisi yokmuş gibi.
Que ça a rien à voir avec l'argent.
Kırk dolar kadar parayla bir çift spor ayakkabı çalmışlar anlaşılan.
On diraits qu'ils ont pris genre pour 40 dollars de butin et une paire de baskets.
O kadar parayla ne yapiyorsun?
Que fais-tu avec tout ce liquide?
yada senin yerine başkasına parayla yaptırmayı.
Ou en payant quelqu'un pour le faire.
Fakat bu parayla tazılara bahis oynardı.
Mai c'est pour parier sur des courses de lévrier
Yani, buradaki pek çok müşteri bozuk parayla ya da bahçelerinden getirdikleri taze domatesle ödeme yapar.
Vous savez, la plupart des clients payent en pièces, ou en tomates fraîches du jardin.
- Muhtemelen. Şehir merkezinde parayla ilgili bir işi varmış.
Il a un travail en centre ville dans un endroit pour encaisser les chèques.
- O parayla istediğini yapabilir.
Il peut faire ce qu'il veut avec.
Tek yapması gereken kanepesinin kenarına sıkışmış parayla kontratımı satın almak.
Elle n'a qu'à racheter mon contrat. C'est une somme dérisoire pour elle.
Bunun parayla ilgisi yok.
Ça n'a rien à voir avec l'argent.
- Bana verdikleri bu parayla bir tek şemsiye alabilirim. - Çok şeker.
Bien, avec ce que je suis payé, je ne peux que m'acheter un parapluie.
Gördüğüm kadarıyla cinayetle, parayla ya da Mailer'la bir ilişkisi yok.
Sophie Covington, comment est-elle? De ce que j'ai vu,
Eğer oraya uyuşturucu almak için gitmediyse... -... o kadar parayla orada ne işi vardı? - Bilmiyorum.
S'il n'achetait pas de drogues dans cette partie de la ville, alors que faisait-il avec tout ce cash dans son camion?
- Evet jason yeni bir tüfek almayı düşünüyor lotodan kazandığı parayla...
Je pense m'acheter un nouveau.30-06 pour l'occasion. Jason a été chanceux de gagner la loto du permis à ours.
Ve o parayla kasabayı terkedip kaçmış.
Il a quitté la ville avec l'argent.
Parayla o ilgileniyor, ressam olan benim.
Elle est l'argent. Je suis l'artiste.
Doktor bebeğimize iyi bir yaşam sunabileceğini söyledi ve bize verdiği parayla da uzaklara gidip her şeye yeniden başlayabilirdik.
Il a dit... il pouvait offrir à notre bébé une meilleure vie, et avec l'argent qu'il pourrait nous donner on pourrait déménager loin, et prendre un nouveau départ.
Harry Stoke az bir parayla girdi...
Harry Stoke s'y est joint avec une liasse...
"Başarıya ulaşmalarını sağlamak için para ve mevki sahibi olan benim yaşımdaki çocuklarla rekabet edemem ama azim ve irade gücü konusunda rekabet edebilirim çünkü bunlar parayla satın alınamaz, miras bırakılamaz ve eğer karar verip tıpkı benim gibi asla pes etmezseniz, karşılanması sonsuz olur."
"Je ne peux pas me mesurer à des gens de mon âge qui ont du fric et une réputation " afin de les aider à réussir dans la vie, mais je ne peux compter sur la volonté et la détermination car ces choses ne s'achètent pas, ne peuvent se transmettre, et leur approvisionnement est sans fin si vous décidez, comme je l'ai fait avant, de ne jamais abandonner. "
Kasaya bozdurmaya gerek kalmadan fişleri parayla takas yapmanın bir yolunu buldu yani.
Donc il a trouvé un moyen pour échanger des jetons contrefaits pour de l'argent liquide. sans avoir besoin de passer par la cage.
Fryer'ı öldürdüm, anlaştığımız gibi. Ve aynen anlaştığımız gibi son işten aldığın parayla birlikte, intikamını aldın.
J'ai descendu Fryer, comme promis et comme promis, tu t'es vengée et tu as récupéré l'argent de ton dernier job.
Reytingleri umursaması parayla alakalı değil.
Le public, c'est pas pour l'argent.
Parayla seks yaptım, doğru.
J'ai payé une prostituée.
Açılış gününde bir tutuklama oldu. Bunu söylediğime inanamıyorum. Ama Jenny Craig'in dışında kilolu kadınlara parayla seks önersinde bulunduğu için tutuklanmış.
... une perte le jour d'ouverture avec une arrestation pour - je ne peux pas croire que je dise ça... solicitations à des femmes de grande taille en dehors d'un Jenny Craig.
Parayla parti yapmaktan nefret ettiğini biliyorum.
Je sais que tu n'aime pas qu'on partage.
Bunun parayla bir alâkası yok, Richie Rich. *
La question n'est pas l'argent, Richie Rich ( personnage de Comics )
.. Kongre bunu tekrardan onayladı. Kirli parayla birlikte temizin de atıldığını düşünmüyor musunuz?
Ne pourriez-vous pas considérer cela, messieurs, comme jeter l'argent par les fenêtres?
Onu parayla mı cezbetmeye çalışıyorsun?
Tu essayes de l'appâter avec de l'argent?
Ben bir borcu tahsil etmek istiyordum. Zeeland'in bir günde yakıta harcadığı parayla baştan savulmak değil.
Je voulais recouvrer une dette, pas qu'on se débarrasse de moi avec ce que Zeeland dépense en carburant en une seule journée.
Evet, adam parayla ilgileniyorsa tabii.
Ouais, si tout ça l'intéresse vraiment.
Hangi parayla?
Avec quel argent?
Ama parayla ilgileniyorsa,.. ... rakamı neden kendisi belirlemiyor?
Mais si c'est l'argent qui l'intéresse, pourquoi il ne demande pas un montant précis?
Bunu lüks evlerde satarsanız içinde zengin çocukların olduğu partilerde satarsanız cebiniz parayla dolar.
Et tu vends ça dans les chics maisons, dans les fêtes avec les gosses de riches qui ont de l'argent à dilapider
Parayla bu işten sıyrılamazsın.
Vous ne pouvez pas acheter votre sortie.
Parayla değil de başka yöntemlerle yapabileceğin ödeme şekillerini düşünebiliriz tabii.
Bien sûr, on peut laisser tomber le dollar et voir s'il est possible de rembourser autrement.
Bu asla parayla ilgili değildi.
Ow.
Ve bunun parayla alakası yok.
Et il s'agit pas d'argent.
Tamam, parayla ilgisi yok.
Ok, c'est pas à propos de l'argent.
- Parayla ilgilenmeyecektir.
- Ça l'intéressera pas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]