English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ S ] / Sorun

Sorun tradutor Francês

122,975 parallel translation
Sorun değil Ray, gelebilirsin.
- Sara. - C'est bon, Ray, entre.
- Arayüzde bir sorun mu var?
Un problème avec l'interface?
Her seferinde tek sorun yeter.
Un problème à la fois.
- Sakin ol, sorun yok.
Calme, tout va bien.
Çok yakında sonsuza dek kaybolacaklar. Rip, sorun yok.
Ils seront bientôt perdus.
- Sorun değil Rip.
Ça va aller.
Asıl sorun ne?
Quel est le problème maintenant?
Sorun onun ölüm ve yıkım getirmesi.
Le problème c'est qu'elle apporte mort et destruction.
Sorun yok bunu hak ettim.
Ce n'est pas grave. Je le mérite.
Ölecektim ve sorun değildi, çünkü seni öpebilmiştim.
Ça allait si je devais mourir, parce que je t'avais embrassée.
Hayır, sorun değil.
C'est bon.
Sorun ne?
Qu'y a-t-il?
- Sorun yok. - Sessiz kalma hakkına sahipsin.
Vous avez le droit de garder le silence.
Sorun yok.
Ça va. Hey!
Sorun tam olarak bu.
C'est le problème.
Bunda ne sorun var ki?
Quel est le problème?
Sorun olmaz, değil mi?
Ça n'est pas un problème, si?
Dışarıda bir sorun çıkartmak istemedi.
Elle ne voulait pas faire une scène dehors.
- Sorun değil.
- C'est pas grave.
Sorun yok, sorun yok, sadece iletişim kesildi.
Ça va, c'est juste la communication qui est coupée.
Sorun değil Alex.
Ca va aller, Alex.
Size katılsak sorun olur mu?
Ça vous dérange qu'on se joint à vous?
Sorun ne?
Qu'est-ce qui ne va pas?
Hayır sorun yok.
Non, c'est bon.
Bazen sorun yaşadığım şey Supergirl.
J'ai juste des problèmes avec Supergirl de temps en temps.
Ve eğer çıkışı bulmakta sorun yaşarsan birçok ağır koruma var.
Et il y a des gardes très armés qui viendront Si vous avez du mal à trouver la sortie.
Sorun yok. Sorun yok.
Ça va, ça va.
Sorun şu ki, Guardian...
C'est juste que Guardian n'est pas...
Sorun yok.
C'est bon.
- Sorun zaman değil.
Ce n'est pas question de temps.
- Sorun olmaz herhalde. - Pekala.
Je suis sûr que ça ira.
Sorun yok, yakaladım seni.
C'est bon, je t'ai.
- Sorun yok, artık güvendesiniz.
- C'est bon. Vous êtes en sécurité.
Ben sorun uzaylı genlerimde sanıyordum.
- Ma politique? Je pensais que c'était ma génétique d'alien qui posait problème.
Sen iyi olduğun sürece sorun yok.
Tant que tu es en sécurité.
Algler büyük bir sorun.
C'est un problème.
Sorun beyazlar. Cumhuriyetçiler. Orası anlaşıldı.
Les Républicains sont le problème.
İşim biter bitmez isimsiz olarak sorun için bir çözüm gönderirim.
Quand j'aurai fini, j'enverrai de quoi débugger.
Denetim mevzuatı. Umursamamanı anlıyorum. Sorun değil.
Je comprends que ça ne t'intéresse pas.
- Bende de sorun var. - Ofise ulaşabiliyor musun?
- Vous arrivez à joindre le bureau?
Sorun Adam...
Adam... il n'est jamais rentré.
- Sorun da bu, Marcel... Kitap benim elyazımla yazılmıştı.
Le livre a été écrit par moi.
Hey, bunu ödünç alsam sorun olur mu?
Ça te dérange si je te l'emprunte?
Sorun yok çocuklar.
Ça va aller, les enfants.
- Sorun Adam.
C'est Adam.
Şimdi tek sorun, sizin kendi sözünüzü tutup tutmayacağınız.
La seule question est si oui ou non vous allez tenir la vôtre.
- Sorun şu ki, Hollow'un elemanlarından biriyle son karşılaşmamda, adam beni öldürmeye çalıştı. Yani...
- Le truc c'est que, la dernière fois que j'ai rencontré un des idiots du Hollow, j'ai failli mourir donc, juste par précaution.
- Sorun değil.
- D'accord.
Sorun şu ki, bu işi bu gece bitirmeliyiz.
Le problème, c'est que ça doit se finir aujourd'hui.
Sorun yok.
Tout va bien.
- Sorun yok, onu tanıyorum.
Ça va, je le connais.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]