Ve o zaman tradutor Francês
8,170 parallel translation
Ve o zaman sadece seninle olmak istedim.
Et... je voulais être comme toi.
ve o zaman konuşabiliriz.
Et nous pourrons parler de tout ça.
ve o zaman anladım... Bana doğruyu söylüyormuş, ve gerçekten tehlikedeymişiz.
Et j'ai réalisé... qu'il me disait la vérité, et que nous étions réellement en danger.
Ve o zaman Rebecca'nın gülümsediğini gördüm.
Criant, me griffant. Sourire.
Ve o zaman bile neredeyse sorunsuz gitmişti.
Et même ça a pas trop mal fonctionné.
O zaman nede bir çok insanı tehlikeye atacak ve canlarını yakacak kadar bencil ve aç gözlü olabildin?
Alors, pourquoi as-tu été aussi cupide et aussi stupide, au point de faire du mal à tant de gens?
O hastaneye sızdığın zaman, şüphe uyandırmadan ve uyuşturucu almadan o kadar bilgiyi nasıl topladın?
Quand vous avez exposé votre article, comment avez-vous obtenu toutes ces informations sans éveiller de soupçons ou sans avoir pris de drogues?
Çünkü adamın söyledikleri ve hukuku fark yaratmazsa kaos olur. O zaman çatışma çıkar ve yozlaşma olur.
En effet, quand les paroles et les lois ne comptent pas, c'est la porte ouverte au chaos, la porte ouverte aux conflits, la porte ouverte à la corruption.
Dünya Ticaret Merkezi'ndeki kemikleri ve yanmış cesetleri toplarken bu inancın o zaman da işe yarıyor muydu?
Lorsque vous récupériez les os et la chair brûlée, cela vous a aidé?
O zaman buraya gel ve bu konuda bir şeyler yap.
Alors rejoins-moi et fais ce que tu as à faire.
O zaman beni anlamalı ve kendi yoluma gitmeme izin vermelisin.
Alors, tu comprendras que je dois tracer ma propre voie.
Diyorum ki tüm filodaki bütün sensörler hatalıydı. Ve bundan haberleri vardı. O zaman bunu neden daha önce ortaya çıkarmadın?
Je dis que tous les détecteurs de chaleur de tout le parc étaient défectueux et qu'ils étaient au courant
O zaman Harvey'i devam etmene ikna et, çünkü eğer etmezsen ve o bulursa- -
Donc tu as besoin de convaincre Harvey de te laisser continuer, parce que si tu ne lui dit rien, et qu'il le découvre...
Zaman, o ahmağı tüm dünyaya ajan olarak sunacak ve böylece daha da güçlenip ülkemizi yok edecek.
Zaman va présenter au monde ce crétin comme un espion, et user de ça pour consolider son pouvoir et détruire notre pays.
Kumar oynamayı severseniz, ki burada sevmeyen yok. O zaman kartı döndürmektense bakır madeni ve 50 adamın terine bahis oynamayı tercih ederim.
Mais si vous aimez parier, et qui d'entre nous dira le contraire, alors je parierai aussitôt sur une veine de cuivre et la sueur de 50 hommes plutôt que sur le dévoilement d'une carte.
O zaman şu mesajımı iletirsiniz o kutsal yaşantısından ve rahatından fırsat bulup gelecekleri zor bekliyorum.
Alors transmettez leur ce message - Je me ferai une joie de rencontrer quiconque aura du temps à m'accorder en plus de ses hautes occupations et de sa sainte vie.
Ama o bir çok kişisel bilgilerini, ne zaman ve nerede olduğunu ifşa etmiş,... ve en son yorumunda...
Mais elle a révélé de nombreux détails personnels sur ses allées et venues, et son dernier commentaire était...
Eğer Backstrom haklıysa, O zaman Talia Lennox arama çalışmaları bitti, ve uzun süre hayatta kalamayacak.
Si Backstrom a raison, alors les vraies recherches pour Talia sont terminées, et elle n'a plus longtemps à vivre.
Öyle mi? O zaman dövüşü ve parayı kaybedersin.
Vous perdez le match et votre fric en déclarant forfait?
O gün yaşam ve ölümün her zaman birbirine nasıl karıştıklarını anladım. Tıpkı bazı başlangıçların bir son bazı sonların ise bir başlangıç olduğu gibi.
Ce jour-là, j'ai compris que la vie et la mort sont toujours entremêlées, tout comme certains débuts sont des fins... et certaines fins deviennent des débuts.
O zaman sevdiklerin tehlikeye girer ve hep acı içinde kalırsın.
Alors tu mets les gens que tu aimes en danger, et la douleur ne partira jamais.
O zaman onu öldür ve kitabı al.
- Tuez-le et prenez le livre.
Sekiz yasinda oldugunu ve anneni burada ilk kez gordugunu hayal et o zaman.
Ouais, imagine que vous êtes 8, à voir leur mère pour la première fois
O zaman Cayman Adaları'nda bir liderlik tatili ve kaplumbağa avında daha yeni tanıştığım Senatör Çoğunluk Lideri Mitch McConnel'la konuşup bu işi düzeltmem gerekecek.
Je n'aurais qu'à le faire dé-clarifier avec le Sénateur Mitch McConnell chef de la Majorité, que j'ai récemment rencontré aux îles Caïmans dans une retraite de chef et une chasse à la tortue.
O zaman, eski işinden kovuluyor,... şov korosundan nefret etmene ve daha önce bir tanesini bile yönetmemene rağmen... yeni koçumuz sen oluyorsun.
Donc tu te fais virer de ton ancien travail, et malgré le fait que tu détestes les chorales et que tu n'en as jamais coaché avant, tu es notre nouveau coach.
Ama kardeşin ve eski sevgilin gerçekten hayatında değilse, benimle bu gece çıkmamak için nasıl bir bahane uyduracaksın o zaman?
Mais si ta soeur et ton ex sont... genre, vraiment plus dans le décor alors quelle excuse tu vas trouver pour... ne pas sortir avec moi ce soir?
İşte o zaman oğlu Otto işin başına geçmiş ve...
C'est là que son fils, Otto, a repris l'affaire.
Esther ve ben uzun zaman evvel bir pazarlık yaptık. Bu nedenle o çocuk doğrudan doğruya benimdir.
Esther et moi avons fait un pacte il y a très longtemps, et donc, tu vois, cet enfant est légitimement le mien.
Uçağın ana sistemine ve navigasyon yazılımına erişmek için 50 metre yakınında olmalıyım. O zaman uzaktan indirebilirim.
Il faut que je sois dans un rayon de 45 mètres pour accéder aux systèmes internes et aux logiciels de navigation, mais ensuite je devrais pouvoir contrôler la chose depuis le sol.
O ve sen her zaman göz göze değildiniz ama ikiniz de benim için bir baba gibiydiniz.
Je sais que lui et toi n'étiez pas toujours en phase, mais vous étiez tous deux comme des pères pour moi.
Ve işte o zaman anladım.
Et c'est là que j'ai su.
O zaman neden işine son verildikten sonra parka gizlice girmeye çalıştın ve hızlı tren kontrol odasına girmek için uğuraştın?
Alors pourquoi revenir au parc après votre renvoi et essayer d'avoir accès au local de contrôle de l'attraction?
Tüm Bunchy ve yalakları Michael Younger hakkında konuşma istiyor, bu yüzden eğer bunu iyi şekilde çevirirsem, o zaman Cass için iyi şeyler yakalayabilirim.
Tu l'es? C'est Michael Younger.
- Orada değilse ve burada değilse o zaman nerede? - Ya da henüz işlemi bitti.
- ou tout juste sorti.
O zaman, uzun... mesafeye sıçradı yarasa gibi ve kahramanca.
Il... bondit sur de grandes distances d'une... bat-manière héroïque.
ve eğer böyle harika biri bana bir yol bulduruyorsa, o zaman... başka bir harika adam da sana bir yol bulacaktır.
Et si un super gars comme lui m'a trouvée, alors... Un autre super gars te trouvera.
Ve işte o zaman ilk görümü gördüm olacakları.
Et c'est là que j'ai eu ma première vision... une vision des choses à venir.
O zaman Charlotte'a ölümü hakkında soracağımız tüm o sorular... Onun dönüşmesine neden olacak ve günlüğe göre...
Poser à Charlotte toutes ces questions à propos de sa mort... est en train de la faire se transformer et d'après le journal...
O zaman, onun işini kurtarabilmenin tek yolu bilmediğini ve kasıtlı olmadığını kanıtlamak.
Alors la seule façon pour lui pour conserver ses actifs Est si vous pouvez prouver le manque de connaissance et le manque d'intention.
Ama eğer ikimiz de yeterince çalışırsak ve para biriktirebilirsek o zaman adamı darmadağın edebiliriz.
Mais si toi et moi ont travaillent dur, mon gars... et nous mettons l'argent ailleurs, alors on peut le battre a son propre jeu.
Sana ne zaman uyarsa o zaman öldürebilirsin ve ben de, onu öldürmekten ne kadar keyif aldığıma dair bir mektup yazabilirim.
Vous pouvez le faire quand ça vous plaira. et j'écrirai une lettre clamant à quel point j'ai jubilé de le tuer moi-même.
O zaman Washington'a haber sal ve o silahlı piçlerden buraya dört tane getir!
Lance l'alarme à Washington et ramène quatre de ces bâtards armés maintenant!
O zaman davayı tekrar inceleyin ve bunu kanıtlayın.
Réexaminez le dossier et prouvez-le.
Nicole ve senin hakkındaki yanlış beyanları göstermek mi istiyorsun, mavi sandalyeye otur da konuşalım o zaman.
Vous aimeriez présenter les fausses déclarations faites à votre encontre et celle de Nicole, asseyez-vous dans la chaise bleue, et nous pourrons en discuter.
Eşim genelde onların yemeklerini kendi yapar fakat o şu anda şehir dışında ve bu çok zaman alıyor bu yüzden onları konserveyle besliyordum.
D'habitude, mon mari leur prépare leur nourriture lui-même, mais il est en déplacement, et c'est beaucoup de travail, alors je leur ai donné des boîtes.
Eğer Kabir ve Noorie gerçekten beraber olacaklarsa o zaman şirket de ailede kalır.
Si Kabir et Noorie veulent vraiment vivre ensemble... L'entreprise restera dans la famille.
O zaman müsaadenizle gidip oğlumu ziyaret edeceğim. Ki kendisi sayenizde ıslahevinde ve muhtemelen 14 yaşına orada girecek.
Alors excuse moi pendant que je vais voir mon fils, qui grâce à vous, est en prison et va probablement fêter ses 14 ans là-bas.
Peki, o zaman çantayı bırak ve git.
Bien. Tout de suite.
Tamam o zaman, önce Lincoln ve ben gidelim.
Ok, laisses moi juste partir Lincoln et moi en premier
Bütün o işkence ve acılara tahammül etmemin sebebi her zaman senin gerçek hediyem olduğuna inanmamdı ama değilsin.
J'ai toujours cru que la raison pour laquelle j'ai enduré toute cette torture et douleur était pour toi, Que tu étais mon vrai don.
Sessizlik oldu. İşte o zaman beni alkışlamadıklarını anladım. Bunu ve bunu alkışlıyorlardı.
Ce n'était pas pour moi qu'ils avaient applaudi, mais pour ça et ça.
ve onun 18
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve o 216
ve ondan sonra 16
ve o da 33
ve orada 42
ve ölüm 16
o zaman 2152
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve o 216
ve ondan sonra 16
ve o da 33
ve orada 42
ve ölüm 16
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17