Öyle bir şey tradutor Francês
10,765 parallel translation
Bende öyle bir şey olduğunu düşünmenizin sebebi ne?
Et qui te dit que je l'ai?
- Öyle bir şey olmayacak.
Ouais, ça n'arrivera pas.
Kim öyle bir şey söyler ki?
Qui dirait un truc comme ça?
Öyle bir şey olmaz.
C'est impossible.
Öyle bir şey olmadı.
Ce n'était pas le cas.
Öyle bir şey değil bu Hank.
Ce n'est pas ça, Hank.
- Öyle bir şey olmayacak.
- Ça ne se reproduira jamais.
Bende öyle bir şey olduğunu düşünmenin sebebi ne?
Et qu'est-ce qui te fait croire que j'ai ce genre de chose?
Öyle bir şey olmayacak, Regina. Çünkü senden ders aldım ve bu laneti, onu kıracak tek şeyden yoksun bıraktım.
Ça ne risque pas d'arriver, Regina, parce que j'ai appris de toi et j'ai créé cette malédiction sans la seule chose qui puisse la briser...
İyi bir sebebim olmasaydı Henry'e asla öyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun.
Je n'aurais jamais fait ça à Henry si je n'avais pas eu une bonne raison.
Neden gittiğim, neler yaptığım önemli değil. Bir daha asla olmayacak öyle bir şey.
Peu importe pourquoi je vous ai quitté ou ce que j'ai fait, ça ne se reproduira plus.
- Öyle mi? Böyle bir şey olmayacak.
Ça n'arrivera pas.
Çünkü öyle bir şey yapmadım. Nasıl oldu da herkes öğrendi o zaman?
Alors comment tout le monde sait?
- Hayır, yok öyle bir şey.
- Non, c'est faux.
- Öyle bir şey olmadı mı yani?
Est-ce que cela est arrivé pour vrai?
Ne sikime öyle bir şey yapalım ki?
Pourquoi ferions-nous cela? !
- Yok bende öyle bir şey!
Je n'en ai pas!
Yani, öyle bir şey yokmuş gibi geliyor kulağa ama var.
Ça semble rien, mais ça l'est.
- Öyle bir şey yapmayacak, Chao.
Elle ne va pas faire ça Chao.
Öyle bir şey yapmıyorum.
Je ne fais rien de la sorte.
Öyle bir şey yok.
Pas de chance
Hayır, öyle bir şey yok.
Non rien de tel.
Hiç öyle bir şey söylemedim.
Je n'ai jamais dis ça.
Bu yere girebilmek adına emniyet karakolunun baş komiserinin izni lazım... -... ve öyle bir şey olmayacak.
Ouais, et l'accès au site exige la présence du capitaine, mais ça n'arrivera pas.
Öyle bir şey olmayacak.
On ne va pas se produire.
HIVE öyle bir şey olmadığından emin olmak istedi.
La R.U.C.H.E. veut juste s'assurer que ça n'arrivera pas.
Onunla kaçmıyorum mu? Öyle bir şey olmayacak.
Ça n'arrivera pas vraiment.
- Öyle bir şey yapamayacaksın.
Vous n'en aurez pas la chance.
Öyle bir şey yapmıyoruz.
On ne fera rien.
- Öyle bir şey yapmam ben!
- Je ne ferais jamais ça.
Ama çocuk kız kardeşim hasta mı ne öyle bir şey demiş. Rosalee de ilacı vermiş, çocuğu salmış, ama velet geri gelmiş.
Mais après quand il dit que sa sœur est malade, elle lui donne, le laisse partir, mais il est revenu.
Mm, öyle bir şey yok.
Je ne trouve pas.
Yani öyle bir şey nerede saklanacak?
Où une chose pareille se cacherait-elle?
Bu şey her neyse tam da öyle bir şey.
C'est ce que c'est. Quoi que ce soit.
- Çünkü öyle bir şey yok.
- Parce que ça n'existe pas.
Bize değil, öyle bir şey yok.
Pas pour nous. Non.
- Sakin ol. Öyle bir şey olmayacak.
Du calme, ça n'arrivera pas.
Ama bu öyle pon pon sallamak pazar gezmesinde bir kaç röportaja konu mankeni olmak gibi bir şey değil.
Et pas seulement agiter des pom-poms et demander quelques interviews pour le dimanche.
Acımasız bir orospu çocuğu olmam gerek. "Bir şey olman gerek" demek, gerçekten öyle olmaktan farklı bir şey.
Censé être un peu différent de celui que tu es actuellement.
Önemi yok. Çünkü öyle bir şey olmayacak.
Ça n'arrivera pas.
Şüpheliyim ama haklıysan bile bu öyle kolay olacak bir şey değil.
J'en doute mais, même si tu as raison, le chemin est encore long.
- Evet, öyle bir şey.
Oui, quelque chose comme ça.
Hız Gücü öyle düşündüğün gibi bir şey değil.
Le Speed Force ne fonctionne pas comme ça.
Bir şey düşünüyorlar, öyle olmalılar.
Ils prévoient quelque chose.
- Öyle bir şey olamaz.
Ça ne fonctionne pas comme ça.
Öyle bir şey olmadı Sayın Yargıç.
Ça n'est jamais arrivée, Votre Honneur.
Yani hiç bir şey bilmiyoruz öyle mi?
Alors on est encore loin de savoir qui je suis?
Henüz öyle bir şey yok.
Ils n'existent pas encore.
O kadar- - İlk kalp işe yaramadığında yapacak bir şey olmadığını düşündüm. Genelde öyle olur.
C'était juste... je veux dire que, quand le premier cœur n'a pas tenu, je pensais que cela était à cause de comment nous pratiquons habituellement, n'est-ce pas?
- Öyle bir sey olmayacak, sen de biliyorsun.
Ça n'arrivera pas, tu le sais.
Sanırım öyle bir şey.
En plus, elle n'est pas du tout ton type.
öyle bir şey değil 75
öyle bir şey yok 92
öyle bir şey demedim 65
öyle bir şey işte 17
öyle bir şey söylemedim 27
öyle bir şey yapmadım 19
öyle bir şey olmayacak 30
öyle bir niyetim yok 19
öyle birşey yok 16
öyle biri yok 28
öyle bir şey yok 92
öyle bir şey demedim 65
öyle bir şey işte 17
öyle bir şey söylemedim 27
öyle bir şey yapmadım 19
öyle bir şey olmayacak 30
öyle bir niyetim yok 19
öyle birşey yok 16
öyle biri yok 28
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yedin mi 17