Aslında yok tradutor Português
1,929 parallel translation
Hayır, aslında yok.
Não, não realmente.
Aslında yok.
Nem por isso.
- Aslında yok.
- Mas não temos.
Aslında yok.
Agora não.
Size göre taraflar var, ama aslında yok.
Acham que há lados e não há.
Aslında bunu sana benim söylememe gerek yok.
Tu não precisas realmente que seja eu a dizer-te isso.
Aslında, sorun yok. İstersen kal.
Na verdade, fica, se quiseres.
Aslında, hiçbir farkı yok.
Não existe qualquer diferença, na verdade.
Aslında hiçbir fikrim yok.
Não faço ideia, na verdade.
- Aslında, yok.
Na verdade, não estão.
Aslında bizden hiçbir farkları yok.
Na verdade, eles não são diferentes de nós.
Ya da buraya mı getireceksin? Aslında nereye koyacağın hakkında pek de fikrim yok.
Não estou a ver onde vai caber.
Burada biyolojik olacağı yazıyor. Aslında virüs, merkezi sinir sistemine saldırıp onu tamamen yok etmek için tasarlanmış bir mikrop.
O agente patogénico é uma variante de um prião concebido para atacar e destruir o sistema nervoso.
Aslında, bu illa doğru olacak diye bir kaide yok.
Bem, isso não é necessáriamente verdade.
- Şey... aslında ortada hala bir bebek yok.
- Olha... Ainda não há bebé para se falar dele.
Pek bir fark yok aslında.
Eu não me sinto muito diferente.
Biliyor musun, aslında fazla zamanımız yok.
Bem, acho que não temos muito tempo.
Aslında torbaya gerek yok. Kalsın.
Na verdade, não preciso de saco.
Aslında ; kimsenin benden haberi yok.
A verdade é que, ninguém sabe de mim.
Tamam, aslında hiç oturduğu falan yok ama sanırım sebebini biliyorum.
N � o faz sentido, mas eu acho que entendi.
Aslında bir sağdıcım yok, o yüzden...
Na realidade, não tenho um padrinho de casamento, portanto...
Görüyorsun, aslında çocuğumuz yok.
Você vê, nós... nós na verdade não temos um filho.
Bu iş sandığınız gibi bir şey değil. Tıbbı bir durum veya hastalık olayı yok. Aslında, çok fazla bir şey yapmak zorunda değilsiniz.
Ouça, isto não é nada do que está a imaginar... não há nada médico que tenha que fazer... de facto não precisa de fazer praticamente nada.
Bir nedeni yok aslında.
Não é nada disso.
Zamanım yok - Aslında bu hantal ve acelesi olan cihazı taşımanın tam ortasındayım o yüzden, ben...
Estou com pressa, vou ter de levar este caixote pesado e bastante frágil, por isso eu...
Aslında favori bir havlum yok.
- Não tenho uma toalha preferida.
Aslında, gerçek şu ki Harold senin oyuna ihtiyacım yok.
- Na verdade, Harold, não preciso do teu voto.
Aslında, şu anda, tüm dünyada senin kahvenden daha az istediğim bir şey yok.
Na verdade, acho que, agora, não há nada que queira menos, no mundo inteiro, do que um café teu.
Hayır, aslında paranın tamamı yok.
Bem, não. Na verdade, não tenho o dinheiro todo.
Bence bunun anlamı... Aslında ne olduğu hakkında bir fikrim yok.
Por acaso, não sei o que significa.
Çünkü aslında, suçluluk duygusu suçluluk duygusu ve korku yok olabilseydi, ben de ben de birazcık rahatlayabilirdim.
Porque, sinceramente, acho que, se a culpa... Se a culpa e o medo desaparecessem, eu poderia... Descontrair-me um pouco e...
Aslında konuşacak pek bir şey yok, deği mi?
Não temos muito o que conversar, temos?
Aslında sizin de pek cevabınız yok gibi.
Sim, bem... vocês parecem não ter nenhuma resposta.
Aslında orada yapacak bir şey yok.
Não temos nada para fazer lá.
- Elbette. Aslında ona pek ihtiyacım yok.
Eu não preciso de tudo.
Aslında--benim erkek arkadaşım yok.
Na verdade, eu... Eu não tenho namorado.
Aslında ihtiyacım yok ama şirket ısrar etti.
Não preciso, mas a empresa insiste.
Aslında kendime o kadar da var-yok baba diyemem.
Bom, não sou propriamente um pai ausente.
Aslında Lenny diye kısaltmıyorum ama önemi yok.
Não me chamo Lenny, mas tudo bem.
Aslında ihtiyacım yok.
Acabei por não precisar.
Onlarda sorun yok.Aslında bir sırrı olan benim.
Eles foram legais. Eu que tenho um segredo.
- Beni dinle, daha önce bazı hayatları mahvettim. Aslında çok fazla hayatı, ama seninki bunların içinde yok
- Olha, eu já arruinei vidas, várias, aliás, e a tua não é uma delas.
Her neyse, aslında tüm bunların şu anda bir önemi yok çünkü, gördüğün gibi, Meade gölündeki evini ve...
De qualquer forma nada disso importa agora, porque, como podes ver, encontramos a tua casa em Lake Mead, e...
Aslında, defterdeki hiçbir kod yok.
Na verdade, nenhum dos códigos no registo, estão.
- Bilmiyorum.aslında planım yok bilirsin Benny ile biraz oyun oynamak.
- Não sei, estou sem planos. Sabes? Vou jogar um bocado com o Benny.
Sorun yok aslında!
Não há problema.
Bu yok olma hepimize aslında iyi gelecek
Estou curioso com o que está a acontecer nesta paróquia.
Söylenecek bir şey de yok aslında.
Não há nada para dizer, sabes.
Yok, yok, aslında, biliyor musun?
Não, não, na verdade...
Hayır, aslında hiçbir şeye yok.
Não, por acaso, não tenho nenhuma.
- Aslında anne, bir yüzük yok.
- Na verdade mãe, não há anel.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65